YÖK Başkanı Üniversitelerarası Kurulda yaptığı sunuşta yükseköğretimin
yeniden yapılandırılması ile ilgili geliştirilen
yaklaşımları özetledi ve bu metni daha sonra üyelerle paylaştı.
Metnin ilk 4 sayfası dünyadaki genel eğilimleri çok doğru bir
şekilde tespit etmektedir. Gerçekten de bugün yükseköğretimi
şekillendiren en önemli beş ilke “Çeşitlilik, Kurumsal özerklik
ve hesap verebilirlik, Performans değerlendirmesi ve rekabet,
Mali esneklik ve çok kaynaklı gelir yapısı ile “Kalite güvencesi”
dir.
Çeşitliliğin ilk sırada olması tesadüfi bir konum değildir. Diğer
ilkeleri uygulayabilmek için çeşitliliği tanımlamak ve hangi
çeşitlerin kendi içinde nispeten homojen, benzer yapı ve süreçlerle
yönetilebilir olduğuna karar vermek gerekir. Bu makale
sadece çeşitliliğin mekanizmalarına odaklanmıştır. Çeşitlilik,
öncelikle kendi içinde benzer kurumları gruplamak ve onlara
uygun özerklik seviyeleri vermek, görev tanımı yapmak, sonuç
beklemek için gerekmektedir. Bu farklı gruplara isim vermek,
prestij atfetmek doğru değildir. Gruplandırmada kullanılan
kriterler tamamen şeffaf, hızla değişmeyen ve her kuruma aynı
şekilde uygulanan kriterler olmalı; avantajları ve dezavantajları
farklı üniversitelerce farklı algılanmalıdır, ki üniversiteler kendileri
için uygun gruba yönelmeye çalışsınlar. Aynı şekilde, verilen
özerklik seviyeleri, bütçe ve sosyal kabul toplamının bir grubu
veya profili üstün kılıyor olmamasına gayret edilmelidir. Ayrıca,
ülkede yeterince kurum yoğun ve öncü araştırma öncelikli,
yeterince kurum eğitim-öğretim, yeni iş gücü yetiştirme öncelikli
olmalı, o misyonun yetki ve sorumluluklarını taşımalıdır.
Bu kurgu sadece mevcut üniversitelerin en uygun yönetim ve
çalışma koşullarını oluşturmak için değil, aynı zamanda uzun
vadede uluslararası yarışmada var olmak için de gereklidir.
Taslakta bahsedilen gelişmiş/kurumsallaşmış ve gelişmekte
olan üniversiteler ayrımı en basit çeşitlilik türü/ farklı statü
tanımı olacaktır. Ama bu geçici bir statüdür; yani üniversitelerin
yeni doğduklarında işgal ettikleri bir konumdur ve sadece
2012 Türkiye’sinde (88 üniversitenin 6 yıl veya daha genç
olması nedeniyle) bir fonksiyonu olacak, zamanla işlevselliğini
yitirecektir (tabii aynı hızla yeni üniversiteler açılmazsa). Şu an
için ciddi sayıda kurum bu statüde olacağı için uygun özellikte
kurumları aynı ad altında tanımlama gayesine hizmet edeceği
beklenir. Bu gruptaki kurumlar devlet ilgi ve desteğinin en fazla
olduğu kurumlar olmalıdır. Özerklik seviyeleri azdır, çünkü fazla
serbestiyi kullanabilecek yapı ve süreçleri, özellikle akademik
teamülleri, yeterince gelişmemiştir. Ama en yüksek mali ve
idari destek alırlar. Zamanla kalıcı statüdeki profillerden birine
yönelirler.
Gelişmiş üniversitelere çalışma, üretme koşullarını, tabii ülke
imkanları ve akademik bütünlük çerçevesinde, seçme ve uygulama
fırsatını vermek, kararlarının sonuçlarına katlanarak ve
öğrenerek, olgunlaşarak yaşamalarına izin vermek gerekir. Aşırı
yanlışları engellemek üzere kontrol-denge mekanizmaları ayrıca
konabilir. Ana yaklaşım kurumların seçtikleri sistemi kamuoyu
ile paylaşmaları, onları gözeten yapıları oluşturmaları, adımları,
sonuçlarını şeffaf olarak paydaşları ile değerlendirmeleridir.
