|
2012, Cilt 2, Sayı 1, Sayfa(lar) 043-049 |
|
DOI: 10.5961/jhes.2012.032 |
Türkiye'de Kadın Araştırma Görevlilerinin Ev ve İş Yaşamlarında Karşılaştıkları Güçlükler |
Şule ERGÖL1, Gülten KOÇ2, Kafiye EROĞLU2, Lale TAŞKIN2 |
1Bülent Ecevit Üniversitesi, Zonguldak Sağlık Yüksekokulu, Hemşirelik Bölümü, Zonguldak, Türkiye 2Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Ankara, Türkiye |
Anahtar Kelimeler: Araştırma görevlisi, Toplumsal cinsiyet, İş yaşamı, Ev yaşamı |
|
Kadınların birincil sorumluluklarının ev ve ailesi olarak görüldüğü ataerkil yapıya sahip ülkemizde, akademisyen kadınlar iş ve aile
yaşamının dengelenmesi sorunu ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Özellikle akademisyenliğin henüz başlarında bulunan ve hem öğrenci
hem de profesyonel bir çalışan olan araştırma görevlisi kadınların yaşadıkları iş ve aile yaşamının dengelenmesine ilişkin sorunların
yoğunluğunun toplumsal cinsiyet bakış açısı ile ortaya konulması önemlidir. Bu çalışma kadın araştırma görevlilerinin toplumsal cinsiyet
bakış açısıyla ev ve iş yaşamında karşılaştıkları güçlükleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini 246
kadın araştırma görevlisi oluşturmuştur. Veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen veri toplama formu ile yüz yüze görüşme yöntemi ile
toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı testler (sayı ve yüzde) ve Ki-kare testi kullanılmıştır. Çalışmaya katılan kadınların
%27.2'si çalışma yaşamında kadın erkek ayrımı yapıldığını belirtmiştir. Kadın araştırma görevlilerinin %31.7'si kadının kariyerce erkekten
yüksek olmasının aile içinde sorun olacağını düşünmektedir. Geleneksel olarak evde kadına yüklenen rollerin (yemek yapma, bulaşık
yıkama, çamaşır yıkama, ütü yapma, ev temizleme, giysi onarımı) araştırma kapsamına alınan kadınların çoğunluğu tarafından yerine
getirildiği, evin onarımı, alış veriş, fatura ödeme gibi işleri ise daha çok evde bulunan erkeğin (eş ya da baba) yaptığı belirlenmiştir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Geçmişten günümüze hemen tüm toplumlarda varolan ataerkil
toplum kültürü; kadın ve erkeğe değişik roller, sorumluluklar
ve haklar yüklemiştir (Kavacıklı, 1999; Tüzen, 2002). Dünyanın
pek çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de kadına toplumsal
yapı tarafından yüklenen en önemli görev analık ve eşliktir
(İçli & Gönüllü, 2001). Devlet Planlama Teşkilatı (1993) Türk
Aile Yapısı araştırmasına göre, hane halkı reislerinin % 76’sı,
kadının aile içindeki en önemli görevinin, ev işi ve çocuk bakımı
olduğunu ifade etmiştir (DPT, 1993). Türkiye İstatistik Kurumu
(2006) Aile Yapısı Araştırması’na göre ise ev işlerinin çoğunlukla
kadın tarafından yapıldığı belirlenmiştir (TÜİK, 2006). Ülkemizdeki
geleneksel ataerkil yapı nedeniyle kadının yeri ailesi ve
ev yaşamıyla sınırlanmıştır. Ataerkil toplumlarda yer alan bu
yaygın inanç yüzünden kadın eğitim ve çalışma olanaklarından
daha az yararlanmakta, meslek seçim olanakları kısıtlanmakta,
çalışma yaşamında erkeklerle eşit hak ve koşullarla karşılaşamamaktadır
(Estes, Noonan & Maume, 2007; İçli & Gönüllü
2001). Ülkemizde yapılan çalışmalara göre kadınlar çoğunlukla
geçimsel nedenlerle ya da yüksek öğrenim görmüş olmaları
nedeniyle iş yaşamına katılmaktadırlar (İçli & Gönüllü 2001;
İlkkaracan, 1998; T.C. Başbakanlık Yayınları, 2000).
