Araştırma ön test son test desenli tek gruplu bir müdahale araştırmasıdır. Araştırmanın örneklemini İzmir’de bir üniversitenin hemşirelik bölümü 4. sınıfında öğrenim gören ve “Doğum ve Ebeveynliğe Hazırlık” dersini alan 62 kız öğrenci oluşturmuştur. Araştırmanın verileri ‘Demografik Bilgi Formu, Gebelik Öncesi Doğum Korkusu Ölçeği ve Travmatik Doğum Algısı Ölçeği ile toplanmıştır. Öğrencilere, dönem başında dersin ilk haftası veri toplama formları ile ön test uygulanmıştır. Bir dönem süresince araştırmacı tarafından haftada 2 saat, 16 hafta öğrencilerle ilgili ders işlenmiştir. Dönem sonunda öğrencilere veri toplama formları son test olarak tekrar uygulanmıştır.
Araştırma sonucunda öğrencilerin yaş ortalaması 22,3±0,7 olarak saptanmıştır. Öğrencilere kendi doğumlarını hangi yöntem ile yapmak istedikleri sorulduğunda % 67,7’si normal doğum, %21,1’i epidural anestezi ile normal doğum yapmak istediklerini belirtmiştir. Eğitim öncesi öğrencilerin “Gebelik Öncesi Doğum Korkusu” ölçek puan ortalaması 41,7±8,3, eğitim sonrası ise 37,7±9,4 olarak hesaplanmış ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır. Eğitim öncesi “Travmatik Doğum Algısı Ölçeği” puan ortalaması 70,2±22,6, eğitim sonrası ise 61,7±25,9 olarak hesaplanmış ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır.
Araştırma doğum ve ebeveynliğe hazırlık dersinin öğrencilerin doğum korkularını travmatik doğum algılarını azalttığını ortaya koymuştur.]]>
Katılımcıların çok büyük kısmı (%93.6) “evet dersler faydalıydı, (%95.9)’u bu dersleri arkadaşlarıma tavsiye ederim derken çok daha büyük bir oranda (%96.5)’i de bu derslerle ilgili memnuniyetlerini beyan etmişlerdir. Bireyselleştirilmiş Öğretim dersini alan öğrencilerin, Öğretmenlik Meslek Etiği dersini alan öğrencilere nazaran daha yüksek oranda memnuniyet gösterdikleri gözlemlenmesine rağmen Mann-Whitney U testi kullanılarak yapılan analizlerde yirmi yedi yargıdan sadece dokuzunda anlamlı bir fark tespit edilmiştir.
Çalışma sonuçlarına bakıldığında her iki dersin de amaçlarına ulaştığı ve öğrencilerde istenen farkındalığın sağlandığı anlaşılmaktadır.]]>
Araştırma verileri, bir sağlık bilimleri enstitüsünde 1-15 Mart 2017 tarihleri arasında “Veri Toplama Formu”, “Akademik Güdülenme Ölçeği” ve “Araştırmaya Yönelik Kaygı Ölçeği” kullanılarak uygulanmıştır. p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
Öğrencilerin yaş ortalaması 26.58±4.07 yıl, %94.7’si kadın, %91.2’si çekirdek aile yapısında, %93’ü orta düzey gelir durumuna sahip, %86’sı mesleğini isteyerek seçmiş ve %43.9’u üniversite ve devlet hastanesi dışında bir kurumda çalışmaktadır. Öğrencilerin %82.5’i yüksek lisans eğitimi almakta ve tüm öğrencilerin %75.4’ü ders dönemindedir. Öğrencilerin yaş ve çalışma süreleri arttıkça araştırmaya yönelik kaygı düzeylerinin azaldığı saptanmıştır. Ders döneminde olan lisansüstü öğrencilerin kaygı düzeylerinin tez döneminde olan öğrencilere göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Akademik Güdülenme Ölçeği ve Araştırmaya Yönelik Kaygı Ölçeği arasında negatif yönde ilişki bulunmuştur.
Lisansüstü öğrencilerin akademik güdülenmeleri arttıkça araştırma yapmaya yönelik kaygı düzeyleri azalmaktadır. Öğrencilerin akademik güdülenmelerini artırmak ve kaygı düzeylerini azaltmak için bireysel danışmanlık sürelerinin artırılması yararlı olacaktır.]]>