Bunu sağlamak üzere oluşturulabilecek seçenekler (taslağı da
dikkate alarak ve aşırı çeşitliliğe kaçmadan) kurumsallaşmış
üniversitelerin iki temel sistemden birini seçmeleri olabilir. Biri
meslekdaş tipi (“collegial”) yönetişimi tercih edenlerin, seçim
ve kurullar ağırlıklı ve mevcut YÖK’ün hafifletilmiş şekline hesap
veren modelidir; diğeri iş yönetimi tipi (“managerial”) yönetişimi
tercih edenlerin atama temelli ve YÖK’ün yerine kendi
Üniversite Konseyine (Governing Board, bir anlamda yerel YÖK)
hesap verdiği modeldir. Burada unutulmaması gereken “yerel
YÖK” tercihi olanların tekrar “merkezi YÖK” kontrolüne alınmaması
ve Üniversite Konseyinin kompozisyonunun yasama
ve yürütme erkine yeterince güvence vermesidir. Sadece, veya
büyük çoğunlukla, öğretim üyelerinden oluşan bir kurul, örneğin,
bu güveni veremez; onun için böylesi kurullara akademik
olmayan (“lay governance”) adı verilir. Aynı argüman gelişmiş
statüsündeki vakıf üniversitelerinin mütevelli heyetleri için de
geçerlidir; güven vermesi ve YÖK kontrolünden ayrılabilmesi
için içinde devleti temsil eden üyeler olması gerekir. Unutulmamalı
ki, YÖK’ten veya YÖK’ün kontrollerinden uzaklaşabilmenin
yegâne imkânı kurulan sistemin bu kontrolleri kendi yapıyor
olması, yukarıda kullandığım ifadeyle ‘güven veriyor’ olması ve
fevkalade şeffaf olmasıdır.
Üniversite Konseyi kompozisyonunun ayrıntıları bu yönetim
şeklini benimseyen her üniversitenin ana yönetmeliğinde
(“statute/charter”) şekillenmelidir. Yasa sadece olmazsa olmaz
koşulları (örneğin, maliye bakanlığından bir temsilci, piyasayı
temsilen iki işverenin yeralması, o üniversitenin öğretim elemanının
kurulda bulunmaması, toplam sayının 7-15 arasında
olması gibi) içermelidir.
Yönetişim şeklinden bağımsız olarak üniversiteler misyonlarına
göre;
• önlisans eğitimi ve yöreye/ bölgeye hizmet öncelikli (A),
• genel eğitim (lisans ve yüksek lisans) ve uygulama öncelikli
(B),
• doktora eğitimi ve araştırma öncelikli (C),
• tematik (Güzel sanatlar, Tıp, ...) (D),
olabilmeli ve bu misyonlarına göre ayrıcalıklar talep edebilmelidir
(taslakta yer alan sadece araştırma yoğun 5-10 üniversite
kavramını bu gruplandırmanın dışında tutuyorum ve bunun
ülkenin öncelikleri çerçevesinde doğrudan hükümetin 5-10
üniversite ile yapacağı, 5 yıl süreli örneğin, protokol/sözleşme
ile yürütülebileceğini düşünüyorum). Amaca uygunluk ilkesine
göre (“fitness for purpose”) ölçülen performansa göre ödenek
verme üniversitelerin olmaları gereken gruba yönelmelerine
destek verecektir (ilan ettiği amaca ne kadar yaklaştığına bakılarak
başarılı olduğuna karar verilmesi—araştırma öncelikli
iddiasının araştırma çıktılarına göre, eğitim öncelikli iddiasının
verilen mezun sayısı ve mezunların başarısına göre değerlendirilmesi,
gibi. Böylece üniversiteler amacına ve konumuna
uygun olmayan misyonlara yönelmekten caydırılabilir).
Tekrar özetlersem, gelişmiş statüsündeki üniversiteler için 1.
soru “kime hesap veriyor/ kime rapor ediyor” olmalıdır (Tablo 1). Bu itibarla, YÖK’ün dört görevi olmalıdır:
1. Yükseköğrenim sistemini planlamak, koordine etmek,
yönetmek,
2. Gelişmekte olan üniversitelerin Üniversite Konseyi olarak
çalışmak – sıkı kontrol (Tablo 1, kolon 2),
3. Gelişmiş ve seçimle çalışan üniversitelerin Üniversite
Konseyi olmak – gevşek kontrol (Tablo 1, kolon 1),
4. Konsey, Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu ile çalışan
üniversitelerin 5 yılda bir denetimini kurgulamak (Tablo
1, kolon1 ).
