|
2014, Cilt 4, Sayı 3, Sayfa(lar) 191-196 |
|
DOI: 10.5961/jhes.2014.103 |
Hemşirelik Öğrencilerinin Bağlanma Stillerinin Belirlenmesi |
Latife UTAŞ AKHAN |
Bülent Ecevit Üniversitesi, Sağlık Yüksekokulu, Zonguldak, Türkiye |
Anahtar Kelimeler: Bağlanma stilleri, Sigara kullanımı, Alkol kullanımı, Eğitim düzeyi, Sosyal güvence |
|
Bu araştırma hemşirelik öğrencilerinin bağlanma stillerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Bu tanımlayıcı araştırmanın örneklemini bir devlet üniversitesinin sağlık yüksekokulunda eğitim gören hemşirelik bölümü öğrencileri
oluşturmuştur. Araştırma 3-14 Ocak 2011 tarihleri arasında, 491 öğrenciden, araştırmaya katılmayı kabul eden 383 öğrenci ile
gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında, demografik bilgi toplama formu ile Griff in & Bartholomew (1994) tarafından geliştirilip,
Sümer & Güngör tarafından (1999) geçerlilik güvenirliliği yapılan ilişkiler ölçeği anketi kullanılmıştır. Bağlanma stili kayıtsız olan
öğrencilerin alkol-sigara kullanımının yüksek olduğu; sosyal güvencesi olan öğrencilerin güvenli olarak bağlandıkları; bağlanma stilleri
arasında cinsiyete göre farklılıklar olduğu belirlenmiştir. Kadınların korkulu bağlanma biçimi, erkeklerin ise kayıtsız bağlanma stiline sahip
oldukları saptanmıştır. Öğrencilerin anne eğitimi azaldığında korkulu bağlanma stilinin, artt ığında ise kayıtsız bağlanma stilinin oluştuğu
saptanmıştır. Baba eğitimi ve yaş aralığının öğrencilerin bağlanma stili üzerinde herhangi bir etki oluşturmadığı belirlenmiştir. Bağlanma
stilinin, alkol- sigara kullanımı gibi alışkanlıkları etkilediği; sosyal güvencenin olup olmaması ve anne eğitim düzeylerinin bağlanma
stillerinin belirlenmesinde rol oynadığı; bağlanma stilleri arasında cinsiyete göre farklılıklar olduğu belirlenmiştir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Bağlanma, insanların kendileri için önemli gördükleri kişilere
karşı geliştirdikleri güçlü duygusal bağlar olarak tanımlanmaktadır
(Güngör, 2001; Morsünbül & Tümen 2008). Nesne ilişkileri
ve psikodinamik yaklaşımı temel alan Bowlby, iki yıl süresince
çocukların ebeveynlerinden ayrılmaya gösterdikleri tepkiyi inceleyerek
günümüze uzanan kuramını oluşturmuştur (Bayhan
& Işıtan, 2010; Çalışır, 2009; Erözkan, 2004; Görgün et al., 2010;
Tüzün & Sayar, 2006). Bağlanma davranışı; bağlanan kişi korktuğunda,
yorgun düştüğünde ya da hastalandığında açık bir
şekilde ortaya çıkma eğilimindedir. Bağlanma figürü olan kişi
koruyucu ve sakinleştirici bir tutum sergilediğinde ve yardım
sağladığında bağlanma davranışı azalır. Bir bağlanma figürünün
varlığı ve bireye karşı duyarlı oluşu bağlanan kişide güçlü bir güvenlik
hissi sağlar (Haliloğlu, 2008; Winnicott, 1997). Bağlanma
davranışı erken çocukluk döneminde açıkça görülmekle birlikte
özellikle stresli zamanlarda olmak üzere tüm hayat boyunca
gözlemlenebilmektedir (Bozkurt, 2008; Deniz, 2006; Haliloğlu,
2008). Bowlby de bunu “hangi yaşta olursa olsun kişiler zorluklarla
karşılaştıklarında, arkalarında yardımlarına koşacak bir
ya da daha fazla kişinin bulunduğundan emin olduklarında, en
üst düzeyde mutlu hissederler ve yeteneklerini en iyi şekilde
ortaya koyarlar” şeklinde açıklamıştır (Bayhan & Işıtan, 2010;
Çalışır, 2009).
