Yirmi birinci yüzyılın başında, yirminci yüzyılın son çeyreğinde
başlayan gelişmiş ülkelerin yaşadıkları ‘bilgi toplumu' ve ‘bilgi
ekonomisi' olarak adlandırılan süreçte, ülkelerin rekabet
gücü; insan yetiştirme, bilim, teknoloji ve inovasyon üretme
kapasitesiyle ölçülmeye başlanmıştır. İnsanlığın yaşadığı
bu sürecin ana dinamiği teknolojidir. Üç faktör; teknoloji, küreselleşme ve rekabet, hayatın bütün alanlarını ve bu bağlamda
yükseköğretim alanını da yeniden şekillendirmektedir. Rekabet
ve küreselleşmenin temelinde de teknoloji bulunmaktadır. Bu
süreçte üniversiteden/yükseköğretimden beklentiler artmış,
yükseköğretimin yatay büyümesi ve derinleşmesi söz konusu
olmuştur. Yükseköğretimin yatay büyümesiyle ile niceliksel
büyüme; yani ülke içi ve mobilite yoluyla daha geniş yaş grubuna ve daha çok öğrenciye eğitim verilmesi kastedilmektedir.
Yükseköğretimdeki derinleşmeden ise niteliksel gelişme; kalite,
hesap verebilirlik, etik değerler ve şeffaflığa işaret edilmektedir.
Yükseköğretimde yatay büyüme ve derinleşme ülkelerin
önemli eğitim politikalarından biri haline gelmiştir. Burada bir
noktaya da dikkat çekmek gerekmektedir: Niceliksel (sayısal)
büyüme sadece boyutların genişlemesi değil, aynı zamanda
yükseköğretimin mahiyetini, niteliğini de değiştirmektedir.
Sayısal büyüme; çeşitliliği, esnekliği, kalite güvencesini, rekabet
ve etik değerlerin önemini ve finans sorunlarını daha çok
etkilemektedir.
Yükseköğretim politikası belirlenmesinde, niceliksel büyüme,
genellikle sistemin yapısından daha güçlü bir rol oynamaktadır.
Birçok ülkede genişlemeyi göstermek için yaygın olarak üniversite
sayısı, öğrenci sayısı, akademik personel sayısı ve araştırma
faaliyetlerinden daha çok okullaşma oranlarına önem verilmektedir
(Teichler, 2004). Yükseköğretim okullaşma oranları,
ülkelerdeki yükseköğretimin yaygınlığı ya da erişimi hakkında
bilgi veren; yükseköğretim çağındaki nüfusun eğitim ihtiyaçlarının
ülkeler tarafından hangi ölçüde karşılanabildiğini anlatmak
için tanımlanmış önemli eğitim kavramları veya göstergeleridir.
Sadece eğitim kurumlarına kayıtlı ya da devam eden öğrencilerin
toplam sayısı gibi ham verileri eğitim analizlerinde kullanmak,
gerekli çıkarımları yapmak için yeterli olmayabilir. Ancak
ham veriler göstergeleri belirlemek ve eğitim hakkında anlamlı
sonuçlar çıkarmak ya da karar almak için gereklidir. Gösterge
haline getirilmiş ham veriler eğitim politikalarında alınan/alınacak
kararlara birer destek aracı olarak işlev görmektedir (Mehta,
2004). Bu nedenle son yıllarda yükseköğretime erişimi ya da
yükseköğretimdeki genişlemeyi göstermek amacıyla okullaşma
oranı yanında giriş oranı ve mezuniyet oranı gibi farklı göstergelerde
oluşturulmaya başlanmıştır.
Öte yandan bazı ekonomistlerin insan sermaye stokunu ölçmek
amacıyla okullaşma oranlarını insan sermayesini temsil eden
gösterge (“proxy”) olarak kullandıkları görülmektedir (Barro,
1991; Barro & Lee,1993). OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Örgütü) insan sermayesi ölçümünde ve uluslararası karşılaştırmalarda
da okullaşma oranlarını kullanmaktadır (Hansson,
2008).
Dolayısıyla bu çalışmada, öncelikle okullaşma oranının ne olduğu,
anlamı, önemi ve nasıl hesaplandığı gösterilecek ve Türkiye
ve Dünya'daki yükseköğretim okullaşma oranlarıyla ilgili bilgi
verilecektir.
Okullaşma Oranı
OECD (2004)'de kayıt (“enrolment/registration”) bir eğitim
programına kayıtlı olma durumu olarak tanımlanmaktadır1.
Fakat öğrenciler birden fazla programa kayıtlı olabilirler. Öğrenci
aktivitesini ölçmek için iki istatistik vardır: Kayıtlı Öğrenci
Sayısı (“number of students enroled”) ve Kayıt Sayısı (“number
of registrations/enrolments”). Kayıtlı öğrenci sayısı ilgili referans
döneminde bir eğitim programına kayıtlı bireylerin toplam
sayısı iken; kayıt sayısı ilgili referans döneminde yapılan toplam kayıt sayısını ifade eder. Eğer her birey ilgili referans döneminde
sadece tek eğitim programına kayıtlıysa bu iki ölçüm aynıdır.
Fakat bazı öğrencilerin ilgili referans döneminde birden fazla
programa kayıtlı olmaları durumunda bu iki ölçüm birbirinden
faklıdır. Bu iki ölçümde önemlidir, çünkü kayıtlı öğrenci sayısı
nüfus içinde bireylerin eğitime katılım oranını hesaplamak
ve öğrenci profilini belirlemek için kullanılırken; kayıt sayısı
tüm eğitim faaliyetlerini değerlendirmede, kaynak tahsisinde
ve operasyonel verimlilikte kullanılır. Kayıtlı öğrenci sayıları
akademik yılın başındaki (tercihen akademik yılın ilk ayı sonundaki)
kayıtlı öğrencilerin sayılarını yansıtmaktadır. Öğrencilerin
birden fazla programa kayıtlı olmaları durumunda çift sayımı
(“double counting”) önlemek için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Öte yandan, kayıtlı öğrenci sayılarına ilişkin veriler öğrencilerin
kayıtlı oldukları eğitim programlarına katılım yaptıklarını ya da
devam ettiklerini göstermez. Bir programa kayıtlı öğrenci sayısı
(“enrolment”) bu programa devam eden öğrenci sayısı (“attendance”)
ile de aynı olmayabilir.