Toplumdaki yaygın değer ve rollere göre yetişen kadınların
çoğunluğu, iş yaşamları nedeniyle aile içinde bir rol çatışması
yaşarmaktadır. Aile sorumluluklarının öncelik taşıdığına inandıkları
için de aile içindeki tüm sorunların kendi çalışmalarından
kaynaklandığını düşünerek kısmi süreli çalışmayı tercih
etmekte ya da işlerinden ayrılmaktadırlar (Lippe & Dijk, 2002;
T.C. Başbakanlık Yayınları, 2000).
Ülkemizde kadının çalışma yaşamı eğitim seviyesine göre
değişmektedir. Eğitim seviyesi yüksek kadınlar, toplumun kadın
cinsiyetine uygun gördüğü ve statüsü yüksek işler yapma eğilimindedir.
Bu nedenle kadınların seçtikleri meslekler arasında
akademisyenlik önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizdeki akademisyenlerin
yaklaşık %41’ini kadınlar oluşturmaktadır (ÖSYM,
2008). Ancak kadınların birincil sorumluluklarının ev ve ailesi
olarak görüldüğü ataerkil yapıya sahip ülkemizde, akademisyen
kadınlar iş ve aile yaşamının dengelenmesi sorunu ile karşı karşıya
kalmaktadırlar. Araştırma görevlisi olarak çalışma hayatına
başlayan akademisyen kadınların evde eş, anne ve ev kadını
rollerinin yanı sıra, iş yerinde hem öğrenci olarak sorumluluklarının
olması, hem de çalıştığı kurumdaki eğitim, araştırma
ve diğer faaliyetlere katılmaları yüklerinin daha da artmasına
neden olmaktadır. Bu nedenle araştırma görevlisi olarak çalışan
akademisyen kadınların iş ve aile yaşamının dengelenmesine
ilişkin yaşadıkları sorunların yoğunluğunun toplumsal cinsiyet
bakış açısı ile ortaya konulması önemlidir. Üniversite eğitiminde
kazandırılmaya çalışılan adalet, dayanışma/ paylaşma,
katılımcılık gibi değerler toplumsal cinsiyet eşitliğine de hizmet
eden değerlerdir. Bu değerlerle donanımlı olması beklenen
üniversite iş yaşamında, toplumsal cinsiyet eşitliğine hizmet
eden değerlerin nasıl ve ne kadar gerçekleştiği, toplumda kadın
haklarını ve kadın-erkek eşitliğini en fazla gözetmesi gereken
akademisyen kadınların bu konudaki görüşleri ve karşılaştıkları
sorunlar, toplumda kadın haklarının durumuna açıklık getirmesi
yönünden önemli olacaktır. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Bu çalışma araştırma görevlisi olarak çalışan kadın akademisyenlerin
cinsiyetlerine bağlı olarak ev ve iş yaşamında karşılaştıkları
sorunları belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır.
Araştırmanın örneklemini 2004-2005 öğretim yılında bir
Üniversite’de araştırma görevlisi olarak çalışan 291 kadın
oluşturmuştur. Bu üniversite Türkiye’nin başkentinde yer alan
ve ülkemizin büyük ve gelişmiş üniversitelerinden biridir. Ülkemizde
araştırma görevlileri birçok üniversitede hem öğretim
üyesi gibi ders yürütmekte, hem de lisansüstü eğitimlerine
devam etmektedirler. Bu nedenle iş yerindeki sorumluklarının
daha fazla olduğu düşünülerek çalışma kapsamına sadece araştırma
görevlileri alınmıştır. Bu üniversitenin konservatuarında
çalışan araştırma görevlileri, sürekli yurt dışında ya da il dışında
olmaları nedeniyle, verilerin toplanması sırasında ulaşılamama
nedeniyle örneklem kapsamından çıkarılmış ve çalışma 246 kişi
ile tamamlanmıştır. Örneklemin %85’ine ulaşılmıştır.