Çocuklarda, ebeveynlerine yakın olma isteği varlığı yanında
çocukların kendilerini güvende hissetmelerinde bakım veren
birey ile yaşanan ilişkinin merkezi öneme sahip olduğu belirtilmiştir
(Tüzün & Sayar, 2006). Bunun yanı sıra Bartholomew
& Horowitz, bağlanmanın erken dönem tanımlarından yola
çıkarak, Bowlby’nin orijinal teorisinde öne sürülen kendilik ve
diğerine ilişkin iki tür içsel çalışan modeli bir araya getirmiş
ve dört kategori modeli adını verdikleri bir yetişkin bağlanma
biçimi modeli tanımlamışlardır. Bu ‘Dörtlü Bağlanma Modeli’ne
göre güvenli, saplantılı, korkulu, kayıtsız bağlanma şekilleri bulunduğu
kabul edilmektedir (Bartholomew & Horowitz, 1991).
Bağlanma kuramı, geçmişte bebeklik ve çocukluk dönemlerine
ve bu dönemdeki temel bakım veren birey ile çocuk arasındaki
ilişkiye odaklanırken, günümüzde yetişkinlere sosyal ve romantik
ilişkilerinde yaşadıkları duygusal, bilişsel ve davranışsal özellikleri
anlamak için de kullanılan bir modeldir (Çalışır, 2009). Yaşamın
başlangıcında görülen ilk sosyal davranış, bebek ile anne
arasındaki bağlanma olsa da bağlanma stilleri ilerideki sevgi
ilişkilerinin belirlenmesinde, bireyin sosyal ortama uyumunda
öncü bir nitelik taşımaktadır. Bağlanma ilişkisindeki yoksunluk
ve yetersizlikler, yetişkin kişilik yapısında ve kişilerarası ilişkilerinde
çeşitli sorunların ortaya çıkabileceğinin işareti olarak
kabul edilmektedir (Soysal, 2005).
Bağlanma stilleri ergenlik döneminde, ergenlerin bağlanma
davranışlarını ve ilgilerini ebeveynlerinden çok akranlarına
yönlendirdikleri için değişikliğe uğrar. Ergenlikteki bu değişiklikler
sırasında, ergenin çocukken bakımını üstlenen bireylere
karşı geliştirmiş olduğu bağlanma ilişkisi önemli rol oynar.
Ancak ergenin ebeveyn figürlerinden akran gruplarına doğru
yönelmesine rağmen, erken bağlanma ilişkisi ergen için kalıcı
ve güçlü bir etkiye sahiptir (Çalışır, 2009). Shaver & Brennan (1992) tarafından 242 üniversite öğrencisi üzerinde yapılan bir
çalışmada, bağlanma biçiminin bireyin kişiliği üzerindeki etkilerine
yönelik önemli sonuçlar elde edilmiştir. Güvenli bağlanma
stiline sahip bireylerin daha az kaygılı, daha dışa dönük; kaçınmalı
bağlanma stiline sahip öğrencilerin ise daha uyumsuz ve
depresif oldukları; korkulu bağlananların da sosyal ilişkilerden
kaçınan ve duygusal ilişki kuramayan yetişkinler oldukları saptanmıştır
(Deniz, 2006).