Gelişmiş statüsündeki üniversiteler için 2. soru misyonlarıdır
(Şekil 1). Yukarıdaki önceliklerden birini tercih edebilirler.
Bugünkü sayılarla düşünüldüğünde, doktora eğitimi ve araştırma
öncelikli 50 üniversite; genel eğitim ve uygulama öncelikli
50 üniversite; önlisans eğitimi ve yöreye/bölgeye hizmet
öncelikli 80 üniversite doğru mertebeler olacaktır. Fonksiyonları
kısmen örtüşen, temel misyonları farklı profiller oluşturulmalıdır.
Genel eğitim ve uygulama öncelikli üniversiteler mevcut
doktora programlarını korumalıdır; ama yeni programları
ancak birikim/yöre/özel koşullar çok uygun olduğunda açabilmelidirler.
Doktoralı araştırmacı yetiştirmenin temel yükü ve sorumluluğu doktora eğitimi ve araştırma öncelikli üniversitelerin
olmalıdır. Önlisans üniversitelerinde de az da olsa lisans
derecesi veren programlar olabilir ve yörenin/bölgenin yaşam
boyu eğitim ihtiyacı karşılanabilir.
Bu iki tercih sonunda, kolonları K1, K2, … L4 olan, satırları A, B,
... olan matriste (Tablo 3) üniversitelerin mali, akademik, idariorganizasyon,
personel ile ilgili özerklikleri tanımlanmalıdır.
Sistemi böyle kurguladığınız zaman rektörü kim seçecek, yanlış
yaptığında kim hesap soracak soruları kolaylaşacaktır.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 3: Üniversitelerin Profillerine Göre Özerklik Seviyeleri (örnek olarak kısmen doldurulmuştur) |
Mali yapı, örneğin, aşağıdaki gibi kurgulanabilir. Her bir üniversite
ile yapılacak sözleşmeye (kontrata) göre bütçe ödeneği
verilir ve sözleşme;
• temel ödenek (öğrenci sayısına veya başka bir
performans göstergesine göre ve Tablo 2’deki
katsayılar çerçevesinde),
• performans bütçesi (amaca yaklaşma/ uygunluk durumuna
göre),
• yatırım bütçesi (stratejik plan ön şart, misyona uyumlu)
göz önüne alınarak yapılır. Ayrıca,
♦ inovasyon ödeneği (yarışmacı) (yeni öğrenme
metodları, kalite güvence sistemleri, teknoloji transferi,
kurumlar arası işbirlikleri, gibi),
♦ araştırma projeleri (yarışmacı) imkanları bulunur.
Öğrenci sayısına bağlı olan temel ödenek statü/ profil
farkına göre bir katsayı ile çarpılmalı; bu katsayı
gelişmekte olan üniversiteler için en yüksek olmalıdır.
Benzer şekilde;
• Kadro kullanımı- akademik/idari,
• Öğrenim ücreti tayini ve tahsili, program açma-kontenjan
tespiti,
• Rektör, rektör yardımcısı, dekan, v.b. belirleme yöntemi,
sayısı, yaşı, kriterleri,
• Senato, ÜYK kompozisyonu,
• İç değerlendirme, hesap verme, kalite güvence sistemleri,
• Öğretim üyesi atama-yükseltme süreçleri,
• Öğretim üyesi dışındaki personeli atama süreçleri,
• Yabancı dilde eğitim,
• Lisansüstü eğitim,
• Döner sermaye,
gibi akademik hayatın kritik unsurlarındaki özerklik düzeyleri
matrisin (Tablo 3) her bir hücresi için tanımlanmalı, bununla
uyumlu olarak her üniversite kendi ana yönetmeliğini (statute/
charter) hazırlamalı ve bir yıl içinde YÖK onayından geçirmek
durumunda olmalıdır.
Çeşitliliğin/farklılığın sigortası olarak regüle meslekler (avukat,
doktor, diş hekimi, eczacı, hastabakıcı, öğretmen, mimar,
mühendis, veteriner, v.b.) için mesleği icra etmek yetkinlik sınavının
başarılmasına bağlı olmalıdır. Diplomaların daha az anlam
ifade ettiği, yeterliliklerin öne çıktığı bir sistemi geliştirmeliyiz.
Ayrıca, profesörlük, doçentlik, yardımcı doçentlik ünvanlarının
da sadece veren üniversite içinde geçerli olması uygun olacaktır.