Araştırmada kullanılan veri toplama formu araştırmacılar
tarafından geliştirilmiştir. Veri toplama formu üç bölümden
oluşmaktadır. Birinci bölümde akademisyenlerin bazı sosyodemografik
özelliklerine ilişkin sorular, ikinci bölümde çalışma
yaşamlarına ilişkin sorular, üçüncü bölümde ise bazı konularda
aile içindeki karar vericiler ve bazı ev işlerinden hangi aile üyesinin
sorumlu olduğuna ilişkin sorular yer almaktadır. Üçüncü
bölümde yer alan sorular Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması veri
toplama formundan alınmıştır (TNSA, 2003).
Veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen veri toplama formu
ile yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Bir formun doldurulması
yaklaşık 20 dakika almıştır. Verilerin değerlendirilmesinde
tanımlayıcı testler (sayı ve yüzde) kullanılmıştır.
Araştırmanın Etik Boyutu
Araştırmanın uygulanabilmesi için tüm bölümlerden yazılı izin
alınmıştır. Veri toplama formu uygulanmadan önce, katılımcılara
araştırma hakkında bilgi verilmiş ve katılmak istemeyenler
araştırmaya alınmamıştır. Araştırmaya katılan kişilerin isimleri
açıklanmamış ve bilgileri sadece araştırma verisi olarak kullanılmıştır.
Araştırmanın Sınırlılıkları
Araştırma sonuçları sadece araştırmanın yapıldığı grubu yansıtmaktadır,
ülkedeki kadın araştırma görevlilerinin tamamına
genellenemez. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Üniversite’de çalışan araştırma görevlilerinin yaş ortalamalarının
28.6±3.8 yıl, çalışma yılı ortalamalarının 5.7±2.1 yıl olduğu
bulunmuştur.
Çalışmaya katılan kadınların %27.2’si çalışma yaşamında kadın
erkek ayrımı yapıldığını belirtmiştir. Bu ayrımın özellikle görev
dağılımı (%67.2) ve işe alma/kadro müracaatında (%44.8)
yapıldığını ifade etmişlerdir. Kadın olması nedeniyle erkeklerden
rahatsız edici davranış gördüğünü söyleyenlerin oranı %
4.9 iken, kişiye bağlı olarak iş ortamında erkeklerden rahatsız edici davranış görülebileceğini belirtenlerin oranı %17.1’dir.
Kadın araştırma görevlilerinin iş yerinde en çok karşılaştıkları
sorunlar sırasıyla, yükselmede güçlük (%41.8), konumuna
uygun olmayan işlerin verilmesi (%36.5) ve izin almada güçlük
(%18.4) olarak belirlenmiştir (Tablo 1). Medeni durumuna göre
bakıldığında bekar kadın araştırma görevlilerinin ifade ettikleri
en sık karşılaşılan sorunlar, uygun olmayan işler (%46.3) ve yükselmede
güçlük (%40.4) iken, evli kadın araştırma görevlilerinin
ifade ettikleri sorunlar yükselmede (%46.5) ve izin almada güçlük
(%27.3) olmuştur (X2 =12.468, p<0.05) (Tablo 2). Kadın araştırma
görevlilerinin %31.7’si kadının kariyerce erkekten yüksek
olmasının aile içinde sorun olacağını düşünmektedir. Bu durumun
sorun yaratacağını dile getiren kadın araştırma görevlilerinin
tamamı neden olarak “geleneksel toplumda erkek rahatsız
olur” cevabını vermiştir. Araştırma görevlisi kadınların %46.1’i
kadının çalışmasının aile hayatını olumsuz etkileyeceğini ve
bu etkilerin çoğunlukla aileye zaman ayıramama (%39.3) ve
kendine zaman ayıramama (%37.3) olduğunu ifade etmişlerdir
(Tablo 3).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 2: Kadın Araştırma Görevlilerinin Medeni Durumlarına Göre İşyerinde En Sık Karşılaştıkları Sorunların Dağılımı |