Hemşirelik mesleği insan ilişkilerine dayalı bir meslek olduğundan,
sağlık alanında çalışacak olan hemşirelik öğrencilerinin
bağlanma stillerinin kendini tanıma, mesleğe bağlanma, sorumluluk
alma davranışlarını etkileyeceği düşünüldüğünden
yapılan bu tanımlayıcı çalışma ile hemşirelik öğrencilerinin
bağlanma şekillerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Tanımlayıcı tipteki bu araştırma, 03-14 Ocak 2011 tarihlerinde
bir devlet üniversitesinin Sağlık Yüksekokulunda; kurumdan gerekli
yazılı izinler alındıktan ve araştırmanın amacı ve özellikleri
açıklandıktan sonra araştırmaya katılmayı kabul eden 1.,2.,3.,4.
sınıfa devam eden toplam 491 hemşirelik öğrencisinden sözel
izinler alınarak araştırmaya katılmayı kabul eden 383 öğrenci
ile yapılmıştır.
Çalışmanın verileri anket yöntemi ve ‘İlişkiler Ölçeği Anketi’
(İÖA) ile toplanmıştır. Anket formu araştırmacılar tarafından
ilgili literatürden yararlanılarak hazırlanmıştır. Anket formu 17
sorudan oluşan, öğrencilerin bireysel özelliklerini içeren (sınıf,
yaş, cinsiyet, sosyal güvence, anne-babanın eğitimi ve mesleği,
kardeş sayısı, anne-babanın sağ olup-olmadığı, aylık gelir bilgisi,
en çok harcamanın neye ayrıldığı ve ikamet edilen yer hakkında)
sorulardan oluşmuştur. Griffin ve Bartholomew (1994)
tarafından geliştirilen ve Türkçe’ ye uyarlanması Sümer ve Güngör
(1999) tarafından yapılmış olan İlişkiler Ölçeği Anketi dört
bağlanma stilini (güvenli, kayıtsız, korkulu, saplantılı) ölçmeyi
amaçlamaktadır. Yazarlardan gerekli izinler alınarak kullanılan
ölçek, 17 maddeden oluşmaktadır. Katılımcılardan 7 aralıklı
ölçekler üzerinde kendilerini ne derecede tanımladığını belirtmeleri
istenmiştir; (1= beni hiç tanımlamıyor, 7= tamamen beni
tanımlıyor). Güvenli ve kayıtsız bağlanma stilleri beşer madde
ile ölçülmüştür. Alt ölçeklerden alınan puana göre katılımcılar
bağlanma stilleri içinde hangi grupta en yüksek puan aldıysa o
grupta değerlendirilmiştir. Ölçeğin yurtdışı çalışmalarında İÖA
alt ölçeklerinin görece düşük düzeyde iç tutarlılık katsayılarına
sahip olduğu, ancak kabul edilebilir düzeyde ‘test tekrar test’
güvenilirliğine sahip olduğu bulunmuştur. Ölçeğin Türk örneklemi
üzerinde geçerlilik- güvenilirlik çalışmalarında ‘test tekrar
test’ yöntemi ile tüm boyutlarda güvenilirlik katsayıları 0.54 ile
0.61 arasında değişen değerlerde hesaplanmıştır. Katılımcılara
sınıf ortamında, sınav dönemi seçilerek veri toplama araçları
dağıtılmış; araştırmaya katılmayı kabul eden öğrenciler de süre
kısıtlaması olmaksızın anket ve ölçeği cevaplandırmışlardır.
Araştırmanın amacı açıklanmış ve aydınlatılmış onamlar alınmıştır.
Veriler bilgisayar ortamında, SPSS 16.0 paket programı
ile yüzdelik, t-testi, Anova, Kruskal Wallis Analizi ve Mann Whitney
U testleri kullanılarak değerlendirilmiştir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Alkol–sigara kullanımları ile ilişkiler ölçeği alt boyut puan ortalamaları
karşılaştırıldığında kayıtsız bağlanma alt grup puan
ortalamaları 13.11±2.36 olarak bulunmuştur. Alkol-sigara
kullanan öğrencilerin kayıtsız bağlanma alt grup puan ortalamalarının,
alkol-sigara kullanmayan öğrencilere göre anlamlı
derecede daha yüksek olduğu saptanmıştır (p=0.03) ( Tablo 1).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 1: İlişki Ölçeği Anketi Alt Grup Puan Ortalamalarının Alkol ve Sigara Kullanımına Göre Dağılımları |
Anne eğitimi düzeyi, üniversite düzeyinde olanların kayıtsız
bağlanma alt grup puan ortalamaları 14.00±1.63 bulunmuştur.
