|
2015, Cilt 5, Sayı 1, Sayfa(lar) 080-087 |
|
DOI: 10.5961/jhes.2015.111 |
Türkiye'de Ebelik Mesleğinin Sorunlarına Akademik Bakışı Yansıtan Nitel Bir Çalışma |
Sevil GÜNER1, Mine YURDAKUL2, Nalan YETİM3 |
1Ege Üniversitesi, İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu, Ebelik Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye 2Mersin Üniversitesi, Sağlık Yüksekokulu, Ebelik Anabilim Dalı, Mersin, Türkiye 3Mersin Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Anabilim Dalı, Mersin, Türkiye |
Anahtar Kelimeler: Ebelik, Profesyonellik, Yasal düzenlemeler, Türkiye |
|
Bu çalışma Türkiye'de ebelik mesleğinin profesyonelleşme sürecinde yaşanan sorunlar ve bu sorunlara çözüm önerilerini belirlemek
amacıyla nitel araştırma metodolojisine uygun olarak yapılmış tanımlayıcı bir araştırmadır ve Haziran 2012'de yüksek lisans tezi olarak
sunulmuştur. Araştırma Türkiye' de ebelikte yüksek lisans eğitimi veren yedi üniversitede yapılmıştır. Araştırmaya Türkiye' de ebelikte
yüksek lisans eğitimi veren yedi üniversitede görevli, gönüllü 20 öğretim üyesi katılmıştır. Veri toplama aracı olarak 10 adet açık uçlu sorudan
oluşan yarı yapılandırılmış görüşme rehberi kullanılmıştır ve görüşme sırasında ses kaydı alınmıştır. Veri toplama süreci bir araştırmacı
tarafından 28 Haziran 2011 - 07 Aralık 2011 tarihleri arasında yüz yüze görüşme şeklinde gerçekleştirilmiştir. Görüşme sırasında alınan
ses kayıtları yazılı ortama aktarılmıştır. Yazılı ortama aktarılan ses kaydı çıktıları nitel veri analiz yöntemlerinden içerik analizi kullanılarak
analiz edmiştir. Ebelik mesleğinin profesyonelleşme sürecindeki başlıca sorunlar; var olan ebelik yasasının günün gereksinimlerini
karşılayacak nitelikte olmaması, örgütlenmenin istenen düzeyin altında olması, otonomiye ilişkin sorunların varlığı ve yapılan bilimsel
araştırmaların henüz istenen düzeye ulaşmaması olarak belirlenmiştir. Öğretim üyeleri çözüm olarak ebelik yasasının güncellenmesi,
ebelikte doktora eğitimine başlanması, örgütlenmenin güçlendirilmesi, bilimsel araştırma yapma konusunda klinisyen ebelere destek
olunması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu sonuçlar doğrultusunda ebeliğin ülkemizdeki durumu değerlendirildiğinde profesyonelleşme
sürecini henüz tamamlamadığı sonucuna varılmıştır. Çalışmamızda öncelikli olarak ele alınan sorunlar ve çözüm önerileri rehberliğinde
yapılacak düzenlemelerin mesleğin mevcut durumunun iyileştirilmesine katkı sağlayacağı açıktır. Ebelikte lisansüstü eğitim programlarının
güçlendirilmesi, görev tanımlarının yapılması, alt yapı ve öğretim elemanı sayısı açısından yetersiz olan bölümlerde gerekli iyileştirmelerin
yapılması, bu okullarda öğrenci sayısının azaltılması ve ebelik yasasının yürürlüğe girmesi olarak belirlenmiştir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Meslek, bireyin toplumsal konumunun belirlenmesinden sosyal
sistemin işleyişine olan katkılarına kadar, birey ve toplum
yaşamının merkezinde yer alan çok boyutlu toplumsal bir olgudur
(İlhan, 2008) ve çok yönlülüğü nedeniyle genel olarak ekonomi,
işletme, psikoloji ve sosyoloji gibi bilimlerin ilgi alanına
giren, disiplinler arası bir inceleme konusu olmuştur.
Karadağ (2002), sıklıkla birbirinin yerine kullanılan meslek ve
iş kavramlarının taşıdıkları özellikler açısından farklı olduklarına
dikkat çekmektedir. İnsanlık tarihi kadar eski bir meslek
olan ebeliğin meslekleşme süreci Türkiye'de 1998 yılında lisans
programlarının açılması ile başlamış, 2000 yılında yüksek lisans
ve 2013 yılında doktora programlarının açılması ile hız kazanmıştır
(Yurdakul, 2008; Yükseköğretim Kurulu [YÖK], 2013).
Lisans programlarının açıldığı yıllarda ebelik müfredatında
yapılan ciddi iyileştirme çalışmaları sonucunda bugün toplum
temelli, yeterliliğe dayanan, standardize edilmiş bir müfredat
ile ebelik programları eğitime devam etmektedir. 2012-2013
öğretim yılında, sağlık yüksekokulları ya da sağlık fakültelerine
bağlı 34 adet Ebelik Bölümünde lisans eğitimi sürdürülmektedir
(Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi [ÖSYM], 2013).
Türkiye'de ebelerle ilgili ilk yasal düzenleme 1928 yılında
çıkarılan Tababet ve Şuabat-ı San'atlarının Tarz-ı İcrasına Dair
Kanun'dur (Resmi Gazete, 1928). Bu kanunla kimlerin ebelik
yapabileceği, ebelerin görev, yetki ve sorumlulukları ile yasaya
uymayanlar ile ilgili cezai işlem yapılacağı belirtilmektedir.
Ülkemizde 2004 yılından bu yana ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı'
kapsamında ‘Aile Hekimliği' uygulamasına geçilmiştir. Aile
hekimliği sisteminde ebeler, hemşire ve sağlık memurları ile
birlikte ‘Aile Sağlığı Elemanı' olarak tanımlanmaktadır (Resmi
Gazete, 2004). Yönetmeliğe göre; ebeler kendi görev ve yetki
alanları olan ana-çocuk sağlığı hizmetlerine ek olarak tedavi
edici sağlık hizmetlerini sunmak, kayıt ve istatistikleri tutmak,
yara bakımı hizmetleri, laboratuvar hizmetleri ile aile hekiminin
verdiği diğer görevleri de yapmakla yükümlüdür (Pala,
2006; Demir, 2011; Resmi Gazete, 2004; Resmi Gazete, 2010).
Türkiye'de ebelik mesleğini temsil eden tek örgütlü yapı olan
Ebeler Derneği 1954 yılında kurulmuştur. 2011 yılı itibari ile
üye sayısı 4.352 dir (Türk Ebeler Derneği, 2011). Ebeler ayrıca
çeşitli sendikalara da üye olabilmektedirler. Ülkemizdeki ebe
sayısı incelendiğinde Şubat 2014 verilerine göre 52.351 ebenin
aktif olarak çalıştığı bunların 47.639'unun Sağlık Bakanlığı'na
bağlı kamu hastanelerinde, 776'sının üniversite hastanelerinde,
3936'sının ise özel sektörde görev yaptığı belirlenmiştir
(YÖK, 2014).