Günümüzde, okullaşma oranı (“enrolment rate/schooling
ratio”) en önemli eğitim göstergesidir ve basitçe ilgili eğitim
düzeyine (okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim)
kayıtlı tüm öğrencilerin, ait olduğu eğitim düzeyindeki
nüfusa bölümü olarak tanımlanır. Okullaşma oranları, farklı
eğitim düzeyleri itibariyle ülkelerdeki eğitime katılımı, erişimi
veya eğitimin yaygınlığı hakkında bilgi veren ve buna dayalı
olarak ülkelerin eğitim çağındaki nüfusun eğitim ihtiyaçlarını
ne ölçüde karşılayabildiğini gösteren göstergelerdir. Ayrıca
Dünya'daki farklı eğitim sistemlerinin yapısı ve bu sistemlerde
eğitime erişim fırsatları hakkında bilgi verir (OECD, 2004). Okullaşma
oranı hesaplamalarında öncelikle hangi eğitim düzeyine
ya da yaş/yaş grubuna dair hesaplama yapılacağı ve hangi yaş
grubuna ait nüfusun kullanılacağı belirlenmelidir. Bu bağlamda
Dünya'da ülkelerin eğitim alanındaki performanslarını gösteren
dört farklı okullaşma oranı tanımlanmıştır:
1. Genel Okullaşma Oranı (“Overall/Combined Enrolment
Rate”),
2. Yaşa Göre Okullaşma Oranı (“Age-Specific Enrolment Rate”)
3. Brüt Okullaşma Oranı (“Gross Enrolment Rate”)
4. Net Okullaşma Oranı (“Net Enrolment Rate”).
Genel Okullaşma Oranı (GOO )
Genel Okullaşma Oranı, herhangi bir ülkede ilköğretimden yükseköğretime
kadar tüm eğitim düzeyine kayıtlı öğrencilerin ilgili
teorik yaş grubundaki nüfusa bölünmesiyle hesaplanır. Fakat
GOO'nun ancak eğitim sisteminin performansıyla ilgili kaba bir
ölçüm gerektiğinde ya da kayıtlı öğrencilere dair detaylı bilgi
bulunmadığında kullanılması önerilmektedir; çünkü GOO eğitim
planlamalarında kullanılabilecek ideal bir gösterge değildir.
Bunun başlıca sebepleri eğitim düzeylerine ait okullaşma
oranlarının elde edilememesi, teorik yaş grubu dışındaki yaş
grubunda bulunan öğrencilerin fazlalığı veya kayıt konusunda
aşırı raporlama (“over-reporting”) olabilir (Mehta, 2004). Ayrıca GOO, 2010 yılına kadar Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
(“UNDP”) tarafından hazırlanan İnsani Gelişim İndeksinin
(“Human Development Index-HDI”) hesaplanmasında kullanılan
değişkenlerden biriydi2. GOO, herhangi bir ülkedeki eğitim
sistemine yönelik genel bir durumu yansıtır. Bu gösterge, ülkedeki
okul çağı nüfusunun ne kadarının eğitim sistemi içinde yer
aldığı ya da eğitim sisteminin kapasitesi hakkında fikir verir ve
eğitimi yaygınlaştırma politikalarının başarısı konusunda ipuçları
sunar (Kavak, 2010).
Yaşa Göre Okullaşma Oranı (YGOO )
Yaşa Göre Okullaşma Oranı belirli bir yaş ya da yaş grubu için
okullaşma oranlarını gösterir ve eğitim düzeylerine bakmaksızın
belli bir referans dönemi için belirli bir yaş ya da yaş grubundaki
(8 yaş ya da 8-10 yaş gibi) kayıtlı öğrenci sayısının aynı
yaştaki nüfusa oranıdır. YGOO belirli bir yaş grubunda eğitime
katılımın hangi ölçüde olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.
YGOO'nun yüksek olması belirli bir yaşta eğitime katılımın yüksek
olduğunu gösterir. Teorik olarak en yüksek değeri %100'dür
ve eğer belirli bir yaştaki okullaşma oranı %100'den az ise,
bu fark o yaşta okula kayıtlı olmayanların oranının ölçümünü
sağlar. YGOO da görülen yükselişin belirli bir yaştaki katılım artışını
yansıttığı düşünülebilir. Öte yandan, bu gösterge, belirli bir
yaştaki öğrencilerin sınıf veya eğitim düzeyini göstermez. YGOO
cinsiyete göre ve belki farklı eğitim düzeyleri içinde hesaplanabilir.
Örneğin; ilköğretim için aynı hesaplama yöntemiyle
hesaplama yapılabilinir (UNECO, 2016).

Brüt Okullaşma Oranı (BOO )
Yaşları ne olursa olsun, belli bir öğretim yılında, belirli bir eğitim
düzeyine kayıtlı toplam öğrenci sayısının, o eğitim düzeyine
ait teorik yaş grubu nüfusuna oranıdır. BOO belirli bir eğitim
düzeyine genel katılım düzeyini ve belirli bir yaş grubuna ait
çocukların/gençlerin eğitim sistemine ne ölçüde dâhil edilebildiklerini
gösterir. Belirli bir eğitim düzeyine kayıtlı öğrenciler
eğitim düzeyiyle ilgili yaş grubuna dâhil olsunlar ya da olmasınlar,
ilgili eğitim düzeyi için hesaplanan BOO'nun yüksek
olması genellikle ilgili eğitim düzeyinde yüksek katılıma işaret
eder. Ülkelerde, BOO'nun %100'e yakın olması veya %100'den
büyük olması, temel olarak ilgili eğitim düzeyine dahil teorik
yaş grubundaki tüm çocuklara ilgili eğitim düzeyinde eğitim
vermenin mümkün olabileceğini gösterirken, teorik yaştaki
kayıtlı öğrencilerin oranını belirtmez. Bu nedenle BOO'da
%100'e ulaşılması, uygun yaştaki tüm çocukların/gençlerin
okula kayıt olması için gerekli fakat yeterli bir koşul değildir.
Belli bir eğitim düzeyinde BOO'nun %90'ı geçmesi durumunda
ilgili eğitim düzeyindeki mevcut kapasitenin o yaş grubundaki
herkese yeterli olacağı şeklinde yorumlanabilinir. Ancak bu
yorum teorik yaş grubu dışındaki kayıtlı öğrencilerin zamanla
azalarak yerlerini teorik yaş grubundaki bireylere bırakacakları
varsayılırsa anlamlıdır. BOO, ilgili eğitim düzeyinde teorik yaş
grubu dışındaki öğrencilerin de (öğrencilerin okula erken veya
geç başlaması ve sınıf tekrar etmesi gibi sebeplerden dolayı)
hesaba katılması nedeniyle %100'ü aşabilir. Bu bakımdan, BOO
hakkında daha iyi yorum yapabilmek için, sınıf tekrarı, okula
geç başlama vb. bilgilere ihtiyaç vardır. BOO cinsiyet ve eğitim
düzeylerine göre hesaplanabilinir (UNESCO, 2016).

Net Okullaşma Oranı (NOO )
Belli bir öğretim yılında, ilgili eğitim düzeyindeki teorik yaş
grubunda bulunan öğrencilerin ait olduğu eğitim düzeyindeki
teorik yaş grubunda bulunan toplam nüfusa oranıdır. Belirli
bir eğitim düzeyinin, o eğitim düzeyi için belirlenen teorik yaş
grubundaki çocuk ve gençleri ne ölçüde kapsadığını gösterir. Bir
eğitim düzeyiyle ilgili NOO'nun yüksek olması, o eğitim düzeyine
ait teorik yaş grubundaki nüfusun eğitime yüksek katılımına
işaret eder. Teorik olarak NOO'nun en yüksek değeri %100'dür.
NOO'da görülen artış eğilimi, ilgili eğitim düzeyine ait teorik yaş
grubundaki nüfusun eğitime katılımının giderek arttığına işaret
eder. NOO'nın %100'den küçük olması durumunda aradaki fark
ilgili eğitim düzeyinde kayıtlı olmayan çocukların/gençlerin oranının
bir ölçüsünü verir. Ancak o eğitim düzeyiyle ilişkili teorik
yaş nüfusuna ait bazı çocuklar/gençler diğer eğitim düzeylerine
kayıtlı olabileceklerinden, bu farkın hiçbir şekilde o eğitim
düzeyinde kayıtlı olmayan öğrencilerin yüzdesini gösterdiği
düşünülmemelidir.