Annesi üniversite düzeyinde eğitim almış katılımcıların
kayıtsız bağlanma alt grup puan ortalamalarının, anne eğitimi
okur-yazar olanlara göre anlamlı derecede daha yüksek olduğu
bulunmuştur (p=0.05).
Anne eğitimi ortaokul düzeyinde olan öğrencilerin korkulu
bağlanma alt grup puan ortalamaları 11.10±2.29 olarak bulunmuştur.
Anne eğitimi ortaokul düzeyinde olanların korkulu bağlanma
alt grup puan ortalamaları, anne eğitimi lisans eğitimi ve
üzerinde olanlara göre anlamlı derecede daha yüksek olduğu
saptanmıştır (p=0.02) ( Tablo 2).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 2: İlişki Ölçeği Anketi Alt Grup Puan Ortalamalarının Anne Eğitimine Göre Dağılımı |
Kadın katılımcıların korkulu bağlanma alt grup puan ortalamaları
10,59±2,01 olarak bulunmuştur. Kadın katılımcıların korkulu bağlanma alt grup puan ortalamaları, cinsiyeti erkek
olan katılımcılara göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur
(p=0.00).
Erkek olan öğrencilerin kayıtsız bağlanma alt grup puan ortalamaları
3,35±1,75 olarak bulunmuştur. Erkek olan öğrencilerin
kayıtsız bağlanma alt grup puan ortalamaları, kadın olanlara
göre anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur (p=0.08)
(Tablo 3).
Sosyal güvencesi olan öğrencilerin güvenli bağlanma puan
ortalamaları 15.00±2.73 bulunmuştur. Sosyal güvencesi olan
öğrencilerin güvenli bağlanma puan ortalamalarının sosyal
güvencesi olmayan öğrencilere göre anlamlı derecede daha
yüksek olduğu saptanmıştır (p=0.00) (Tablo 4).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 4: İlişki Ölçeği Anketi Alt Grup Puan Ortalamalarının Sosyal Güvenceye Göre Dağılımı |
|
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Üniversite öğrencilerinin bağlanma şekillerini belirlenmek
amacıyla yapılan çalışmada, ilişkiler ölçeği anketi (İÖA)’nin alt
boyutlarının alkol-sigara kullanımına bağlı dağılımları incelendiğinde
alkol-sigara kullanan öğrencilerin kayıtsız bağlanma
puan ortalamaları önemli derecede yüksektir (p=0.03) (Tablo
1). Görgün’ün öğrencilerde madde kullanımı ve anne babaya
bağlanma biçimleri ile ilişkisini inceleyen çalışmasında, alkol kullanımının güvensiz bağlanma ile ilişkili olduğu, olumlu bağlanma
özellikleri gösterenlerde madde kullanımının daha az
olduğu belirtilmektedir (Görgün, 2009). Marchiori ve ark.’nın
yaptıkları çalışmada ise, alkol kullanımının algılanan yetersiz ilgi
ve güvensiz bağlanma ile ilişkili olduğu belirtilmiştir (Marchiori
et al., 1999). Bu sonuçlar, bizim çalışmamızla farklılık göstermektedir.
Kassel ve ark.’nın üniversite öğrencileri üzerinde
yaptıkları çalışmada ise, kayıtsız bağlanma biçimi ile alkol/
madde kullanımı arasında pozitif bir ilişki olduğu saptanmıştır.
Bu bulgu, çalışmamız bulguları ile paralellik göstermektedir
(Kassel et al., 2007). Madde kullanımı yaygınlığı bakımından
erişkinlik dönemi kadar ergenlik döneminin de önemli olduğu
bilinmektedir (Kağıtçıbaşı, 2005; Ünal &Özcan, 2000). Madde
kullanımı ile ilgili risk unsurlarından biri de ergenin aile ile olan
bağlanma ilişkisidir (Gördeles Beşer, 2009). Bu bağlamda madde
kullanımının bağlanma stili ile ilişkili olduğu da söylenebilir.