Türkiye' de ebelerin durumu, profesyonelleşme kriterleri ve
meslekleşme sürecinde yaşanan sorunlara dair ayrıntılı bir
çalışma bulunmamaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalar daha
çok ebelerin profesyonel tutum ve davranış düzeylerini inceleyen
çalışmalardan oluşmaktadır(Beydağ ve Arslan, 2008). Ebelik
mesleğin ülkemizdeki mevcut durumunun belirlenmesinde
konunun uzmanları olan ebelik bölümü öğretim üyelerinin
görüşlerinin alınması önem kazanmaktadır. Bu çalışma, ebelik
bölümü öğretim üyelerinin bakış açısından, Türkiye'de ebelik
mesleğinin mevcut durumu ve profesyonelleşme sürecinde
yaşanan sorunların ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla
yapılmıştır. Ayrıca çalışmanın bu süreçte yaşanan sorunların
çözümü noktasında politikalar üretilmesine ve ebelik literatürüne
katkı sağlaması amaçlanmıştır. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Çalışma, ebelik bölümü öğretim üyelerinin bakış açısından
Türkiye' de ebelik mesleğinin profesyonelleşme sürecinde
yaşanan sorunlar ve bu sorunlara çözüm önerilerinin belirlenmesine
yönelik nitel bir çalışmadır. Bu doğrultuda aşağıdaki
araştırma problemleri ve alt problemlerine cevap aranması
amaçlanmıştır.
1. Öğretim üyelerine göre meslek kavramının tanımı nedir?
2. Türkiye'de ebelik mesleği aşağıdaki unsurlar açısından
değerlendirildiğinde profesyonelleşme sürecinde mevcut
duruma ilişkin görüşleri ve varsa sorunlara ilişkin çözüm
önerileri nelerdir?
a. Yasal düzenlemeler
b. Eğitim
c. Mesleki örgütlenme
d. Özerklik (otonomi)
e. Bilimsel araştırmalara olan katkıları
Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
Çalışmanın evrenini 2010-2011 eğitim öğretim yılında
Türkiye'de 32 sağlık yüksekokulunun ebelik bölümünde
görevli öğretim üyeleri oluşturdu. Çalışmanın örneklemini ise
Türkiye'de ebelikte lisansüstü eğitim programı bulunan yedi
sağlık yüksekokulunda ebelik bölümünde görev yapmakta olan
20 öğretim üyesi oluşturdu. Örneklem seçimi, araştırma problemleri
göz önünde bulundurularak ‘amaçlı örnekleme tekniği'
kullanılarak yapıldı.
Araştırmanın Etik Yönü
Çalışma öncesinde Mersin Üniversitesi Bilimsel Araştırmaları
Değerlendirme Komisyonu tarafından etik kurul
onayı(Tarih:22.04.2011, sayı:2011/89), çalışmaya katılması
planlanan üniversitelerden yazılı izin ve katılımcılardan görüşmeci
izin formu aracılığıyla bilgilendirilmiş onam alındı.
Verilerin Toplanması
Çalışmada, literatür taraması sonucunda oluşturulan yarı
yapılandırılmış görüşme rehberi kullanılarak derinlemesine
görüşme tekniği uygulandı. Ses kayıt cihazı kullanılarak yapılan
görüşmeler kayıt altına alındı. Yarı yapılandırılmış görüşme
rehberinde ilk olarak öğretim üyelerinin uzmanlık alanlarını
belirlemek ve görev sürelerine ilişkin bilgi alma amaçlı sorular
soruldu (iki soru). Daha sonraki sorular (iki soru), öğretim
üyelerine göre meslek kavramını tanımlamaya ve profesyonel
bir mesleğin özelliklerini ortaya çıkarmaya yönelik sorulardı.
Görüşme rehberindeki diğer sorularda ise katılımcıların
Türkiye'de ebelik mesleğinin mevcut durumuna ilişkin görüşlerini
belirtmeleri amaçlandı.
Yarı yapılandırılmış görüşme rehberinin anlaşılabilirliğini,
görüşme sırasında ses kayıt cihazı kullanımına ilişkin gelişebilecek
olumsuzlukların değerlendirilmesi amacıyla Mersin Üniversitesi
Ebelik Anabilim Dalı'nda görevli, çalışma kriterlerine
uyan 3 öğretim üyesi ile ön uygulama yapıldı. Ön uygulama
sonucunda görüşme rehberi yeniden yapılandırıldı, ortalama
görüşme süresi 30-40 dakika olarak belirlendi.
Uygulamanın yapılacağı ebelik bölümündeki öğretim üyelerine
elektronik posta ya da telefon aracılığıyla ulaşılarak görüşme
için randevu alındı. Görüşmeler 28 Haziran 2011-7 Aralık 2011
tarihleri arasında, araştırmacı ve katılımcının yalnız olduğu bir
ortamda yüz yüze görüşme şeklinde gerçekleştirildi. Görüşme
sırasında ses kaydı alındı. Görüşmeye başlamadan önce
katılımcı çalışma hakkında ayrıntılı biçimde bilgilendirildi ve
görüşmeci izin formu kullanılarak bilgilendirilmiş onam alındı.
Görüşme sırasında katılımcıların kimlik bilgilerinin gizli tutulması
amacıyla görüşme sırasına göre kodlandı.
Verilerin Değerlendirilmesi
Ses kayıtları görüşme sırasıyla yazılı ortama aktarılarak deşifre
edildi ve 20 adet görüşme çıktısı elde edildi. Yazılı ortama aktarılan
görüşme kayıtları içerik analizi ile incelendi, daha önce
belirlenmiş olan araştırma problemleri açısından gözden geçirilerek
yorumlandı. Bu bağlamda öğretim üyelerinin meslek
tanımını yaparken hangi kavramları kullandıkları belirlendi (3.
soru). Bu kavramların meslek tanımı içinde kullanılma sıklıkları
‘frekans analizi' tekniği ile sayılarak sıralandı ve yorumlandı.
Katılımcıların ebelik mesleğinin mevcut durumunu değerlendirdikleri
sorular ‘değerlendirici analizi' tekniği kullanılarak yargı
ifadeleri belirlenerek listelendi. Listelenen ifadeler öğretim
üyelerinin mevcut duruma ilişkin yargılarının olumlu-olumsuznötr
olmasına göre sınıflandırıldı. Sonraki aşamada bu yargı
ifadeleri araştırmacılar tarafından belirlenen araştırma soruları
kapsamında değerlendirilerek çizelgeler haline getirildi ve
yorumlandı. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Çalışmaya katılan öğretim üyelerinin akademik unvanları sırasıyla;
13 kişi (%65) yardımcı doçent, 5 kişi (%25) doçent, 2 kişi
(%10) profesör şeklinde sıralanmaktadır. Öğretim üyelerinin
uzmanlık alanları incelendiğinde 10'unun (%50) Doğum, Kadın
Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği, üçünün (%15) Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları Hemşireliği, ikisinin (% 10) Halk Sağlığı Hemşireliği,
ikisinin (%10) Hastane Yönetimi ve Organizasyonu ve geri
kalan üçünün ise Tıp Fakültesi Halk Sağlığı, Anatomi, Deontoloji
ve Tıp Tarihi alanından olduğu görülmektedir.