Yalnız NOO yükseköğretim için uygun bir gösterge değildir çünkü
yükseköğretim programlarının sürelerinde büyük farklılıklar
olduğu için yükseköğretimle ilgili uygun yaş grubunu belirlemek
zordur. İlköğretim ve ortaöğretimde (lise) ise zorluklar ancak
NOO hesaplamaları %100 oranına yaklaştığı zaman ortaya çıkabilir.
Bu problem de ancak ilköğretime giriş için açıklanan resmi
doğum tarihin ilköğretime kayıt yaptırabilecek bütün bireylerin
doğum tarihleriyle örtüşmemesinden, nüfusun önemli bir
bölümünün ilköğretime öngörülen yaştan önce başlamalarından
dolayı okulu daha önce bitirmelerinden ve ilköğretime giriş
yaşının artmasına rağmen ilköğretimde eğitim süresinin aynı kalması durumunda ortaya çıkabilmektedir. NOO teorik olarak
%100'ü geçememesine rağmen %100'ü geçen durumlar kayıtlı
öğrenci sayısındaki ve/veya nüfustaki tutarsızlığı gösterir. Ayrıca,
belirli bir eğitim kademesi için öngörülmüş yaş grubunun
üstündeki ve altındaki kayıtları göstermesi bakımından, BOO,
NOO için tamamlayıcı bir gösterge olabilir. Bir başka deyişle,
BOO, NOO ile birlikte kullanıldığında daha anlamlı değerlendirme
yapılabilir. NOO cinsiyete ve eğitim düzeylerine göre
hesaplanabilir (UNESCO, 2016).

Yükseköğretim Okullaşma Oranı (“Higher Education/Tertiary
Enrolment Rate”) ve Hesaplama Yöntemleri
Yükseköğretimin genişlemesiyle ilgili en popüler kavramlar
Trow (1974) tarafından tanımlanmıştır. Trow (1974)'a göre bir
ülkede, eğer yükseköğretim brüt okullaşma oranı %15'den az
ise ‘elit yükseköğretim' (“elite higher education”), yükseköğretim
brüt okullaşma oranı %15 ile %50 arasındaysa ‘kitlesel yükseköğretim'
(“mass higher education”) ve yükseköğretim brüt
okullaşma oranı %50'den fazla ise ‘üniversal yükseköğretim'
(“universal higher education”) vardır. Trow'un yükseköğretimin
genişlemesiyle ilgili yaptığı klasik hesaplar elit, kitlesel ve
üniversal yükseköğretim formlarına oldukça farklı fonksiyonlar
yüklenmektedir. Böylelikle yükseköğretimin fonksiyonlarına
göre elit formlar ‘egemen sınıfın zihin ve karakterlerini şekillendirmeyi';
kitlesel formlar ‘becerilerin aktarılmasını, teknik
elitlerin rollerini daha da genişleten bir hazırlığı', üniversal
yükseköğretim ise ‘bütün nüfusun hızlı sosyal ve teknolojik
değişimlere adaptasyonunu' içermektedir (Brennan, 2012).
Trow'un elit, kitlesel ve üniversal yükseköğretim formları iç içe
geçmiş üç daire gibi düşünebilir. En içteki daire elit yükseköğretim,
ikinci daire kitlesel yükseköğretim ve en dıştaki daire üniversal
yükseköğretim dairesidir. Kitlesel yükseköğretim dairesi
eliti de içermektedir. En dıştaki üniversal yükseköğretim dairesi
elit ve kitleseli de içermektedir. BOO'nın kitlesel ve üniversal
okullaşma oranı düzeyine ulaşmasının eğitim kalitesini düşürdüğü
şeklindeki eleştiriler bir algı yanılsamasıdır. Şöyle ki, bir
toplumun elit eğitim aşaması ile kitlesel veya üniversal eğitim
aşamasında bulunma durumları karşılaştırıldığında kitlesel
veya üniversal aşamada kalitenin düşeceği söylenemez. Çünkü
yukarıda işaret edildiği gibi kitlesel ve üniversal aşama zaten
elit aşamayı içermektedir.
Dünya Bankası, EUROSTAT (Avrupa İstatistik Ofisi), OECD ve
UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) sıklıkla yükseköğretim okullaşma oranlarını yayınlamaktadır.
UNESCO ve Dünya Bankası sadece brüt yükseköğretim okullaşma
oranı verilerini sunmaktadır3. Diğer taraftan, OECD yalnızca
net yükseköğretim okullaşma oranlarını hesaplarken (tek yaşa
ve yaş gruplarına göre), EUROSTAT'ın ise hem net (tek yaşa
göre) hem de brüt yükseköğretim okullaşma oranlarını hesaplayarak
yayınladığı görülmektedir. Ülkelerin eğitim düzeyleri
ve yapılanmalarının farklı olması nedeniyle eğitim düzeylerine
göre teorik yaş grupları da farklılaşmaktadır. UNESCO, OECD
ve EUROSTAT yayınlarında genellikle ISCED (“International
Standard Classification of Education”) sınıflandırma sistemini
dikkate alınarak bir gruplandırmaya gitmekte, bu gruplandırma
zaman içinde eğitim sistemlerindeki değişiklikleri de izlemektedir
(Kavak, 2010).
UNESCO yükseköğretim için brüt okullaşma oranlarını hesaplarken
teorik yaş grubu olarak ülkelerin okul yapılarına göre lise
eğitiminin normal sürede bitirildiği yaştan sonraki ilk beş yılı
kullanmaktadır. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ve MEB (Milli
Eğitim Bakanlığı) tarafından Türkiye'de okullaşma oranı hesaplamalarında
teorik yaş grubu olarak 2008-2009 öğretim yılına
kadar yükseköğretim için 17-21 (5 yıl) yaş grubu kullanılmıştır.
Ancak, 2005-2006 öğretim yılından itibaren ortaöğretim (lise)
süresinin 3 yıldan 4 yıla çıkması sebebiyle 2008-2009 öğretim
yılından itibaren teorik yaş grubu yükseköğretim için 18-22 (5
yıl) olmuştur (MEB, 2016). Diğer yandan, TÜİK yükseköğretim
okullaşma oranı hesaplamalarında lisansüstü öğrencileri dâhil
etmezken OECD, UNESCO ve EUROSTAT yükseköğretim okullaşma
oranı hesaplamalarında ISCED 5, 6, 7 ve 8 düzeyindeki
eğitim programlarına kayıtlı öğrencileri hesaplamalara dâhil
etmektedir. Yani lisansüstü öğrencilerde yükseköğretimde brüt
okullaşma oranı hesaplamalarına dahil edilmektedir. Türkiye'de
ayrıca Kalkınma Bakanlığı'da yükseköğretim için 18-21 (4 yıl)
teorik yaş grubunu kullanarak ve lisansüstü öğrencileri dahil etmeden brüt okullaşma oranlarını hesaplamaktadır (Kalkınma
Bakanlığı, 2016).
Türkiye'de Yükseköğretim Okullaşma Oranları
Türkiye'de 2014-2015 öğretim yılı itibariyle yükseköğretim
öğrenci sayısı açıköğretimde 2 862 346 ve yüz yüze eğitimde
3 200 540 olmak üzere toplamda 6 062 886'dır (Şekil 2). 2015
yılında yükseköğretimde 2000 yılına göre açıköğretim öğrenci
sayısının yaklaşık altı kat; yüz yüze eğitim öğrenci sayısının üç
kattan fazla ve toplam öğrenci sayısının da dört kat arttığı görülmektedir.