Öğrencilerin ilişkiler ölçeği anketinin alt gruplarının anne eğitimine
göre dağılımına bakıldığında (Tablo 2); anne eğitimi ortaokul
düzeyinde olanlarda korkulu bağlanma puan ortalaması,
anne eğitimi lisans eğitimi ve üzerinde olanlara göre anlamlı
derecede yüksek çıkmıştır (p=0.02). Ayrıca anne eğitimi üniversite
düzeyinde olanlarda da kayıtsız bağlanma stili, anne eğitimi
okur-yazar düzeyinde olanlara göre anlamlı derecede yüksek
çıkmıştır (p=0.05). Görgün, anne eğitiminin yükselmesinin
çocuklarda sıkıntı ve sorunlarla karşılaşma durumlarında sorun
çözme davranışını ve bağlanma şeklini etkilediğini belirtmektedir
(Görgün, 2009). Erözkan, bakım verenin eğitim düzeyinin
ve çocuğa karşı gösterdiği tutumun çocuğun bağlanma stilini korkulu ve kaygılı yönde geliştirdiğini belirtmektedir (Erözkan,
2011).
Öğrencilerin ilişkiler ölçeği anketinin alt boyutlarının cinsiyete
göre dağılımlarına bakıldığında (Tablo 3), kadınlarda korkulu
bağlanma puan ortalamaları yüksek derecede anlamlı çıkarken,
erkeklerde kayıtsız bağlanma puan ortalamaları diğer bağlanma
stillerine göre daha anlamlı çıkmıştır (p<0.05). Erözkan’ın
yaptığı çalışmada, erkek öğrencilerin kız öğrencilere göre daha
güvenli, kız öğrencilerin ise daha korkulu bağlanma stiline sahip
oldukları belirtilmiştir (Erözkan, 2011). Sümer ve Güngör
(1999), yaptıkları çalışmada ailelerin hoşgörü ile yaklaştıkları
erkek çocukların daha güvenli bağlandıklarını belirtirken; Konyalıoğlu
(2002), üniversite öğrencilerinde yaptığı çalışmada erkek
öğrencilerin kız öğrencilerden daha güvenli bağlandıklarını
belirmektedir. Bu bulgular çalışmamızı destekler niteliktedir.
Geleneksel olarak Türk ailelerinde çocuk yetiştirme yaklaşımları
doğrultusunda, cinsiyet rollerine ilişkin olarak kız ve erkek
çocuklarına olan yükleme biçimlerinin farklılaşması nedeniyle
kız ve erkek çocukları tarafından farklı bağlanma stilleri geliştirildiğini
düşünmekteyiz.
Toplumumuzda kadınların yetiştirilme tarzı, kadının sürekli baskı
altında olması korkulu bağlanma stilinin anlamlı çıkmasında
etkili olabilir. Nitekim İlbars, kişiliğin oluşumunda kültürel etmenlerin
ve çocuk yetiştirme tarzlarının önemini vurgulamıştır
(İlbars, 1987). Çağımızda kadınlarla erkeklerin karşılaştırılması
ve erkeklerin kadınlardan üstün tutulması erkeklerde kayıtsız
bağlanma stilinin anlamlı çıkmasına neden olabilir. Erol, biyolojik
cinsiyetin toplumsal cinsiyete dönüştüğünü ve modern toplumlarda dahi erkeklerin kadınlardan üstün tutularak
kadının baskı altında kalabildiğini belirtmektedir (Erol, 2008).
Haliloğlu (2008), ilköğretim 9. sınıf öğrencilerinde bağlanma
stilleriyle ilgili olan yaptığı çalışmada, kız öğrencilerin korkulu
bağlanma puanlarının erkek öğrencilere göre yüksek olduğunu;
Çelik (2004) ise yine üniversite öğrencileri ile yaptığı çalışmada,
kız öğrencilerin yakın ilişkilerde daha korkulu bağlandıklarını
belirtmektedir.