Meslek Kavramı
Öğretim üyelerinin meslek tanımını yaparken toplam 17 adet
kavram kullandıkları, en sık kullandıkları kavramların; eğitim
(11), bir ücret karşılığı verilen hizmet (8), örgütlenme, yasalarca
belirlenmiş görev tanımlarının olması ve etik kodları olması
(6), bilgi birikimine sahip ve verilen hizmetin toplum tarafından
vazgeçilmez olması (5), son olarak bağımsız fonksiyonlara sahip
olması (4) olarak belirlenmiştir. Öğretim üyelerinin kendilerine
göre meslek tanımını yaparken kullandıkları ilk 17 kavramın 15
tanesinin evrensel/nesnel kabul edilen meslek tanımlarına ait
kavramlar olduğu görülmektedir.
Yasal Düzenlemeler
Öğretim üyeleri, ebelerin görev, yetki ve sorumluluklarına ait
ilk görev tanımının ve bağımsız doğum yaptırma yetkisinin
yürürlükteki yasa ile belirlenmiş olduğunu belirtmekte, fakat
bu yasanın günümüzün değişen koşullarında ebelik mesleğinin
yasal sınırlarını çizmek açısından ihtiyaca cevap veremediğini
de eklemişlerdir. Bir grup öğretim üyesi bazı yasa ve yönetmeliklerde
bir başka meslek olan hemşirelik mesleği ile görev
karmaşasına yol açan maddelerin bulunduğunu, ebelerin bu
maddelere dayanılarak başka birimlerde hemşire olarak görevlendirildiklerini,
bu durumun meslekleşme sürecini olumsuz
etkilediğini belirtmişlerdir. Ek olarak, çıkarılan aile hekimliği
yasasına dikkat çekilerek, görev tanımında ebelik unvanının
kullanılmayarak ‘aile sağlığı elemanı' olarak nitelendirilmesini
meslek adına büyük bir geri adım olarak nitelendirmişlerdir.
Öğretim üyeleri yaptıkları bu değerlendirmelerden sonra
konuyla ilgili çözüm önerilerinde öncelikle Ebeler Derneği, akademisyenler
ve sahada çalışan ebelerden oluşan bir grup ile
ortak kabul gören ebelik yasa taslağının yasalaşması çalışmalarının
yapılması gerektiğini öne sürmüşlerdir. Bu sürecin hızlanmasında
ise Ebeler Derneği'nin üye sayısının arttırılmasına ve
örgütlenmenin önemine vurgu yapmışlardır.
Eğitim
Katılımcıların Türkiye'de ebelik eğitimi ile ilgili görüşleri incelendiğinde
üç gruba ayrıldığı görülmektedir: Öğretim elemanları
açısından mevcut durum, lisans eğitimi açısından mevcut
durum ve lisansüstü eğitim açısından mevcut durum. Öğretim
elemanları açısından değerlendirme yapan katılımcılar araştırmanın
yapıldığı tarihte ebelikte doktora programı olmaması
nedeniyle bu bölümlerdeki öğretim elemanı sayısının yetersiz
olduğunu ve bu durumun eğitimin kalitesine olumsuz yansıdığını
belirtmişlerdir. Lisansüstü durumu değerlendiren katılımcılar
2009'da alınan YÖK kararıyla lisansüstü eğitim yapmak
için gereken koşulların değiştirilmesi nedeniyle bu okullardan
birçoğunun öğrenci alamadığını ve bu durumun da ebelik eğitimine
büyük bir darbe vurduğuna değinmişlerdir. Türkiye'de
ebelik lisans eğitimini değerlendiren katılımcılar okul ve öğrenci
sayısını fazla, beceri laboratuvarı ve uygulama alanlarını ise
yetersiz olarak nitelendirmişlerdir.
Öğretim üyeleri ebelik eğitimiyle ilgili sorunların çözümünde
lisansüstü eğitim ve öğretim elemanı sorunlarının birbirinden
ayrı değerlendirilemeyeceğini ifade etmişlerdir. Bir öğretim
üyesi (4. görüşmeci), lisansüstü ebelik eğitimi veren okulların
aralarındaki iletişimi çeşitli toplantılar, konferanslar, çalıştaylar
aracılığıyla güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca
öğretim üyeleri ebelik eğitimcilerinin nitelik olarak güçlendirilmesi
için doktora programı açılmasına ek olarak eğitimde yurt
dışı hareketliliğinin arttırılması gerektiğini öne sürmüşlerdir. Bu
önerilere ek olarak bazı öğretim üyeleri lisansüstü ebelik eğitiminin
‘ebelik' başlığı altında fazla genel olduğunu, branşlaşmanın
(yenidoğan, kadın sağlığı gibi) gerekli olduğu görüşünü öne
sürmüşlerdir.
Lisans eğitimine ilişkin sorunların çözümü noktasında öğretim
üyelerinin iki farklı görüşe sahip olduğu görülmüştür. Bir grup
öğretim üyesi (%70) ebelik lisans eğitiminde öğrenci sayılarının
azaltılmasını ve nitelik olarak yetersiz okulların kapatılmasını
savunmaktadır. Diğer grup (%30) ise sorununun, okulların fizik
koşullarının iyileştirilerek, beceri laboratuvarlarının sayı ve
niteliğinin arttırılmasıyla çözülebileceğini savunmaktadır. Ayrıca
ek olarak, ebelikte intörnlük uygulamasının beceri kazanma
konusundaki yararı da çözüm olarak vurgulanmıştır.
Örgütlenme
Öğretim üyeleri Türkiye'de ebelik mesleğinin örgütlenme sürecinin
1954'te başladığını, fakat son birkaç yıla kadar aktif bir
faaliyet içinde olmadığını aktararak değerlendirmeye başlamışlardır.
Türkiye'de derneğe üye ebe sayısının yetersiz olmasının
sebebi olarak örgütlenme bilincinin eksikliğini göstermişlerdir.
Bir öğretim üyesi (9. görüşmeci) derneğin 4 bin üyesi olmasına
karşın sendika üye sayısının 11 binlerde olduğunu belirtmiş ve
bunun sebebini sendikanın yaptırım gücünün derneğin yaptırım
gücüne göre daha fazla olmasıyla açıklamıştır. Bazı katılımcılar
ise, örgütlenme yapısının üyelerle dernek arasında iletişim
kopukluğuna sebep olduğunu savunmuşlardır. Buna karşın,
katılımcılar ebelik üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinin
derneğe üye olabildiklerini belirtmişler ve lisans mezunu yeni
nesil ebelerin örgütlenme konusunda daha bilinçli, gönüllü ve
katılımcı olduklarını vurgulamışlardır.
Katılımcılar belirledikleri sorunların çözümü noktasında en
büyük sorumluluğun eğitimci olarak kendilerine düştüğünü
belirtmişler ve ebe adaylarına örgütlenme bilincinin kazandırılması
gerektiğini vurgulamışlardır. Dernekle üyeler arasında
iletişim eksikliği olduğunu belirten öğretim üyeleri bu sorunun
çözümü noktasında il temsilciliklerinin şubelere dönüştürülmesinin
etkili olacağı fikrini savunmuşlardır. Bunun yanında
yaptırım gücü daha yüksek olan ve dünyada da birçok örnekleri
bulunan ‘mesleki birlik, oda' gibi bir yapılanmaya gidilebileceği
de çözüm olarak önerilmiştir.