Türk yükseköğretiminde en yüksek büyüme oranına
2009-2010 öğretim yılında ulaşıldığı görülmektedir fakat bu
büyüme yüz yüze eğitim öğrenci sayısındaki artıştan daha çok açıköğretim öğrenci sayısındaki büyük artıştan kaynaklanmıştır.
Ayrıca, 2000 yılında yükseköğretim öğrencileri içinde %32.49
olan açıköğretim öğrencilerinin payının 2015'de %47.21'e
çıkarken yüz yüze eğitim öğrencilerinin payı aynı dönemde
%67.51'den %52.79'a düşmüştür (Şekil 2). Diğer yandan, önlisans
ve lisans öğrencilerinin toplam yükseköğretim öğrencileri
içindeki payı 2000 yılında sırasıyla %24.37 ile %70.03 iken 2015
yılında önlisans öğrencilerinin payı %33.21'e yükselirken, lisans
öğrencilerinin payı %59.85'e düşmüştür. Özellikle 2009-2010
öğretim yılından itibaren önlisans ve lisans öğrenci sayılarındaki
artış dikkat çekicidir. Lisansüstü öğrencilerinin toplam
yükseköğretim öğrencileri içindeki payında ise yıllara göre fazla
bir değişiklik görülmemektedir (Şekil 3).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 2: Türkiye’de yükseköğretim öğrenci sayılarındaki değişim (2000-2015).
Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri (2000-2013), YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi (2014, 2015). |
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 3: Türkiye’de Eğitim Düzeyine Göre Yükseköğretim Öğrenci Sayılarındaki Değişim (2000-2015).
Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri (2000-2013), YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi (2014, 2015). |
Öte
taraftan, Türkiye'de yükseköğretimde son 15 yıl içinde
görülen bu genişlemenin okullaşma oranlarına ne ölçüde yansıdığı
da önemli bir tartışma noktasıdır. Bu çerçevede, Şekil 4
ve 5'de Türkiye'de hem toplamda hem de eğitim türlerine göre
hesaplanan yükseköğretim brüt okullaşma oranları gösterilmiştir.
Lisansüstü öğrencilerde hesaplamaya dahil edildiğinde
2000 yılında %15.06 olan yüz yüze eğitimde yükseköğretim
brüt okullaşma oranının 2015 yılı itibariyle %49.98'e ve %22.30
olan toplam yükseköğretim brüt okullaşma oranının da %94'e
yükseldiği görülmektedir. Türkiye'de yükseköğretim brüt okullaşma
oranında hızlı artış özellikle 2008 yılından sonra görülmeye
başlanmıştır ve 2008 yılında %40.78 olan yükseköğretim
brüt okullaşma oranı 2015 yılında yaklaşık iki kattan fazla artışla
%94'e ulaşmıştır. En yüksek artış yaklaşık %10'luk artışla 2009
ve 2010 yılları arasında görülürken 2011 yılından itibaren
Türkiye'de yükseköğretim brüt okullaşma oranında her yıl yaklaşık
%9'luk bir artış görülmektedir. Görülen bu büyüme trendinin
başlıca nedeni 2009 ve 2010 yılları arasında toplam yükseköğretim
öğrenci sayısının %20.69 artmasıdır. Benzer şekilde
2008 ve 2015 yılları arasında Türkiye'de toplam yükseköğretim
öğrenci sayısı yaklaşık iki buçuk kat artmış ve bu artış büyük
oranda açıköğretim öğrencilerinden kaynaklanmıştır (Şekil 2).
Şekil 4'de görüldüğü üzere lisansüstü öğrenciler hesaplamaya
dahil edilmezse de Türkiye'de yükseköğretim brüt okullaşma
oranlarında benzer bir seyir gözlenmektedir. Böylelikle, ülkemizde
yükseköğretim brüt okullaşma oranının %90'ı geçmesi
yükseköğretimde mevcut kapasitenin 18-22 yaş grubundaki
tüm gençlere yeterli olduğunu göstermektedir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 4: Türkiye’de yükseköğretim brüt okullaşma oranları (%) (2000-2015).
BOO *: Lisansüstü öğrenciler hesaplamaya dahil edilmemiştir.
Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri (2000-2013), YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi (2014, 2015), TÜİK 2000 Genel Nüfus Sayımı
sonuçları ve 2000 Genel Nüfus Sayımına göre yapılan nüfus projeksiyonları (2001-2006), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) (2007-2015).
Not: 1Hesaplamalar yazarlar tarafından yapılmıştır.
2Hesaplamalarda teorik yaş grubu olarak 2000-2008 yılları arasında 17-21 ve 2009 yılından itibaren 18-22 yaş grubu kullanılmıştır.
32000-2001 ve 2005-2006 öğretim yılı arasında okullaşma oranları 2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre yapılan nüfus projeksiyonlarına
göre, 2007-2008 öğretim yılından itibaren okullaşma oranları ADNKS Nüfus Sayımı sonuçlarına göre hesaplanmıştır. |
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 5: Türkiye’de eğitim türüne göre yükseköğretim brüt okullaşma oranları (%) (2000-2015).
Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri (2000-2013), YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi (2014, 2015), TÜİK 2000 Genel Nüfus Sayımı
sonuçları ve 2000 Genel Nüfus Sayımına göre yapılan nüfus projeksiyonları (2001-2006), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) (2007-2015).
Not: 1Hesaplamalar yazarlar tarafından yapılmıştır.
2Hesaplamalarda teorik yaş grubu olarak 2000-2008 yılları arasında 17-21 ve 2009 yılından itibaren 18-22 yaş grubu kullanılmıştır.
32000-2001 ve 2005-2006 öğretim yılı arasında okullaşma oranları 2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre yapılan nüfus projeksiyonlarına
göre, 2007-2008 öğretim yılından itibaren okullaşma oranları ADNKS Nüfus Sayımı sonuçlarına göre hesaplanmıştır. |
Şekil 6 ve 7'de Türkiye'de 2000 ve 2015 yılları arasında açıköğretim
ve yüz yüze eğitimde yükseköğretim brüt okullaşma
okullarının dağılımı sunulmuştur. Buna göre ülkemizde 2015
yılı itibariyle %44.02 olan açıköğretim brüt okullaşma oranın
%26.69'u lisans düzeyindeki brüt okullaşma oranından ve
%17.33'ü de önlisans düzeyindeki brüt okullaşma oranından
oluşmaktadır. Diğer yandan, yüz yüze eğitimde önlisans, lisans
ve lisansüstü düzeyde yükseköğretim brüt okullaşma oranları
sırasıyla %13.89, %29.58 ile %6.51 iken toplamda bu oran
%49.98'dir. Böylelikle, 2015 yılı itibariyle Türkiye'de toplamda
önlisans düzeyinde brüt okullaşma oranının %31.22, lisans
düzeyinde brüt okullaşma oranının %56.27 ve lisansüstü düzeyde
brüt okullaşma oranının %6.51 olduğu görülmektedir (Tablo
1). Bütün bu veriler doğrultusunda Türkiye'nin 2009 yılında %
46.94 olan yükseköğretim brüt okullaşma oranının 2010 yılında
% 56.75'e yükselmesiyle Türkiye'nin 2009 ve 2010 yılları arasında
Trow (1974)'e göre üniversal yükseköğretime geçtiğini ifade
edebiliriz (Şekil 8).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 6: Açıköğretimde eğitim düzeyine göre brüt okullaşma oranları (%) (2000-2015).
Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri (2000-2013), YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi (2014, 2015), TÜİK 2000 Genel Nüfus Sayımı
sonuçları ve 2000 Genel Nüfus Sayımına göre yapılan nüfus projeksiyonları (2001-2006), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) (2007-2015).
Not: 1Hesaplamalar yazarlar tarafından yapılmıştır.
2Hesaplamalarda teorik yaş grubu olarak 2000-2008 yılları arasında 17-21 ve 2009 yılından itibaren 18-22 yaş grubu kullanılmıştır.
32000-2001 ve 2005-2006 öğretim yılı arasında okullaşma oranları 2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre yapılan nüfus projeksiyonlarına
göre, 2007-2008 öğretim yılından itibaren okullaşma oranları ADNKS Nüfus Sayımı sonuçlarına göre hesaplanmıştır. |
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 7: Yüz yüze eğitimde eğitim düzeyine göre brüt okullaşma oranları (%) (2000-2015).
Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri (2000-2013), YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi (2014, 2015), TÜİK 2000 Genel Nüfus Sayımı
sonuçları ve 2000 Genel Nüfus Sayımına göre yapılan nüfus projeksiyonları (2001-2006), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) (2007-2015).
Not: 1Hesaplamalar yazarlar tarafından yapılmıştır.
2Hesaplamalarda teorik yaş grubu olarak 2000-2008 yılları arasında 17-21 ve 2009 yılından itibaren 18-22 yaş grubu kullanılmıştır.
32000-2001 ve 2005-2006 öğretim yılı arasında okullaşma oranları 2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre yapılan nüfus projeksiyonlarına
göre, 2007-2008 öğretim yılından itibaren okullaşma oranları ADNKS Nüfus Sayımı sonuçlarına göre hesaplanmıştır. |
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 8: Türkiye’de yükseköğretim brüt okullaşma oranlarının değişimi (%) (1980-2015)
Kaynak: Dünya Bankası Eğitim İstatistikleri (1980-2000); 2000-2015 yılına ait değerler yazarlar tarafından hesaplanmıştır. |
Şekil 9, 10 ve 11'de Türkiye'de 2000 ve 2015 yılları arasında
hesaplanan yükseköğretim net okullaşma oranları verilmiştir.
Türkiye'de 2000 yılında lisansüstü öğrencilerde hesaba katıldığında
yükseköğretim net okullaşma oranı %11.61 (%1.99 açıköğretim
ve %9.62 yüz yüze eğitim) iken bu oran 2015 yılında
%38.93'dür (%7.59 açıköğretim ve %31.34 yüz yüze eğitim).
Yükseköğretim net okullaşma oranlarında da 2008 yılından
sonra hızlı bir artış görülmektedir fakat yükseköğretim brüt
okullaşma oranının aksine yükseköğretim net okullaşma oranında görülen en fazla artış (yaklaşık %6.5) 2008 ve 2009 yılları
arasında olmuştur. 2008 ve 2009 yılları arasında yükseköğretimde
öğrenci sayısı %15.46 artış gösterirken aynı dönemde
açıköğretim öğrencilerinin sayısı %30.13 artmıştır (Şekil 2).
Ancak 2008 yılında %4.30 olan yükseköğretimde açıköğretim net okullaşma oranı 2009 yılında %7.05'e ulaşmıştır (Şekil 9).
Şekil 9 ve 10'a göre ise 2000 ve 2015 yılları arasında yükseköğretimde
önlisans net okullaşma oranının %2.91 (%0.47
açıköğretim ve %2.44 yüz yüze) iken %13.85'e (%3.6 açıköğretim
ve %10.25 yüz yüze eğitim); lisans net okullaşma oranının
%8.70'den (1.52 açıköğretim ve 7.18 yüz yüze) %25'e (%3.99
açıköğretim ve %21.01 yüz yüze) ve lisansüstü net okullaşma
oranının da %0.04'den %0.08'e yükseldiği görülmektedir. Ancak
özellikle açıköğretim brüt okullaşma oranının aksine açıköğretim
net okullaşma oranının 2010 yılından itibaren durağanlaşması
hatta azda olsa düşüş eğilimine girmesi de bir başka dikkat
çekici unsurdur. Hatta aynı zamanda açıköğretimde lisans net
okullaşma oranının azalırken önlisans net okullaşma oranının
artış gösterdiği de görülmektedir. Bu durumda 2010 yılından
itibaren 18-22 yaş grubuna dâhil gençlerin açıköğretimi daha az
tercih etmesi ve/veya açıköğretimi tercih etseler bile önlisans
programlarına öncelik vermeleri olarak yorumlanabilir. Diğer
yandan, Türkiye'de 2014 ve 2015 yılları arasında yükseköğretim
net okullaşma oranın düşüş eğilimi göstermesi de bir başka
dikkat çekici unsurdur. Ayrıca, ülkemizde yükseköğretimde net
okullaşma oranının brüt okullaşma oranına göre oldukça düşük
düzeyde olması Türkiye'de 18-22 yaş grubu dışında yükseköğretimde
çok fazla kayıtlı öğrencinin olduğunu göstermektedir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 9: Türkiye’de eğitim türüne göre yükseköğretim net okullaşma oranları (%) (2000-2015)
Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri (2000-2013), YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi (2014, 2015), TÜİK 2000 Genel Nüfus Sayımı
sonuçları ve 2000 Genel Nüfus Sayımına göre yapılan nüfus projeksiyonları (2001-2006), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) (2007-2015).
Not: 1Hesaplamalar yazarlar tarafından yapılmıştır.
2Hesaplamalarda teorik yaş grubu olarak 2000-2008 yılları arasında 17-21 ve 2009 yılından itibaren 18-22 yaş grubu kullanılmıştır.
32000-2001 ve 2005-2006 öğretim yılı arasında okullaşma oranları 2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre yapılan nüfus projeksiyonlarına
göre, 2007-2008 öğretim yılından itibaren okullaşma oranları ADNKS Nüfus Sayımı sonuçlarına göre hesaplanmıştır. |
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 10: Açıköğretimde eğitim düzeyine göre net okullaşma oranları (%) (2000-2015).
Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri (2000-2013), YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi (2014, 2015), TÜİK 2000 Genel Nüfus Sayımı
sonuçları ve 2000 Genel Nüfus Sayımına göre yapılan nüfus projeksiyonları (2001-2006), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) (2007-2015).
Not: 1Hesaplamalar yazarlar tarafından yapılmıştır.
2Hesaplamalarda teorik yaş grubu olarak 2000-2008 yılları arasında 17-21 ve 2009 yılından itibaren 18-22 yaş grubu kullanılmıştır.
32000-2001 ve 2005-2006 öğretim yılı arasında okullaşma oranları 2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre yapılan nüfus projeksiyonlarına
göre, 2007-2008 öğretim yılından itibaren okullaşma oranları ADNKS Nüfus Sayımı sonuçlarına göre hesaplanmıştır. |
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 11: Yüz yüze eğitimde eğitim düzeyine göre net okullaşma oranları (%) (2000-2015).
Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri (2000-2013), YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi (2014, 2015), TÜİK 2000 Genel Nüfus Sayımı
sonuçları ve 2000 Genel Nüfus Sayımına göre yapılan nüfus projeksiyonları (2001-2006), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) (2007-2015).
Not: 1Hesaplamalar yazarlar tarafından yapılmıştır.
2Hesaplamalarda teorik yaş grubu olarak 2000-2008 yılları arasında 17-21 ve 2009 yılından itibaren 18-22 yaş grubu kullanılmıştır.
32000-2001 ve 2005-2006 öğretim yılı arasında okullaşma oranları 2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre yapılan nüfus projeksiyonlarına
göre, 2007-2008 öğretim yılından itibaren okullaşma oranları ADNKS Nüfus Sayımı sonuçlarına göre hesaplanmıştır. |
Tablo 3 ve 4'de Türkiye'de 2009-2015 yılları için 18-22 yaş
grubunun yanı sıra 20-24 ve 18-24 yaş grupları da kullanılarak
yükseköğretim brüt ve net okullaşma oranları hesaplanmıştır.
Çünkü Dünya'da yükseköğretim okullaşma oranı hesaplamalarında
EUROSTAT'ın 20-24 yaş grubunu ve bazı ülkelerin (örneğin,
Amerika Birleşik Devletleri) 18-24 yaş grubunu kullandıkları
da görülmektedir. Ülkemizde yükseköğretimde net okullaşma
oranlarında 18-22, 18-24 ve 20-24 yaş grubu nüfusuna göre
yapılan hesaplama sonuçlarında pek fark görülmezken, yükseköğretimde
brüt okullaşma oranlarında 18-24 yaş grubu için
yapılan hesaplamalarda görülen düşüş büyük ölçüde teorik yaş
grubu nüfusunun 7 yıla çıkmasından kaynaklanmaktadır.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 3: Türkiye’de Farklı Yaş Gruplarına Göre Yükseköğretim Brüt
Okullaşma Oranları (%) (2009-2015) |
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 4: Türkiye’de Farklı Yaş Gruplarına Göre Yükseköğretim Net
Okullaşma Oranları (%) (2009-2015) |
Türkiye'de son yıllarda görülen yükseköğretim okullaşma
oranlarındaki bu hızlı artış Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK)
yükseköğretime erişimi arttırmak amacıyla son yıllarda attığı
iki önemli adımla açıklanabilir. Bunlardan ilki; 2006 yılından
itibaren kurulan üniversite sayılarındaki hızlı artıştır. 2006
yılında 15, 2007 yılında 17, 2008 yılında 9, 2010 yılında 8, 2011
yılında 1, 2013 yılında 1 ve 2015 yılında 5 olmak üzere toplam
56 yeni devlet üniversitesi kurulmuştur. Ayrıca aynı dönemde
vakıf üniversitelerinin kurulması da teşvik edilmiş; 2006 yılında
1, 2007 yılında 5, 2008 yılında 6, 2009 yılında 9, 2010 yılında 9, 2011 yılında 8, 2012 yılında 3, 2013 yılında 6, 2014 yılında 1
ve 2015'de 4 olmak üzere toplamda 52 yeni vakıf üniversitesi
kurulmuştur. Böylece, ülkemizde üniversiteler bütün illerimize
yaygınlaştırılmış olup, 109'u devlet ve 76'sı vakıf olmak üzere
üniversite sayısı toplam olarak 185'e yükselmiştir4.
YÖK'ün Türkiye'de yükseköğretime erişimin artırılmasına yönelik
attığı ikinci önemli adım yükseköğretim program sayılarını
ve kontenjanlarını arttırmasıdır. 2006 yılında 9 309 olan yükseköğretim
program sayısı (açıköğretim ve yüz yüze eğitimdeki
tüm önlisans, lisans ve lisansüstü programlar) 2015 yılında 22
638'e ulaşmıştır. Aynı şekilde 2006 yılında 423 882 olan yükseköğretim
programları kontenjanları 2015 yılında 1 056 129'a
yükselmiştir5,6 .
Türkiye'nin Yükseköğretim Okullaşma Oranı İtibariyle
Dünya'daki Yeri
Öncelikle belirtmek gerekir ki; Türkiye için hesaplanan hem net
hem de brüt yükseköğretim okullaşma oranlarıyla diğer ülkeler
için hesaplanan yükseköğretim okullaşma oranlarını doğrudan
karşılaştırmak doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü her ülkenin
eğitim sistemi farklı olduğundan, her ülkede resmi olarak kabul
edilen zorunlu eğitimin bitiş yaşı ve buna bağlı olarak yükseköğretime
başlangıç yaşı değişmektedir. Bu yüzden daha öncede
bahsedildiği gibi her ülkenin yükseköğretim okullaşma oranlarının
hesaplamalarında kullandığı teorik yaş grupları farklılık
göstermektedir. Ayrıca ülkelerin yükseköğretim programlarının
sürelerinin farklı olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
UNESCO her yıl yükseköğretimde ISCED 5, 6, 7, ve 8 seviyelerini
kapsayarak ülkelere göre yükseköğretime kayıtlı öğrenci
sayılarını, teorik yaş grubuna ait nüfusu ve yükseköğretim brüt
okullaşma oranlarını yayımlamaktadır. 2000 yılında Dünya'da
99 510 941 olan toplam yükseköğretim öğrenci sayısı yaklaşık
%100'lük artışla 2013 yılında 198 566 619'a yükselirken7 aynı
dönemde yükseköğretim brüt okullaşma oranı yaklaşık %13'lük
artışla %19.01'den %32.88'e yükselmiştir (Tablo 5).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 5: Gelir Düzeyi Ülke Gruplandırmasına Göre Yükseköğretim
Brüt Okullaşma Oranları (%) (2013) |
2000-2013 yılları arasında gelir gruplandırmasına göre ülkelerin
yükseköğretim brüt okullaşma oranlarına bakıldığında en
yüksek artış üst orta gelirli ülkelerde (yaklaşık %18) ve yüksek
gelirli ülkelerde (yaklaşık %17) görülmüştür (Tablo 5). En yüksek
yükseköğretim brüt okullaşma oranına %73.49'la yüksek gelirli
ülkeler sahiptir. Türkiye'de %94 yükseköğretim brüt okullaşma
oranı ile üst orta gelirli ülkeler grubunda (kişi başına milli gelirin
4086$ - 12 615$ arasında olduğu ülkeler8) yer almaktadır (Tablo
5). Bu tablodan Dünya'da ülkelerin gelir düzeyi arttıkça okullaşma
oranlarının da arttığı yorumu yapılabilir. Diğer yandan,
Dünya'da birçok ülkede eğer kişi başına milli gelir (“GDP per
capita”) 1000$'dan az ise yükseköğretim brüt okullaşma oranı
%15'den az iken, eğer kişi başına milli gelir 15 000$'den fazla ise
yükseköğretim brüt okullaşma oranı %50'den fazladır (World
Bank, 2011). Fakat Türkiye ise bu genel eğilime uymamaktadır çünkü Türkiye'de 2015 yılı itibariyle kişi başına milli gelir 9261$
ve yükseköğretim brüt okullaşma oranı %50'nin üzerindedir
(TÜİK, 2015).