İÖA alt gruplarının sosyal güvenceye göre dağılımına bakıldığında
(Tablo 4); sosyal güvencesi olanların güvenli bağlanma puan
ortalaması, diğer bağlanma stillerine göre anlamlı derecede
yüksek bulunmuştur (p=0.00). Kağıtçıbaşı, öğrenciler üzerinde
yaptığı çalışmada sosyal güvenceye sahip olan öğrencilerin
daha güvenli bağlandıklarını belirtmektedir (Kağıtçıbaşı, 2005;
Yıldız, 2012). Bowlby, bağlanma kuramında bireyin güvenlik
ihtiyaçlarının karşılandığı bir ortamda daha çok çevresel
uyaranlara tepki verebileceğini ve başarılı kişilerarası ilişkiler
kurabileceğini (Sümer & Güngör, 1999); Yıldız da, herhangi bir
sosyal güvenceye sahip olmanın özellikle ilerleyen yaşlarda
güvenli bağlanmayı arttırdığını belirtmektedir (Yıldız, 2012).
Öğrencilerin karşılaşabilecekleri herhangi bir sağlık sorununda
kendilerini güvende hissettirecek sağlık sigortasının olmasının,
güvenli bağlanma stilini desteklediğini söyleyebiliriz. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Üniversite öğrencileri ile yapılan bu çalışmada, bağlanma stili
kayıtsız olan öğrencilerin alkol-sigara kullanımının daha yüksek
olduğu; sosyal güvencesi olan öğrencilerin güvenli olarak bağlandıkları,
öğrencilerin anne eğitim düzeyleri azaldıkça korkulu
bağlanma stilinin oluştuğu, anne eğitim düzeyi arttıkça da
kayıtsız bağlanma stilinin oluştuğu; bağlanma stilleri arasında
cinsiyet farklılıkları olduğu; erkek öğrencilerin kayıtsız bağlanma
stiline, kız öğrencilerin ise korkulu bağlanma stiline sahip
oldukları bulunmuştur.
Baba eğitimi ve yaş aralığının öğrencilerin bağlanma stili üzerinde
herhangi bir etki oluşturmadığı sonucuna varılmıştır. Bu
sonuçlar doğrultusunda, bağlanma şekillerinin hem öğrenciler
hem de ebeveynler tarafından tanınması ve basın-yayın organları
aracılığıyla topluma sağlıklı cinsiyet rollerinin benimsenmesi
ile ilgili olarak çeşitli eğitici yayınlar yapılması, üniversiteler aracılığıyla
yeni anne-baba olacak ebeveynlere yönelik seminerler
ve anne-baba okulu eğitim çalışmaları yapılması önerilebilir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
1) Bartholomew, K. , & Horowitz, L. M. (1991). Attachment styles
among young adults, Journal of Personality and Social
Psychology, 61(2), 226-244.
2) Bayhan, P., & Işıtan, S. (2010). Ergenlik döneminde ilişkiler: Akran
ve romantik ilişkilere genel bakış. Aile ve Toplum Dergisi, 5(20),
33-44.
3) Bozkurt, S. (2006). Temas biçimleriyle bağlanma stilleri ve
kişilerarası şemalar arasındaki ilişkinin incelenmesi. Gestalt
Terapi Dergisi, 4(2).
4) Çalışır, M. (2009). Yetişkin bağlanma kuramı ve duygulanım
düzenleme stratejilerinin depresyonla ilişkisi. Psikiyatride
Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 1, 240-
255.
5) Çelik, Ş. (2004). The effects of an attachment-orientedpsychoeducational-
group-training on improving the
preoccupied attachment styles of university students. Orta
Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim
Bilimleri Bölümü, Doktora Tezi, Ankara
6) Deniz, M. E. (2006). Ergenlerde bağlanma stilleri ile çocukluk
istismarları ve suçluluk-utanç arasındaki ilişki. Eurasian Journal
of Education Research, 22, 89-99.