Özerklik
Bazı öğretim üyeleri mevcut bir ebelik yasası olmamasının,
mevcut yasaların ise bağımsız uygulamaları desteklememesini
ebelerin mesleklerini uygulamalarının önünde bir engel
olarak vurgulamışlardır. Bu duruma örnek olarak katılımcıların
çoğunluğu yürürlüğe giren ‘aile hekimliği' uygulamasını göstermişlerdir.
Katılımcılar bu uygulama ile ebelerin koruyucu
sağlık hizmetlerindeki bağımsız rollerini yitirdiklerini ve hekime
bağlı hale getirildiklerini ifade etmişlerdir. Bu konuda öğretim
üyelerinden gelen diğer görüş ise aslında ebelerin bazı yasa ve
yönetmeliklerin içinde belirlenmiş, kendi başına uygulayabileceği
birçok rolü olduğu, fakat ebelerin bununla ilgili farkındalık
düzeylerinin yeterli olmayışıdır. Çalışmaya katılan öğretim üyeleri
bunun sebebi olarak ebe adaylarının eğitimleri sırasında bu
bilincin yeterince oluşmamasını göstermişlerdir. Katılımcılar
belirledikleri sorunlara çözüm olarak öncelikle ebelerin yasalardaki
bağımsız rollerine ilişkin eğitimler yoluyla bilinçlendirilmeleri
gerektiğini vurgulamışlardır. Ebe adaylarının bağımsız
rollerini eğitimleri sırasında kazanmaya başladıklarını belirten
bir katılımcı (4. görüşmeci) eğitimci olarak kendilerinin bu konu
üzerinde daha çok durmalarının gerekliliğine değinmiştir. Katılımcılar
aynı zamanda ebeler derneğinin güçlendirilmesinin de
bağımsız rollerin uygulanması konusundaki yasal engellerin
kaldırılmasını kolaylaştıracağını eklemişlerdir.
Bilimsel Araştırmalara Olan Katkıları
Türkiye'de bilimsel araştırmalara yapılan katkılar açısından
öğretim üyeleri genellikle bu konuda henüz yeterli düzeye ulaşılamadığını
ifade etmişlerdir. Bu durumun nedeni olarak ise
lisans ve lisansüstü eğitimin kısa süre önce başladığını, mesleği
bu açıdan değerlendirmek için erken olduğunu belirtmişlerdir.
Bunun yanında bilimsel araştırma yapmak konusuna lisansüstü
eğitim yapan ebeler dışında çok ilgi gösterilmediği vurgulanmıştır.
Bunun nedenine ilişkin görüşleri sorulduğunda, bir katılımcı
bunun nedeninin ebelerin araştırma yapmak konusunda
bilgi sahibi olmamaları olabileceği cevabını vermiştir. Bir başka
öğretim üyesi (11. görüşmeci) ebelerin araştırmalarının yayınlayacak
bir yayın organının olmamasını bir dezavantaj olarak
öne sürmüş ve ebelere ait bir yayın organının bu alandaki
bilimsel araştırmaların artmasına katkıda bulunacağını ifade
etmiştir. Yurt içi literatürün henüz yeterli olmayışı nedeniyle
yurt dışı literatürden yararlanmanın şart olduğunu belirten bir
katılımcı (4. görüşmeci) ise yabancı dil yeterliliğinin de bir sorun
olabileceğini belirtmiş, ebe adaylarının eğitimleri sırasında yurt
dışı hareketliliğine katılmalarının bu süreci olumlu etkileyeceği
görüşünü savunmuştur. Sahadaki ebelerin araştırma yapmak
konusunda isteksiz olduğunu belirten öğretim üyeleri, okulsaha
işbirliği ile yapılan araştırmalara sahadaki ebelerin dahil
edilmesinin onları motive edeceğini ve bu konuda yapacakları
katkıları arttıracağını belirtmişlerdir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Öğretim Üyelerine Göre Meslek Kavramının Tanımı Nedir?
Öğretim üyelerinin ifadelerine göre bir işin meslek niteliğini
kazanması için mutlaka üniversite düzeyinde bir eğitim sonucunda
kazanılması gerekmektedir. Öğretim üyelerinin görüşlerine benzer şekilde birçok sosyolog tarafından yapılan meslek
tanımında (Şahin, 2009; Görgülü & Ulusoy, 1995) ‘belli bir
eğitim sonucu kazanılan bilgi', ‘bilgi temeline dayalı, genellikle
bir süre devam eden yükseköğretim', ‘meslek mensuplarının
eğitim yoluyla kazandığı özel bilgi birikimi' gibi ifadelerin yer
aldığı görülmektedir.
Ebelik mesleğinin profesyonelleşme süreciyle ilgili bir çalışmasında
Hresenova (2007), bir işin meslekleşme sürecinde en
önemli yapı taşı olarak ‘eğitim' unsurundan söz etmektedir.
Hresenova (2007), 1990'lı yıllarda Çek Cumhuriyeti'nde ebelik
mesleğinin üniversite eğitimine dayandırılması ve lisansüstü
eğitim çalışmalarının yapılarak bu bölümlerin açılmasıyla bu
süreçteki en önemli adımın atıldığını vurgulamaktadır.
Öğretim üyelerinin meslek tanımlarında eğitim faktörüne ek
olarak ‘verilen hizmet karşılığı edinilen ücretinin olması' (8),
‘mesleki bir örgüte sahip, görev tanımları yasalarca belirlenmiş,
etik kodları olan' (6), ‘verilen hizmetin toplum tarafından
vazgeçilmez olması, bilgi birikimine sahip' (5) ve ‘bağımsız
fonksiyonlara sahip' (4) ifadelerine yer vermişlerdir.
Öğretim üyelerinin meslek tanımını yaparken kullandıkları ifadeler
incelendiğinde sıklıkla nesnel/evrensel olarak nitelendirilen
meslek tanımlarına uygun ifadeler kullanmışlardır (Şahin,
2009; Görgülü ve Ulusoy, 1995; Walther N. K. A. van Mook et
al., 2009; Evetts, 2011; Güven, 2009).
Öğretim Üyelerinin Türkiye' de Ebelikle İlgili Yasal
Düzenlemelere İlişkin Görüşleri
Öğretim üyelerinin Türkiye'de yasal düzenlemeler açısından
ebelik mesleğinin mevcut durumuna ilişkin yargılarının genel
olarak olumsuz olduğu görülmektedir.
Bu konuda öğretim üyelerinin genel görüşü ebelerin ilk görev
tanımlarının yapıldığı mevcut yasanın güncel olmadığı, farklı
yasa ve yönetmeliklerde de hemşirelik ile görev karmaşasına
neden olan ifadelerin yer aldığı ve bu durumun da ülkede bir
istihdam sorununa yol açtığı yönündedir.
Bu doğrultuda mevcut yasa ve yönetmelikler incelendiğinde,
öğretim üyelerinin ifadelerini destekleyen bulgulara
rastlanmaktadır. Örneğin; Yataklı Tedavi Kurumları İşletme
Yönetmeliği'nin 133. Maddesinde ikinci basamakta çalışan
ebelerin hemşirelik hizmetlerini de yürütmekle yükümlü
oldukları belirtilmektedir (Resmi Gazete, 1983). Benzer şekilde
Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri Yönetmeliği
(Resmi Gazete, 1997) vb. yasa ve yönetmeliklerde bu iki mesleğin
birbirinin yerine geçebilen tampon sağlık insan gücü olarak
kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca özellikle birinci basamakta
mesleki erozyona uğramış, profesyonel saygın bir sağlık ekibi
üyesi konumundan sağlık elemanı haline getirilerek kimliksizleştirilmiştir.