Kadın araştırma görevlilerinin çoğunluğu “Ailenin oturacağı
yer” (%79.0), “Kullanacağı doğum kontrol yöntemi” (%56.1) ve
“Çocuk eğitimi” (%86.7) konularında eş ile birlikte karar verdiğini dile getirirken, “ Giyinme” (%89.4), “Oy vereceği parti”
(%98.2), “Üye olacağı dernek” (%91.4), “Çalışıp çalışmama”
(%87.6), “Arkadaş seçimi” (%91.3), “Katılacak eğlenceler”
(%67), “İbadet etme” (%100) ve “Aile ile görüşüp görüşmeme”
(%98.7) konularında kendilerinin karar verdiğini söylemişlerdir
(Tablo 4).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 4: Evli Kadın Araştırma Görevlilerinin Ailelerinde Bazı Kararları Veren Kişilerin Dağılımı |
Araştırma görevlisi kadınların çoğunlukla sorumlu oldukları
işleri “yemek pişirmek” (%59.4), “bulaşık yıkamak” (%50.5),
“çamaşır yıkamak” (%69.2), “ütü yapmak” (%41.1), “giysileri
onarmak” (%65.0), “çocuklara yemek hazırlamak” (%55.8)
şeklinde ifade ederken, eş ile birlikte sorumlu oldukları işleri “
çocukların bakımı/giyimi” (%48.9), “çocukların sosyal faaliyetlerini
düzenleme” (%84.1), “çocukların dersine yardım” (%78.8), “
hastalanan kişinin bakımı” (%79.2), “günlük alış veriş” (%74.5),
“büyük alış veriş” (%84.0), “fatura ödeme” (%50.0) olarak ifade
etmişlerdir. Eşin çoğunlukla sorumlu olduğu iş evin bakım ve
onarımıdır (%57.4) (Tablo 5).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 5: Evli Kadın Araştırma Görevlilerinin Evlerinde Bazı İşlerden Sorumlu Kişilerin Dağılımı |
|
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Artan sanayileşme, hızlı ekonomik ve sosyal yapılanma kadınların
toplumsal hayatın tüm alanlarında giderek daha fazla
yer almasını sağlamıştır. Kadın ve erkeğe yüklenen geleneksel rollere bağlı olarak bazı iş ve meslekler de kadın işi ve erkek işi
olarak ayrılmıştır. İşlerin cinsiyet temeline göre belirlenmesi de
önce meslek seçiminde daha sonrada işe almada etkili olmaktadır.
Ayrıca çalışma yaşamında cinsiyet temelli bakış açısı ücretlendirme,
işte yükselme ve güdülenme, hizmet içi eğitim olanaklarından
yararlanma, tayin, işten ayrılma ve emeklilik konularında kadına ayrımcılık yapılmaktadır (Esteset al., 2007; Lippe
& Dijk, 2002).
Araştırmamıza katılan üç kadından birisi iş yerinde ayrımcılık
yapıldığını düşünmektedir (Tablo 1). Birleşik Devletler’de yapılan
ulusal bir çalışma iş yerinde kadınlara karşı ayrımcılığın daha
fazla yapıldığını göstermiştir (Avery & McKay 2008) Günümüzde
işgücünün önemli bir parçası haline gelen kadınların istihdamı kendive
geliştirilmesi başarı için temel bir gerekliliktir. Ancak kadının
aile yaşamındaki rolü ve sorumlulukları iş bulma ve yükseltilmede
ayrımcılık yaşamasına neden olmaktadır. Kadından, önce
anne ve eş olarak toplumsal rolleri üstlenmesi beklenmekte,
mesleki başarı ve kariyer ikinci planda kalmaktadır (Kocacık &
Gökkaya, 2005). Kişilere bilimsellik, akılcılık, objektiflik gibi toplumsal
cinsiyet eşitliğine hizmet eden değerleri kazandırmayı
amaçlayan üniversite ortamında çalışan kadınların bile ayrımcılık
yapıldığını düşünmesi ülkemizdeki durumu ortaya koymada
çarpıcı bir bulgudur.