7) Erol, M. (2008). Toplumsal cinsiyetin tutumlar üzerindeki etkisi,
Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 32(2), 199-219.
8) Erözkan, A. (2004). Romantik ilişkilerde reddedilmeye dayalı
incinebilirlik, bilişsel değerlendirme ve başa çıkma. Muğla
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Doktora Tezi, Muğla.
9) Erözkan, A. (2011). Üniversite öğrencilerinin bağlanma stilleri ve
karar stratejileri. Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi,
2(3), 60-74.
10) Gördeles Beşer, N., & Çam, O. (2009). Suça yatkın ergenlerde
olumlu kişilerarası ilişkiler geliştirme programının etkinliğinin
incelenmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 10, 226-232.
11) Görgün, S. (2009). K.T.Ü. Öğrencilerinde madde kullanımı ve
anne babaya bağlanma biçimleri ile ilişkisi Karadeniz Teknik
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Trabzon.
12) Görgün S., Tiryaki A., & Topbaş M. (2010) Üniversite öğrencilerinde
madde kullanma ve anne babaya bağlanma biçimleri. Anadolu
Psikiyatri Dergisi, 11, 305-312.
13) Güngör, A. (2001). Development of the shame scale. Validity
and reliability studies. Turkish Psychological counseling and
Guidance Journal, 2(15), 17-22.
14) Haliloğlu, S. (2008). Ortaöğretim 9. sınıf öğrencilerinin yalnızlık
düzeyleri, bağlanma biçimleri ve işlevsel olmayan tutumları
arasındaki ilişkinin incelenmesi (Malatya ili örneği). İnönü
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Malatya.
15) İlbars, Z. (1987). Kişiliğin oluşmasındaki kültürel etmenler. Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 31(1.2),
201-211.
16) Kağıtçıbaşı, Ç. (2005). Autonomy and relatedness in cultural
context: Implication for self and family. Journal of Cross-
Cultural Psychology, 36, 403-422.
17) Kassel, J.D., Wardle, M., & Roberts, J.E. (2007). Adult attachment
security and college students substance use. Addict Behaviors,
32, 1164-1176.
18) Konyalıoğlu, A.P (2002). Üniversite öğrencilerinin duygusal
ilişki bağlanma tarzları ile kişilik tipleri arasındaki ilişkinin
incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek lisans tezi Marmara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
19) Marchiori, E; Loschi, S; Marconi, PL; Mioni, D; Pavan, L. (1999).
Dependence locus of control, parental bonding and personality
disorders, a study in alcoholics and controls. Alcohol and
Alcoholism, 34(3), 396-401.
20) Morsünbül, Ü. & Tümen, B. (2008). Ergenlik döneminde kimlik ve
bağlanma ilişkileri. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 15(1),
25.
21) Soysal, A. Ş; Bodur, Ş., İşeri, E., & Şenol S. (2005). Bebeklik
dönemindeki bağlanma sürecine genel bir bakış. Klinik
Psikiyatri Dergisi, 8, 88-89.
22) Sümer, N., & Güngör, D. (1999). Yetişkin bağlanma stillerinin
Türk örneklemi üzerinde psikometrik değerlendirmesi ve
kültürlerarası bir karşılaştırma. Türk Psikoloji Dergisi, 14(43),
71-106.
23) Tüzün O. & Sayar, K. (2006). Bağlanma kuramı ve psikopatoloji.
Düşünen Adam, 19(1), 24-39.
24) Ünal, S; Özcan, E. (2000). Depresyonda hazırlayıcı, ortaya çıkarıcı
ve koruyucu etkenler. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 1(1), 41-48.
25) Yıldız, M. (2012). Bağlanma kuramı açısından yaşlılık dönemine
genel bir bakış. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
36(1), 1-30.
26) Winnicott, D.W. (1997). Oyun ve gerçeklik (“Playing and Reality”).
Çev: Birkan T, İstanbul: Metis Yayıncılık Ltd. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
|
|