Türkiye'de sağlık insan gücünün durumuyla ilgili raporda, Seviğ
ve ark. (2008) tarafından hastanelerde ebelerin görev alanı
dışında hemşire gibi çalıştırıldıklarına vurgu yapılmaktadır.
Genel olarak öğretim üyelerinin bu konuda belirledikleri sorunların
çözümü olarak, güncel bir ‘Ebelik Yasası'nın yürürlüğe girmesi
görüşünü paylaştıkları belirlenmiştir. Ancak bu konuda öğretim üyelerinin yargılarının odak noktası olarak daha güçlü
bir örgütün olması gerektiği dikkat çekmektedir.
Öğretim Üyelerinin Türkiye'de Ebelik Eğitiminin Durumuna
İlişkin Görüşleri
Öğretim üyelerinin ülkemizde ebelik eğitimi açısından mevcut
durumu değerlendirirken en çok ebelik bölümlerindeki eğitimci
sayısının yetersizliğine ve bu durumun eğitimin kalitesine
yansımasına odaklandıkları görülmektedir. Öğretim üyeleri
ebe eğitimcilerin sayısal yetersizliğinin nedeni olarak Türkiye'
de 1998 yılında lisans, 2000 yılında da yüksek lisans programlarının
açılmış olması nedeniyle henüz yeni sayılabilecek bir geçmişe
sahip olmalarını ve doktora mezunu ebe eğitimci olmayışını
göstermektedir. Soğukpınar ve ark. (2007), Türkiye'de
ebelik eğitiminin durumunu inceledikleri çalışmalarında eğitimin
hemşireler ve diğer sağlık profesyonelleri tarafından
yürütüldüğünden söz etmekte; ebelikte doktora programının
olmamasının önemli bir sorun olduğuna vurgu yapmaktadırlar.
Benzer şekilde Özcan ve Yiğit (2000) çalışmalarında, ebe
eğitimcileri yetişinceye kadar hemşire grubunun bu konudaki
deneyim ve birikimlerinden yararlanılabileceği vurgulanmaktadır.
Seviğ ve ark.'nın (2008) çalışmalarında, akademik kadroda
çalışan ebelerin sadece %17.4'ünün ebelik alanında yüksek
lisans yaptığı vurgulanmaktadır. Bu veriler değerlendirildiğinde;
Türkiye'de ebelik bölümlerinde görevli ebe eğitimci sayısının
yetersiz olduğu göze çarpmaktadır. Bu durumun akademik
kadrolara atamalardaki sıkıntılar yanında, çalışmanın yapıldığı
tarihte ebelikte doktora programlarının olmayışından kaynaklandığı
açıktır. Çalışmamız ile paralel biçimde Yurdakul (2008),
Türkiye'de ebelikte yüksek lisans eğitimine başlanmasına karşın,
doktora programının olmamasına dikkat çekmektedir.
Buna göre ebelikte yüksek lisans eğitimini tamamlayan bilim
uzmanı ebeler doktora eğitimlerine genellikle Kadın Hastalıkları
ve Doğum Hemşireliği, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı, Tıp Tarihi
ve Deontolojisi anabilim dallarında devam etmektedirler. Bu
bağlamda Türkiye'de ebelik bölümlerinin acil çözüm bekleyen
sorununun eğitici eğitimi olduğu açığa çıkmaktadır (Yurdakul,
2008). Araştırmanın yapıldığı tarihten sonra 2013 yılında
ebelikte doktora programı açılmış (YÖK, 2013), Atatürk ve Ege
Üniversiteleri'nde öğrenci alınmaya başlanmıştır. Her ne kadar
açılan bu programların sayısı yeterli olmasa da ebelikte doktora
programlarının varlığı ebelik mesleği için oldukça önemli bir
gelişmedir.
Lisansüstü ebelik eğitimindeki sorunlara çözüm noktasında
öğretim üyelerinin ortak hareket etme konusunda görüş birliği
içinde oldukları göze çarpmaktadır. Buna göre öğretim üyelerinin
ebelik eğitimci kadroları oluşana kadar ortak programlar ile
lisansüstü eğitim verilebileceği, yurt dışı hareketliliğinin arttırılması
gerektiği ve böylece Türkiye'deki ebe eğitimci kadrosunun
tamamlanabileceği görüşünde oldukları belirlenmiştir. Çalışmada
öğretim üyelerinin Türkiye'de ebelik eğitimini değerlendirirken
değindikleri bir başka nokta da lisans eğitimidir. Bu
doğrultuda genel olarak öğretim üyeleri, okul ve öğrenci sayısını
mevcut öğretim elemanı sayısına göre fazla, beceri laboratuvarı
ve uygulama alanlarının mevcut durumunu ise yetersiz
olarak nitelendirmektedir. Öğretim üyeleri bu durumun eğitimin
kalitesini ciddi olarak etkilediğini vurgulamışlardır. ÖSYM (2013) istatistiklerine göre, ebelik bölümlerinde bir öğretim
elemanına 99.7 öğrenci düşmektedir. Erkal İlhan (2011) ebelik
lisans eğitimindeki sorunlar olarak öğrenci sayısının fazla,
öğretim elemanı sayısının az olması, bazı illerde yeterli uygulama
alanı bulunamaması, mezuniyet kriterlerini tamamlamada
sorunlar vb. şeklinde sıralarken, bunların genellikle uygulama
alanı yetersizliğine bağlı sorunlar olduğuna dikkat çekmektedir.
Kaya ve Yurdakul (2007) da benzer şekilde ülkemizdeki
ebelik eğitiminin sorunlarını YÖK Raporu'ndan (2001) şöyle
aktarmaktadırlar: “Ülkemizde 30 sağlık yüksekokulunun bulunduğu
illerin dokuzunda doğum evi yoktur. Üniversite hastanesi
bulunan illerde ise asistan eğitimi nedeni ile ebelik öğrencileri
doğuma müdahale edememektedirler. Bu durum öğrencilerin
hem yeteri kadar doğum yaptıramamasına hem de klinik eğitim
için devlet hastanelerinde yığılmalara neden olmaktadır.”
Sokullu (2011) ise ebelik bölümlerinde verilen teorik bilginin
yeterli olduğunu, ancak özellikle araştırma hastanelerinin
uygulama alanlarında sadece gözlemci olarak çalışmalarının
öğrencilerin pratik yapmalarına engel olduğunu ve pratiklerini
ancak çalışma hayatında yapabildiklerini vurgulamaktadır.
Ergöl (2011), yükseköğretimde hemşirelik eğitimini incelediği
çalışmasında hızla artan hemşirelik eğitim kurumlarına dikkat
çekmekte ve bu artışın öğretim elemanı ve alt yapı yetersizliği
gibi koşulları ortaya çıkarabileceğini vurgulamaktadır. Çalışmada
lisans eğitimindeki sorunlara çözüm önerisi olarak öğrenci
kontenjanlarının düşürülebileceği, alt yapısı yetersiz olan okulların
fizik koşullarının iyileştirilerek, beceri laboratuvarlarının
sayılarının arttırılarak eğitimin kalitesinin arttırılabileceği görüşünde
oldukları belirlenmiştir. Buna karşın bir grup öğretim
üyesinin ise nitelik olarak yetersiz bölümlerin öğrenci alımını
durdurması gerektiği görüşünde oldukları belirlenmiştir.