Cinsiyet faktörüne bağlı olarak kadınların iş yaşamında karşılaştıkları
sorunlardan biri de cinsel tacizdir. Kocacık ve Gökkaya
(2005)’nın belirttiğine göre Türkiye’de yapılan bir araştırmada
iş yerinde karşılaşılan sorunların en başında fiziksel ve sözlü
cinsel taciz yer almaktadır. Tacize uğrayan kadınlar bu durumu
bastırmakta ya da ifade etmekte zorlanmaktadırlar. Bu çalışmada
da kadın araştırma görevlilerinin %4.9’u iş yerinde
erkeklerin rahatsız edici davranışlarda bulunduğunu ifade
etmişlerdir. Burada üzerinde durulması gereken nokta on araştırma
görevlisinden yaklaşık ikisinin rahatsız edici davranışların
“kadın buna izin verdiğinde ortaya çıktığını” vurgulamalarıdır
(Tablo 1). Kadının kendini ve çevresini algılaması, içinde bulunduğu
kültürün özelliğine bağlı olarak gelişir ve değişir (Kavacıklı,
1999; Tüzen, 2002). Ülkemizde de erkeğin taciz olarak sayılan
davranışları göstermesine kadının fırsat verdiği düşüncesi yaygındır.
Günümüzde hızla yaşanan ekonomik sosyal ve teknolojik
gelişmeler kadınların gittikçe daha fazla ve aktif olarak çalışma
yaşamına katılmalarına yol açmaktadır (Esin & Öztürk, 2005;
Kocacık & Gökkaya, 2005). Kadınların çalışma yaşantısına
katılımının artması hem kendisi, hem ailesi, hem de toplumun
gelişimi açısından önemlidir. Ancak çalışma yaşamında yer alan
kadınlar hem iş yerinde hem de evdeki görevleri nedeniyle rol
genişlemesi durumu ile karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle evli
ve çocuklu kadınlar geleneksel olarak kendilerine yüklenen
ev kadınlığı ve annelik gibi roller ile iş yaşamının kendilerine
kazandırdığı iş rolleri arasında çatışmalar yaşayabilmektedirler.
Çalışmamızda özellikle evli araştırma görevlilerinin yükselmede
ve izin almada güçlük yaşamaları kendilerine yüklenen geleneksel
rollerle çok bağlantılıdır (Tablo 2). Akademisyen kadınlarla
yapılan çalışmalarda iş yaşamında yükselmeyi geciktiren
faktörlerin başında evlenme ve çocuk sahibi olma gelmektedir
(King, Botsford & Huffman, 2009; Mason & Goulden, 2004;
Wolf-Wendel & Ward, 2006). Wolf-Wendell & Ward (2009)’ın
çalışmasında kadın akademisyen ve doktora öğrencilerinin
akademik çalışma nedeniyle özel yaşamlarında stres ve endişe
yaşadıkları, bu nedenle evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı istemedikleri
belirlenmiştir. Kadının annelik rolü geleneksel olarak
çocuk bakımında sorumluluğu daha fazla üstlenmesine neden
olmaktadır. Bu durum gerektiğinde daha kolay izin alma ve
çalışma saatlerinin daha esnek olması zorunluluğunu getirmektedir.
Literatürde esnek çalışma saatlerine sahip kadınların iş
yaşamından daha memnun oldukları belirtilmektedir (Karimi &
Nouri, 2009; Pedersen, Minnotte & Mannon, 2009).
Çalışmamızda yaklaşık her üç araştırma görevlisinden birisi
kadının kariyerce erkekten yüksek olmasının evlilik yaşamında sorun yaratacağını ifade etmiştir (Tablo 3). Özellikle doğu kültüründe
ve ataerkil toplumlarda erkeğin her alanda kadından
daha üstün olması gerektiği düşüncesi yaygındır. Evlilik kararı
verilirken de erkeğin kadından daha üst seviyede bir eğitime
ve statüye sahip olması koşulunun sağlanmasına çalışılır (Kasapoğlu,
1994; Ondaş, 2007). Bu beklentinin karşılanamadığı ailelerde
erkeğin gücünün azalacağı ve kadının daha baskın olacağı
varsayılır. Çalışmamızda önemsenmeyecek oranda araştırma
görevlisinin “kadının kariyerce erkekten daha yüksek olmasının
sorun yaratacağını” ifade etmesinin, içinde yetiştikleri kültürün
etkisinden kaynaklandığı düşünülmüştür.