Öte yandan, aynı dönemde, coğrafi bölge gruplandırmasına
göre ülkelerin yükseköğretim brüt okullaşma oranlarında Orta
ve Doğu Avrupa ülkelerinde (yaklaşık %30), Latin Amerika ve
Karayip ülkelerinde (yaklaşık %20) ve Kuzey Amerika ve Batı
Avrupa'da (yaklaşık %17) yüksek artışlar görülmüştür (Tablo 6).
Türkiye Orta ve Doğu Avrupa grubunda yer almakta ve 2015
yılında ulaştığı %94 yükseköğretim brüt okullaşma oranıyla bölge
ortalamasının üzerinde bir orana sahiptir (Tablo 6). Benzer
şekilde yükseköğretim brüt okullaşma oranlarında yüksek artış
görülen bu ülke gruplarında yükseköğretim brüt okullaşma
oranlarının Dünya yükseköğretim brüt okullaşma oranının
(%32.88) üzerinde olduğu görülmektedir (Tablo 6).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 6: Coğrafi Bölge Ülke Gruplandırmasına Göre Yükseköğretim
Brüt Okullaşma Oranları (%) (2013) |
Tablo 7'de İslam İşbirliği Teşkilatına (“OIC”) üye ülkelerdeki
nüfus, yükseköğretime kayıtlı öğrenci sayıları ve yükseköğretim
brüt okullaşma oranları verilmiştir. 2013 yılı itibariyle Türkiye'nin
OIC'ye üye ülkeler arasında en yüksek yükseköğretim brüt
okullaşma oranına sahip olduğu görülmektedir. OIC'ye üye ülkeler
arasında Türkiye dışında %50'nin üzerinde yükseköğretim
brüt okullaşma oranına sahip ve üniversal yükseköğretim
evresinde olan ülkeler İran, Arnavutluk, Suudi Arabistan ve
Kazakistan'dır. Türkiye dışında Arnavutluk 2000-2013 yılları
arasında %46.94'lük artışla yükseköğretim brüt okullaşma
oranında en yüksek büyüme performansına sahiptir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 7: İslam İşbirliği Teşkilatına (OIC) Üye Ülkelerde Nüfus, Yükseköğretime Kayıtlı Öğrenci Sayıları ve Yükseköğretim Brüt Okullaşma
Oranları (%) |
Tablo 8'de ise, benzer şekilde, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Örgütü (OECD) ve G20 üyesi ülkelerdeki nüfus, yükseköğretime
kayıtlı öğrenci sayıları ve yükseköğretim brüt okullaşma
oranları gösterilmiştir. 2013 yılında yükseköğretime kayıtlı en
fazla öğrenci (34 091 290) Çin'de bulunurken yükseköğretim
brüt okullaşma oranının en yüksek olduğu ülke Yunanistan'dır
(%110.16). 2000-2013 yılları arasında yükseköğretime kayıtlı
öğrenci sayısında genelde bütün ülkelerde artış gözlenirken
özellikle bu artışın üç kat veya daha fazla olduğu ülkeler
Çin, Suudi Arabistan, Türkiye ve Hindistan'dır. Aynı dönemde
yükseköğretim brüt okullaşma oranında Çin'de %22.44,
Hindistan'da %14.34, Suudi Arabistan'da %32.70 ve Türkiye'de
ise %58.60 oranında artışlar olmuştur. Dolayısıyla, Çin ve
Hindistan'ın artan öğrenci sayısına rağmen nüfus büyüklüklerinden
dolayı okullaşma oranında istenilen artışa ulaşamadıklarını
söylemek yanlış olmaz. Öte yandan, aynı dönemde,
Türkiye hariç yükseköğretim brüt okullaşma oranında %40'dan
fazla artış gösteren diğer ülkeler yalnızca Yunanistan ve Şili'dir.
Özellikle %100'ün üzerinde yükseköğretim brüt okullaşma
oranına ulaşan Yunanistan'daki bu hızlı büyümenin ülkede
yaşanan büyük ekonomik krizden kaynakladığını söylemek
yanlış olmayacaktır. Buradan krizin yol açtığı istihdam sorunları,
bireylerde istihdam edilebilirlik niteliğini artırma ve zaman
değerlendirme eğilimi ile açıklanabilir. Bu dönemde yalnızca
Japonya'da azda olsa yükseköğretim öğrenci sayısında düşüş
görülmektedir. Fakat buna rağmen bu ülkenin yükseköğretim
brüt okullaşma oranında yaklaşık %13'lük bir artış olmuştur.
Sonuçta yükseköğretim brüt okullaşma oranlarını öğrenci sayısı
ile birlikte ülkelerin nüfus yapılarının da belirlediği unutulmamalı
ve ülkelerarası karşılaştırmada nüfuslarda göz önüne
alınmalıdır.
2000-2009 yılları arasında, AB-27 ülkelerinde, ortalama olarak
yükseköğretim öğrenci sayısı %22 artarak (%27 yıllık büyüme)
2009 yılında yaklaşık 195 milyona ulaşmıştır. Bu dönemde
sadece Güney Kıbrıs ve Türkiye yükseköğretim öğrenci sayısını
yaklaşık üç kat arttırırken, Romanya iki katına çıkartmıştır. 2003
yılında Türkiye'de yükseköğretime katılım AB-27 ortalamasının
%4,6 altında iken, 2000 yılında Kıbrıs ve Romanya'da %8 ve %5
oranlarında AB-15 ortalamasının altındaydılar. Öte yandan,
İspanya 2000 yılında yükseköğretim öğrenci sayısına göre en
yüksek yüzdeye sahip ülkeyken; 2009 yılında Portekiz ile beraber
azda olsa yükseköğretim öğrenci sayısında azalma görülen
iki ülkeden biridir (EUROSTAT, 2012: 81-82).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 8: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve G20 Üyesi Ülkelerde Nüfus, Yükseköğretime Kayıtlı Öğrenci Sayıları ve
Yükseköğretim Brüt Okullaşma Oranları (%) |
Şekil 12'de 2013 yılı itibariyle Türkiye'nin yükseköğretim brüt
okullaşma oranı bakımından Yunanistan, Kore, Finlandiya, ABD,
Avustralya, Şili, Arjantin ve Yeni Zelanda'nın ardından dokuzuncu
sırada olduğu görülmektedir. 2015 yılıyla %94 yükseköğretim
brüt okullaşma oranına ulaşan ülkemizin bu sıralamada günümüzde
daha üst sıralara yükseldiğini öngörmek mümkündür.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 12: Dünya’da Yükseköğretim Brüt Okullaşma Oranları (%) (2013)
Kaynak: “UNESCO Institute for Statistics” (2016). |
Yükseköğretim Okullaşma Oranlarını Etkileyen Faktörler
Nüfus ve Öğrenci Sayılarındaki Değişimler
Nüfustaki değişimlerin eğitimde kayıtlı öğrenci sayısı üzerindeki
etkisi ilgili yaş gruplarında belirgin bir artış ya da düşüş
görüldüğü zaman önemli bir sorun olmaktadır. Özellikle 1990
yılından beri birçok gelişmiş ülkede yükseköğretim teorik yaş grubu nüfusunun düşmesi endişeleri arttırmıştır. Ancak OECD
(2006)'ya göre eğer kayıtlı öğrenci sayısındaki değişimler sadece
demografik faktörlerle belirlenmiş olsaydı (yıllık nüfus azalışı
ortalama %0,5'den daha fazla), OECD üyesi Avrupa ülkelerinde
1995 ve 2004 yılları arasında yükseköğretimde ortalama
öğrenci sayısı %5 oranında düşerdi. Nüfustaki değişimler, yükseköğretimde
mutlak kayıtlı öğrenci sayısını, giriş oranlarındaki
veya uzun/kısa süreli programların seçimindeki değişimlerden
daha az etkilemektedir. Fakat Batı Avrupa ülkelerinin aksine
Japonya'da demografik değişiklikler yükseköğretim öğrenci
sayısı üzerinde önemli bir rol oynamaktadır. 1960 yılında
Japonya'da 18 yaş nüfus 20 milyonken, 1964 yılında 14 milyona
düşerken 1966 yılında 25 milyona yükselmiştir. 1975 yılında 16 milyon olan 18 yaş nüfus 1992'de 20 milyona yükselmiş
ve 2002 yılında da 15 milyona ve 2009 yılında da 12 milyona
düşmüştür. 1992 ve 2002 yılları arasındaki yükseköğretime
giriş yaşındaki nüfusta görülen düşüşe rağmen yükseköğretime
girenlerin sayısı yalnızca 115 milyondan 105 milyona düşmüştür
(“Ministry of Education, Culture, Sports, Science and
Technology, Japan”, 2004). Mevcut veriler Batı Avrupa'da yükseköğretime
giriş oranının son yıllarda farklı oranlarda da olsa
arttığını göstermektedir. Ortalama giriş oranının tüm kayıtlı
öğrenci sayısından daha hızlı oranda artmasının başlıca sebebi
yükseköğretimde mesleki eğitim programlarının iyileştirilmesi
sonucunda kısa süreli program seçeneklerinin artmasıdır. Buna
ek olarak son yıllarda nüfusta görülen makul ölçüdeki düşüş yükseköğretime giriş oranlarını fazla etkilememiştir fakat bu
düşüşün gelecekte daha önemli bir rol oynaması muhtemeldir
(Teichler & Bürger, 2008).