Öğretim üyelerinin bu görüşlerine benzer şekilde Seviğ ve ark.
(2008) tarafından ebe istihdamına ilişkin raporlarında, eğitimle
ilgili olarak öğretim elemanı açığı olan, fiziki olarak donanımını
tamamlayamayan sağlık yüksekokullarında öğrenci alımının
durdurulmasının uygun bir yaklaşım olacağı belirtilmektedir.
Öğretim Üyelerinin Türkiye'de Ebeliğin Örgütlenmesiyle İlgili
Görüşleri
Öğretim üyelerinin Türkiye'de ebelik mesleğinin örgütlenme
durumuna ait görüşleri incelendiğinde bu konudaki mevcut
durumun ‘istendik' düzeyde olmadığını düşündükleri belirlenmiştir.
Türkiye'de Ebeler Derneği (2011) tarihçesi incelendiğinde
öğretim üyelerinin belirttiği gibi kuruluş yılının çok eski
olmasına karşın faaliyetlerinin çoğu zaman yetersiz olduğu,
zaman zaman durduğu göze çarpmakta ve 2011 yılındaki üye
sayısının 4.352 olduğu görülmektedir. Türkiye'de 52 bin ebe
olduğu göz önüne alındığında öğretim üyelerinin görüşleri ile
incelenen verilerin uyumlu olduğu görülmektedir.
Kavaklı ve ark.'nın belirttiklerine göre (2009), Koçak (2006) tarafından
yapılan çalışma sonucunda hemşirelerin %73.3'ünün
mesleki örgütlere üye olmadıkları saptanmış ve bu hemşirelerin
çoğunda derneklerin ‘meslekleri adına hiçbir şey yapmadığı'
düşüncesinin hakim olduğu belirlenmiştir. Araştırmacılar
kendi çalışmalarında profesyonelliğin önemli bir göstergesi
olan mesleki örgütlere üyelik puanının düşük olarak saptanmasını da meslek adına istenmeyen bir durum olarak değerlendirmiştir.
Yoğun bakım hemşirelerinden elde edilen sonuçlarla
benzer şekilde bu çalışmada da öğretim üyelerinin, ebeler arasında
meslek örgütüne üyelikle ilgili genel olarak “ne verecek
bana?” gibi bir soruyla sıklıkla karşılaştıklarını, bu durumun
ebelerin örgütlenmeye bakış açısındaki yetersizlikten kaynaklandığı
görüşüne sahip oldukları belirlenmiştir.
Sorunun çözümü noktasında ebelere örgüt bilincinin kazandırılması
gerektiği, bu konuda lisans mezunu ebelerin daha katılımcı
olduklarını gözlediklerini belirten öğretim üyeleri, dernek
ile sahada çalışan ebelerin iletişiminin daha çok lisans mezunu
ebelerin gönüllü çalışmalarının arttırılmasıyla gerçekleşeceğini
vurgulamışlardır.
Hampton ve Hampton (2000), lisans ve lisansüstü eğitim alan
hemşire-ebe uygulayıcıların yüksek düzeyde profesyonel
tutum içinde olduklarını belirtmekte, örgütlenme açısından
değerlendirirken bu kişilerin mesleki düzenlemelerini gerçekleştiren
bir meslek örgütüne bağlı oldukları ve bunun gerekliliğine
inandıklarına vurgu yapmaktadırlar. Bu çalışmanın sonuçları
öğretim üyelerinin ebelikte örgütlenme ile ilgili görüşleri ile
benzer bulunmuştur.
Türkiye'de ebelik mesleğinde örgütlenmeye ilişkin sorunların
çözümü noktasında öğretim üyelerinin belirttiği bir başka nokta
ise, dernek yapısının yasal yaptırımının olmaması ve daha
çok gönüllülük esasına göre çalışması nedeniyle ebelere ulaşamadığı
görüşüdür. Bu doğrultuda çözümün yasal yaptırım
gücüne sahip, dernek yapısının üzerinde bir ‘oda, birlik' gibi
meslek örgütünün oluşturulması ve mesleği icra edebilmek
için bu örgütlere karşı sorumlulukların yerine getirilmesi olarak
önerilmiştir. Toker ve Aktaş (2010), İngiltere'de ebelik sistemini
inceledikleri çalışmalarında burada ebelik ve hemşirelik
mesleğinin standartlarını tanımlayan, denetlemeleri yapan
yasal bir düzenleme kurulu olan Hemşirelik ve Ebelik Konseyi
(“Nursing and Midwifery Council [NMC]”) bulunduğunu,
ebelerin çalışabilmek için bu kuruluşa kayıtlı olmak zorunda
olduklarını ve bu kuruluşun belirlediği standartları karşılamaları
gerektiğini belirtmektedirler. Korkmaz Yıldız (2008), benzer
şekilde Yeni Zelanda'da ebelerin tüm kalifikasyon ve uygulama
izinlerinin Yeni Zelanda Ebeler Derneği tarafından kontrol
edildiğini ve ebelik faaliyetlerinin devamı için bu derneğe yıllık
ya da üç yıllık zorunlu güncelleştirmelerin yapılması gerektiğini
belirtmektedir.
Konu ile ilgili çalışmalar incelendiğinde bu kuruluşların yasal
yaptırım gücüne sahip oldukları, belirledikleri etik kodlar aracılığıyla
mesleğe ait tüm iç düzenlemeleri ve denetimleri yaptıkları,
aynı zamanda meslektaşların profesyonel gelişimine
katkıda bulunacak faaliyetlere katılımlarını sağladıkları görülmektedir
(Toker ve Aktaş, 2010; Korkmaz Yıldız 2008).
Öğretim Üyelerinin Türkiye'de Ebelik Mesleğinin Özerklik
Durumuna İlişkin Görüşleri
Öğretim üyelerinin genel yargı ifadelerinden ebelerin bağımsız
rolleriyle ilgili farkındalık düzeylerini düşük buldukları belirlenmiştir.
Onlara göre, bu nedenle ebeler bağımsız rollerini sahiplenmemektedir.
Bazı öğretim üyelerinin ise bu görüşün aksini düşündükleri; ebelerin bağımsız uygulamalarını destekleyen
bir yasal çerçevenin olmaması, son yıllarda yapılan yasal düzenlemelerle
ebelerin tamamen hekime bağlı hale getirilmesi ve
‘ebe' unvanını bile kullanamamalarının mesleğin profesyonelleşme
sürecini olumsuz etkilediği görüşünde oldukları belirlenmiştir.
Öğretim üyelerinin bu görüşleri paralelinde ‘Aile Hekimliği
Uygulaması Hakkında Yönetmelik' incelendiğinde ebelerin
bu yönetmelikte hemşireler ve sağlık memurlarıyla birlikte ‘aile
sağlığı elemanı' olarak tanımlandıkları görülmektedir (Demir,
2011; Resmi Gazete, 2010). Bunlara ek olarak Karahan (2011),
bu yönetmelikte gebelik, doğum ve doğum sonu izlem yapma
ile ilgili tüm yetkilerin aile hekiminin görevleri içinde tanımlanmış
olduğunu, aile sağlığı elemanına ise bu hizmetlerin yürütülmesinde
sadece ‘hekime yardımcı olma' yükümlülüğünün
verildiğini belirtmektedir.