Araştırma görevlilerinin yaklaşık yarısı (%46.1) kadının çalışmasının
aile yaşantısını olumsuz etkileyeceğini ifade etmiştir
(Tablo 3). Çalışma yaşamı kadına ekonomik bağımsızlık ve toplumsal
değer artışı başta olmak üzere, pek çok avantaj sağlasa
da geleneksel değer ve tutumlar nedeniyle çeşitli sorunları da
beraberinde getirir. Özellikle rol çatışması, ev içi sorumluluklarının
çok yoğun olması ve çocuk bakım sorunu, çalışan kadınların
en sık yaşadığı sorunlardır. Bu durum kadınların ev ve iş
yaşamı arasında denge kurmakta sıkıntı yaşamalarına neden
olur (Damiano-Teiexeira, 2006; King et al., 2009; Pedersen et
al., 2009). Evli kadınlar haftada yaklaşık 20-30 saat aile içi işçi
olarak çalışmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da kadınların
hem fiziksel, hem psikolojik, hem de sosyal sağlıkları olumsuz
etkilenir. Ayrıca kadın, ev içi rollerin yerine getirilmesi konusunda
eşi ile tartışmaktadır (Esin & Öztürk, 2005; İçli & Gönüllü,
2001; Kocacık & Gökkaya, 2005). Araştırma görevlisi kadrosu,
lisansüstü eğitim programına devam eden akademisyenler
içindir. Bu nedenle araştırma görevlilerinden, hem öğrenciliğin
gerektirdiği sorumluluklar hem de çalıştığı bölüm ile ilişkili
diğer görevler (lisans eğitimine katkı, çeşitli araştırma ve proje
çalışmalarına katılım, komisyon çalışmaları, lisans öğrencisine
danışmanlık vb.) beklenmektedir. Bu durum araştırma görevlilerinin
iş yüklerinin çok fazla olmasına neden olmaktadır. İş
yerinde çok fazla sorumluluğu olan ve özellikle lisansüstü
eğitimine yönelik hazırlıkları eve taşıyan araştırma görevlisi
kadınların, ev yaşamlarında da ciddi sorunlar yaşaması, eğer
evli ve çocuk sahibi ise bu sorunların daha da fazla olması kaçınılmazdır.
Çalışmamızda kadın araştırma görevlilerinin yaklaşık onda biri
nasıl giyineceğine, onda birinden fazlası çalışıp çalışmayacağına,
üçte biri katılacak eğlencelere ve üçte birinden fazlası kazancını
nasıl kullanacağına, eşiyle birlikte karar verdiğini ifade etmiştir.
(Tablo 4) Ülkemizde kadınlar, toplumsal cinsiyet rolleri ile ilişkili
olarak kendileri aleyhine ayrımcı bir tutum sergiler. TNSA 2008
verilerine göre kadınların % 17.2’si ailede kararları erkeklerin
alması gerektiğini, %41’i eşi ile aynı fikirde değilse kadının tartışmaması
gerektiğini düşünmektedir. Beş kadından biri eşi ya
da ailesi izin vermediği için çalışamamaktadır. Kadınların yarıdan
fazlasının (%52) evlilik kararı ailesi tarafından alınmıştır.
Türkiye genelini yansıtan en son çalışmaya göre eğitim düzeyi
arttıkça, kadınlar aile içinde kararların erkekler tarafından alınması
gerektiği düşüncesinden uzaklaşmaktadır (TNSA, 2008).
Çalışmamızda kadınların kendileri ile ilgili kararları da eşleriyle
birlikte aldıkları bulunmuştur. Bu durum eğitim düzeyi artan
kadınların aile içinde kararlara katıldıklarını ancak hala kendilerini ilgilendiren konularda tek karar verici kişi olamadıklarını
düşündürmüştür.