Öğretim üyeleri sorunların çözümü noktasında okulda alınan
eğitimin ve örgütlenmenin önemine vurgu yapmaktadır. Eğitimin
önemine vurgu yapan öğretim üyelerine göre, ebeler
bağımsız rollerini ebelik eğitimleri sırasında kazanmaya başladıkları
için okulda verilen eğitimin kalitesi bu açıdan önem
kazanmaktadır. Currie (1999), ebelik eğitim programının
öğrenci açısından travmatik ve yoğun bir süreci içerdiğini ve
belki de bu geçiş sürecinde bazı öğrencilerde farkındalık eksikliği
oluştuğunu belirtmektedir. Bu durumun öğrencinin ebeliğe
ait mesleki kimliğinin oluşmasını sekteye uğrattığını öne süren
Currie, öğrenciye yapılacak rehberliğin bu sorunun aşılmasındaki
önemine değinmektedir. Benzer şekilde Begley (2001),
ebelik eğitimi sırasında bütüncül bir yaklaşımla öğrencilere
verilen eğitim desteğinin öğrencilerin ebelik uygulamalarını
geliştirmelerini sağlayacağını ve bunun hem kadınlar hem de
ebe açısından daha bağımsız bir ebelik bakımı anlamına geldiğini
vurgulamaktadır. Bir çalışmada ise (Karagözoğlu, 2008),
meslekleşmenin köşe taşlarından biri olarak profesyonel
özerkliğe dikkat çekilmektedir. Bunun için eğitim programlarının
sürekli gözden geçirilerek, meslek adaylarının bağımsız bir
kişilik kazanmasını ve kendi kendini yönetmesini destekleyecek
düzenlemeler ile güncellenmesi gerektiği öne sürülmektedir.
Öğretim Üyelerinin, Bilimsel Araştırmalara Yapılan Katkılar
Açısından Türkiye'de Ebelik Mesleğinin Mevcut Durumuyla
İlgili Görüşleri
Türkiye'de ebelik mesleğinin mevcut durumunun bilimsel
araştırmalara yaptıkları katkılar açısından değerlendirildiğinde
öğretim üyelerinin, bu alanda yapılan çalışmaların henüz yeterli
düzeye ulaşmadığı görüşünde oldukları sonucuna varılmıştır.
Öğretim üyeleri, bu durumun sebebi olarak Türkiye'de ebelikte
lisans ve lisansüstü eğitiminin kısa süre önce başlamasını göstermektedirler.
Aynı zamanda öğretim üyelerinin genel olarak ebelerin bilimsel
araştırma sürecine katılım göstermedikleri görüşünde oldukları
belirlenmiştir. Öğretim üyeleri bu görüşlerine ek olarak bilimsel
araştırmalara katkı açısından ebelerin yurt içi yayın organlarının
olmamasını ve yabancı dil eksikliğini de önemli sorunlar
olarak gördüklerini vurgulamışlardır.
Bu doğrultuda literatür incelendiğinde, Türkiye'de ebelerin
bilimsel araştırma sürecine ilişkin durumunu ortaya koyan bir çalışmaya rastlanmadı. Öğretim üyeleri çözüm önerisi olarak;
sahada çalışan ebelerin bilimsel araştırma yapma konusunda
eğitim almaları, okul-saha işbirliği ile bu sürece dahil edilmeleri,
maddi olarak teşvik edilmelerini sıralamışlardır. Ayrıca
ebelik alanında bir yayın organının faaliyete geçirilmesinin bu
süreci hızlandırarak ebelik mesleğinin profesyonelleşmesine
katkıda bulunacağı görüşünde oldukları da saptanmıştır. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Öğretim üyelerinin yargılarından Türkiye'de ebelerin görev
tanımlarının net bir şekilde yapılmadığı, güncel bir ebelik
yasasının olmamasının istihdam sorunlarına neden olduğu
ve bunun sonucunda ebelerin mesleklerini profesyonel bir
biçimde gerçekleştiremediği görüşünde oldukları sonucuna
varılmıştır. Sorunların çözümü noktasında en önemli adımın
örgütlenme sürecini tamamlamak olduğu belirlenmiştir. Öğretim
üyelerine göre, Türkiye'de ebelik eğitimine ilişkin en büyük
sorun, ebe eğitimci yetiştirecek lisansüstü eğitim programlarının
az sayıda olmasıdır. Türkiye'de ebelik eğitimi ile ilgili önemli
diğer bir sorun da, Türkiye'nin ebe insan gücü ihtiyacı düşünüldüğünde,
ebelik eğitimi veren okul ve öğrenci sayısındaki
fazlalıktır. Öğretim üyelerinin lisans eğitimine ilişkin sorunların
çözümü için alt yapı ve öğretim elemanı sayısı açısından yetersiz
olan bölümlerde gerekli iyileştirmelerin yapılması gerektiği
görüşünde oldukları belirlenmiştir.
Öğretim üyelerinin Türkiye'de ebelik mesleğinin örgütlenmesinin
oldukça yetersiz durumda olduğunu düşündükleri sonucuna
varılmıştır. Öğretim üyelerine göre bu durumun nedeninin
meslektaşlar arasında örgütlenme bilincindeki yetersizlik ve
mevcut dernek yapısının gönüllülük esasına bağlı olarak faaliyet
göstermesi ve yaptırım gücünün olmamasıdır. Katılımcıların,
örgütlenmeye ilişkin sorunların çözümü için ebelere
meslek örgütü bilinci kazandırılmasına yönelik faaliyetlerde
bulunulması gerektiği, ek olarak yasal yaptırım gücüne sahip
bir meslek örgütünün daha etkili olabileceği görüşünde oldukları
sonucuna varılmıştır.
Öğretim üyelerinin Türkiye'de ebelerin mesleğinin bağımsız
fonksiyonları açısından mevcut yasal durumun ebeleri desteklemediği,
aynı zamanda ebelerin de bağımsız rollerine ilişkin
farkındalık düzeylerinin düşük olduğu görüşüne sahip oldukları
ve bu sorunların çözümünde ise kaliteli eğitim ve güçlü bir
örgütlenmeyi kilit noktalar olarak gördükleri sonucuna varılmıştır.
Katılımcıların, ebelik mesleğinin bilimsel araştırmalara yapılan
katkılar açısından henüz başlangıç noktasında olduğu ve okulsaha
işbirliği ile ebelerin bilimsel araştırma süreçlerine dahil
edilmelerinin, bu konuda olumlu katkılarının olabileceği görüşünde
oldukları sonucuna varılmıştır.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde profesyonelleşme sürecini
büyük ölçüde tamamlamış bir meslek olan ebeliğin, Türkiye'de
yükseköğretimde yeni olmasından dolayı çocukluk çağını yaşayan
bir meslek olduğu düşünülmektedir. Ebelik mesleğinin,
anne ve çocuk sağlığının dolayısı ile toplum sağlığının korunmasında
ve yükseltilmesindeki rolü düşünüldüğünde, bu mesleğin
güçlendirilmesinin ülkemizin sağlık hizmetlerinin başarı ile yürütülmesindeki önemi daha çok ortaya çıkmaktadır. Çalışmamızda
öncelikli olarak ele alınan sorunlar ve çözüm önerileri
rehberliğinde yapılacak düzenlemelerin mesleğin mevcut
durumunun iyileştirilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
1) Aile Hekimliği Kanunu. (2004).T. C. Resmi Gazete, 25665, 09 Aralık
2004
2) Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği. (2010). T. C. Resmi Gazete,
27591, 25 Mayıs 2010
3) Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri Yönetmeliği.