Toplumsal cinsiyet kavramının kadınların ve erkeklerin yaşamı
üzerindeki etkileri onların aile, meslek, evlilik ve sosyal yaşamlarında
belirgin farklılıklara neden olmaktadır. Genellikle yüksek
kontrol gerektiren, keyfi ve daha az sıklıkta yapılan işler (bahçe
işleri, ev ve araba tamiri v.b.) erkeklerin, her zaman ve yapılması
zorunlu olan ev işleri (yemek yapmak, çamaşır yıkamak,
ev temizliği v.b.) ise kadınların işi olarak benimsenir (Estes et
al., 2007; Pedersen et al., 2009; Wolf-Wendel & Ward, 2006).
Çalışmamızda da kadınların işi olarak belirtilen ev işlerinin,
yine kadınlar tarafından yapıldığı, ancak eşlerin ve bir yardımcının
da ev işlerine katıldığı görülmektedir. Araştırma görevlisi
kadınların eşlerinin çoğunlukla evin bakım onarımı, fatura/
taksit ödeme gibi ev işlerini yaptıkları belirlenmiştir (Tablo 5).
Ülkemizde son yıllarda kadın ve erkeklerin ev işlerini paylaşım,
kararlara katılım ve birbirleri ile kurdukları iletişim açısından
geleneksel ve ataerkil ilişkilerde gelişmeler yaşanmakla birlikte
hala cinsiyete dayalı işbölümü varlığını sürdürmektedir (Kocacık
& Gökkaya, 2005; T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü, 1998; TUİK, 2006).
Günümüzde sanayileşmenin artması ve toplumsal değişme
kadının çalışma yaşamına girmesine ve böylece ekonomik
bağımsızlığını kazanarak daha özgür ve daha bilinçli olmasına
fırsat tanımaktadır (Kocacık & Gökkaya, 2005). Ancak gerek
dünya genelinde gerekse ülkemizde toplumsal cinsiyet rolünün
etkisi ile kadın ve erkeğin sosyokültürel rol ve sorumluluklarında
eşitsizlikler hala devem etmektedir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Çalışmamıza katılan yaklaşık her iki kadın araştırma görevlisinden
birisinin çalışma hayatının aile yaşantısını olumsuz
etkilediği, üç araştırma görevlisinden birinin kadının kariyerce
erkekten yüksek olmasının sorun yaratacağını düşündüğü, on
akademisyenden birinin ise çalışmaları nedeniyle aile üyeleri
ile tartışma yaşadığı bulunmuştur. Geleneksel olarak evde
kadına yüklenen rollerin (yemek yapma, bulaşık yıkama, çamaşır
yıkama, ütü yapma, ev temizleme, giysi onarımı) araştırma
kapsamına alınan kadınların çoğunluğu tarafından yerine getirildiği,
evin onarımı, alışveriş, fatura ödeme gibi işleri ise daha
çok evde bulunan erkeğin (eş ya da baba) yaptığı belirlenmiştir.
Bu sonuçlar doğrultusunda;
• Üniversitelerde, araştırma görevlilerine işle ilgili düzenlemeler
yapılırken ve sorumluluklar verilirken, cinsiyetlerine
bakılmaksızın eşit ve hakkaniyetli davranılması,
• Kadınlarda iş ve aile yaşamındaki rol artışı nedeniyle
ortaya çıkan sorunların önlenmesi için, geleneksel yapının
değişimi ve gelişimine yönelik yazılı ve görsel basın
aracılığı ile sürekli toplumu bilgilendirme programlarının
düzenlenmesi,
• Eğitim kurumlarında, toplumsal cinsiyette eşitlik ilkesini
benimsetici konuların anaokulundan başlamak üzere
tüm örgün eğitim programları içine entegre edilmesi,
gerektiği kanaatindeyiz. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
1) 2007-2008 Öğretim Yılı Öğretim Elemanlarının Akademik Görevlerine
Göre Sayıları. Retreived from http://www.osym.gov.tr/
BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFF88F742D0D71125168
BB5005A7961B47.
2) Aile Yapısı Araştırması (1993). Devlet Planlama Teşkilatı. Retrived
from http://bliss.dpt.gov.tr.
3) Aile Yapısı Araştırması (2006) Türkiye İstatistik Kurumu. Retrived
from http://www.tuik.gov.tr/aileyapi/menu.do.
4) Avery, D. R., McKay, P. F., & Wilson, D. C. (2008). What are the
odds? How demographic similarity affects the prevalence of
perceived employment discrimination. Journal of Applied
Psychology, 93(2), 235-249.
5) Cumhuriyet’in 75. Yılında Türkiye’de Kadının Durumu (1998). T.C.
Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü
Yayınları. Ankara.
6) Damiano-Teixeira, K. M. (2006). Managing conflicting roles: A
Qualitative study with female faculty members. Journal of
Family and Economic Issues. 27(2), 310-334.
7) Esin, N., & Öztürk, N. (2005). Çalışma Yaşamı ve Kadın Sağlığı. TTB
Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi. Temmuz- Ağustos- Eylül,
38-42.
8) Estes, S. B., Noonan M. C., & Maume, D. O. (2007). Is Work-Family
Policy Use Related to The Gendered Division of Housework? J
Fam Econ Iss. 28, 527-545.
9) Gönüllü, M., & İ li, G. (2001). Çalışma Yaşamında Kadınlar: Aile ve İş
İlişkileri. C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi. 25 (1), 81-100.
10) Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (2009) Türkiye
Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2008. Ankara: Hacettepe Üniversitesi
Nüfus Etütleri Enstitüsü, Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı
ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve TÜBİTAK.
11) İlkkaracan, İ. (1998). Kentli Kadınlar ve Çalışma Yaşamı. Bilanço 98:
75 Yılda Kadınlar ve Erkekler. İstanbul: Türkiye İş Bankası, İMKB,
Tarih Vakfı.
12) Karimi, L., & Nour, A. (2009). Do Work Demands and Resources
Predict Work-to-Family Conflict and Facilitation? A study
of Iranian Male Employees. Journal of Family and Economic
Issues. 30, 193-202.
13) Kasapoğlu, M. A. (1994). Aile ve kadın araştırmaları için yedi temel
rol ve statü. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
Araştırma Dergisi. 15, 217-233.
14) Kavacıklı, F. T. (1999). Sanayileşme Sürecinde Kadının Statüsü,
Cinsel Ayrımcılık ve Kadına Yönelik Kuruluşlar. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Dergisi, 2(3), 101.
15) King, E. B., Bodsford, W. E., & Huffman, A. H. (2009). Work, Family,
and Organizational Advancement: Does Balance Support The
Perceived Advancement of Mothers? Sex Roles. 61, 879-891.
16) Kocacık, F., & Gökkaya, V. B. (2005). Türkiye’de Çalışan Kadınlar ve
Sorunları. C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi. 6(1), 195-219.
17) Lippe, T., & Dijk, L. (2002). Comperative Research on Women’s
Employement. Annu. Rev. Sociol. 28, 221–41.
18) Ondaş, B. (2007). Üniversite Öğrencilerinin Evlilik ve Eş Seçimiyle
İlgili Görüşlerinin İncelenmesi. Gazi Üniversitesi: Ankara
19) Pedersen, D. E., Minnotte, K. L., Kiger G., & Mannon, S. E. (2009).
Workplace Policy and Environment, Family Role Quality,
and Positive Family-to-Work Spillover. Journal of Family and
Economic Issues. 30, 80-89.
20) T.C. Başbakanlık Yayınları (2000). Kentlerde Kadınların İş Yaşamlarına
Katılım Sorunlarının Sosyo-ekonomik ve Kültürel Boyutları.
Ankara; Cem Web Ofset.
21) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması TNSA-2003, Kadın Soru Kağıdı,
Retrived from http://www.hips.hacettepe.edu.tr/tnsa2003/
analizrapor.htm.
22) Tüzen, E. (2002). Çalışan Kadınlarda Kariyer Planlama Süreçlerini
Etkileyen Kişisel Faktörlerin İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi.
Dokuz Eylül Üniversitesi: İzmir.
23) Wolf-Wendel, L. E., & Ward, K. (2006). Academic Life and Motherhood:
Variations by Institutional Type. Higher Education.
52, 487-52. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
|
|