(1997). T. C. Resmi Gazete, 22900, 06 Şubat 1997
4) Kavaklı, Ö., Uzun, Ş., & Arslan, F., (2009). Yoğun bakım
hemşirelerinin profesyonel davranışlarının belirlenmesi.
Gülhane Tıp Dergisi, 51(3), 168-173
5) Begley, C.M. (2001). “Giving midwifery care”: Student midwives'
views of their their working role. Midwifery, 17, 24-34.
6) Beydağ, K.D., Arslan H. (2008). Kadın doğum kliniklerinde çalışan
ebe ve hemşirelerin profesyonelliklerini etkileyen faktörler.
Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 3(7), 75-87
7) Currie, S. M. (1999). Aspects of the preparation of student
midwives for autonomous practice. Midwifery 15, 283-292.
8) Demir, A.(2011). Aile sağlığı elemanı olarak ebe. 1. Uluslararası &
2. Ulusal Ebelik Kongresi Kitabı, Safranbolu, 13-16 Ekim 2011,
99.
9) Erkal, İ. S., (2011).Ebelikte lisans eğitiminin güçlendirilmesi. I.
Uluslararası & II. Ulusal Ebelik Kongresi, 13-16 Ekim 2011,
Safranbolu.
10) Ergöl, Ş. (2011). Türkiye'de yükseköğretimde hemşirelik eğitimi.
Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, 1(3), 152-155
11) Evetts, J. (2011). Sociological analysis of professionalism: past,
present, future. Comparative Sociology, 10, 1-37.
12) Görgülü, S. Ulusoy M. F. (1995). Hemşirelik esasları temel kuram,
kavram, ilke ve yöntemler. Ankara: Çağın Ofset
13) Güven, T. (2009). Tıp etiği açısından meslek ve profesyonellik
kavramlarının incelenmesi. Hacettepe Tıp Dergisi, 40, 84-88.
14) Hampton, L. D, Hampton, G. M. (2000). Professionalism and the
nurse-midwife practitioner: an exploratory study. Journal of
the American Academy of Nurse Practitioners, 12(6), 218-225.
15) Hresenova, E. (2007). Midwives, women, and the
professionalization of midwifery: an ethnographic study of
two maternity hospitals in the Czech Republic. Romanian
Association for Cognitive Science, 11(2), 371-396.
16) İlhan, S. (2008).Yeni kapitalizm ve meslek olgusunun değişen
anlamları üzerine. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 21, 313-327.
17) Karadağ, A. (2002). Meslek olarak hemşirelik. Atatürk Üniversitesi
Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 5(2), 1-8
18) Karagözoğlu, Ş. (2008). Hemşirelikte bireysel ve profesyonel
özerklik. Hemşirelik Araştırma Geliştirme Dergisi, 3: 41-50.
19) Karahan N. (2011). Türkiye' de ebe olmak. 1. Uluslararası & II.
Ulusal Ebelik Kongresi Kitabı, Safranbolu, 13-16 Ekim.
20) Kaya, D. Yurdakul, M. (2007). Türkiye' de ve Dünyada ebelik
eğitimi. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 23(2):
233-241.
21) Koçak B. Üniversite hastanelerinde çalışan hemşirelerin sağlıkta
özelleştirme ve sendikalaştırma konusunda girişimlerinin
incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2006
22) Korkmaz, Y.N.(2008). Yeni Zelanda'da ebelik. Maltepe Üniversitesi
Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, 1(2), 76-80.
23) ÖSYM (2013). ‘2012-2013 Öğretim Yılı Yükseköğretim
İstatistikleri'. Retrieved from http://www.osym.gov.tr/
belge/1-19213/2012-2013-ogretim-yili-yuksekogretimistatistikleri.
html
24) Özcan, A. Yiğit, R. (2000). Sağlık yüksekokulları ve ilk yıllarındaki
nicel durumları. Cumhuriyet Hemşirelik Dergisi, 4(2), 14-21.
25) Pala, K. (2006). Türkiye' de uygulamaya konulmaya çalışılan biçimi
ile aile hekimliği nereye gidiyor? 4. Temel Sağlık Hizmetleri
Sempozyumu, Manisa, 13-14 Nisan.
26) Tababet ve şuabatı san'atlarının tarzı icrasına dair kanun. (1928).
T. C. 863, 11 Nisan 1928
27) Seviğ, Ü, Başer, M. Güler, H. Yurdakul, M. (2008). Türkiye'de
tıp-sağlık bilimleri alanında eğitim ve insan gücü planlaması
“ebe insan gücü: Mevcut durum ve 2013 yılı vizyonu”.
Üniversitelerarası kurul tıp sağlık bilimleri eğitim konseyi, ebe
insan gücü planlama komisyonu çalışma raporu.
28) Sokullu, G. (2011). Teoriği pratiğe yansıtabiliyor muyuz? I.
Uluslararası& II. Ulusal Ebelik Kongresi Kitabı, 13-16 Ekim
2011, Safranbolu
29) Soğukpınar, N., Saydam, B. K., Bozkurt Ö. D., Öztürk, H., Pelik
A. (2007). Past and present midwifery education in Turkey,
Midwifery 23, 433-442
30) Şahin, A.E. (2009). Türkiye' de ilköğretim okulu müdürlüğünün
bir meslek olarak mevcut durumu: Bir Delphi çalışması.
Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 26, 125-136.
31) Toker, E. Aktaş, S.(2010). İngiltere'de ebelik. Maltepe Üniversitesi
Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, 2(3), 89-97.
32) Türk Ebeler Derneği, (2011). Ebeler derneği tarihçesi. Retrieved
from http://www.turkebelerderneği.com/index.php?option.
com
33) Yataklı tedavi kurumları işletme yönetmeliği. (1983). T. C. Resmi
Gazete, 17927, 18 Ocak 1983
34) Yurdakul, M. (2008). Ebelikte lisansüstü eğitim. Çukurova
35) Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 24(1,2,3), 57-61.
Yükseköğretim Kurulu, (2013). Genel kurul kararları. Retrieved
from http://www.yok.gov.tr/web/guest/kurul-kararlari
36) Yükseköğretim Kurulu, (2014). Türkiye' de sağlık eğitimi ve sağlık
insangücü durum raporu. Retrieved from http://www.yok.gov.
tr/web/guest/turkiye-de-saglik-egitimi-ve-saglik-insangucuraporu
37) Walther N. K. A. van Mook, de Graveb W. S., Wassc V. O'Sullivand
H., Zwavelinge J. H., Schuwirthb L. W., van der Vleutenb C. P.M.
(2009). Professionalism: evolution of the concept. European
Journal of Internal Medicine, 20(4), 81-84. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
|
|