OECD ülkelerinde doğum oranları azalırken nüfus yaşlanmakta
ve insan ömrü uzamaktadır. 2005 ve 2030 yılları arasında
65 yaşından büyük nüfusun toplam nüfus içindeki payının
ortalama %14'den %21'e yükselmesi beklenmektedir, ama bazı
ülkelerde bu oran zaten şu anda %18'in üzerindedir (Almanya,
Yunanistan, İtalya ve Japonya). BM (Birleşmiş Milletler) medyan
nüfus tahminlerine göre (2006 yılında revize edilen)
yükseköğretimde öğrenci payının çoğunu oluşturan 18-24 yaş
grubu nüfusun 2025 yılı itibariyle ortalama %9'luk bir düşüş
göstermesi beklenmektedir. Bu düşüşün kademeli olması ve
18-24 yaş nüfusun 2020 yılına kadar 10 ve 2025 yılında da 7
OECD ülkesinde (Danimarka, Lüksemburg, Hollanda, Norveç,
Türkiye, ABD, Meksika) artacağı öngörülmektedir (Vincent,
2008).
Bütün diğer şartlar eşitken, nüfus yükseköğretimdeki öğrenci
sayısını direkt etkiler çünkü genç nüfus öğrenci sayısının kısmi
belirleyicisidir. OECD ülkelerinde yükseköğretime kayıtlı öğrencilerin yaklaşık %80'ninin yaşı 25'den küçüktür. Böylelikle göreli
olarak daha küçük yaş nüfusları ile yükseköğretim öğrenci sayıları
arasında önemli bir bağ vardır. Eğer yükseköğretime giriş
oranı, programların süresi ve öğrenci ile ilişkili diğer faktörler
(yaş, vb.) değişmezse, genç nüfustaki düşüş yükseköğretim
öğrenci sayısını da düşürecektir. Başvuruların kabulü ve uzun
süresi öğrenci sayısındaki değişimin neden genç nüfustaki
değişimin gerisinden geldiğini açıklamaktadır. Genç nüfustaki
büyük değişimler birkaç yıl öğrenci sayılarına önemli bir etki
yapmayacaktır (Vincent, 2008).
Vincent (2008) OECD ülkeleri için 2025 yükseköğretim öğrenci
sayısı tahminleri yapmıştır. Buna göre eğer yükseköğretime
giriş oranları sürekli büyümeye devam ederse OECD ülkelerinde
ortalama öğrenci sayısı 2015 ve 2020 yıllarında 2005 yılındakinden
%13 ve 2025 yılında da %14'lük artış gösterecektir. Almanya,
Meksika ve Türkiye'de yükseköğretime giriş oranlarındaki
büyüme öğrenci sayısındaki artışı sağlayan ana faktördür.
Giriş oranlarındaki artış öğrenci sayısındaki düşüşü dengeleyebilir
ya da öğrenci sayısındaki büyümeyi arttırabilir. Birçok ülkede
yükseköğretimin kitleselleşmesi nüfusun büyüdüğü zaman
olmaz. Örneğin; ABD'de son genişleme genç nüfusun düşüşüyle
beraber gerçekleşmiştir (Anderson & Cook, 2008). Yükseköğretime
giriş oranlarının düşük olduğu ülkelerde giriş oranları
gelecek yıllarda artacak, fakat zaten üniversal yükseköğretime
ulaşmış ülkeler doyuma ulaştığından genç nüfusun büyüklüğü
daha belirleyici bir faktör olacaktır.
YÖK, 2007 yılında, 2025 yılında 19-22 yaş grubu için yükseköğretim
brüt okullaşma oranı hedefini açıköğretim öğrencileri
de dâhil %65 olarak açıklamıştır. Aynı çalışmada 2025 yılında
19-22 yaş grubu nüfusun 5 200 000 ve toplam öğrenci sayısının
(açıköğretim öğrencileri dâhil) 3 380 000 olması öngörülmüştür.
Ancak Türk yükseköğretimi bu hedefleri 2011 yılı itibariyle
aşmıştır.
Tablo 10'da ise ileride ülkemizdeki yükseköğretim brüt okullaşma
oranı hedeflerine ışık tutması bakımından hem TÜİK hem
de BM (Birleşmiş Milletler) tarafından yapılan 20-24 yaş grubu
nüfus tahminleri gösterilmektedir. Her iki tahminde de 20-24
yaş grubu nüfusun 2020'de maksimum düzeye ulaştıktan sonra
düşüş eğilimine gireceği öngörülmektedir.
Yabancı Öğrenciler
Bazı ülkelerdeki yabancı öğrenci sayıları yükseköğretim kayıtlı
öğrenci sayısını, yükseköğretim okullaşma ve giriş oranlarını
büyük oranda etkilemektedir. Örneğin Avustralya'da yabancı
öğrenciler yükseköğretime giriş oranı hesaplamalarına dahil
edilmezse %25 oranında bir fark oluşmaktadır (OECD, 2013:
291). Küresel olarak yabancı öğrencilerin sayısında görülen
artış yükseköğretim öğrenci sayısında görülen artıştan farklılık
gösterebilir. UNESCO verilerine göre Dünya'da 2000 ve 2010 yılları
arasında yabancı öğrenci sayısındaki artış %99 iken formal
yükseköğretim öğrenci sayısındaki artış %77'dir. Sonuç olarak
2000-2010 yılları arasında yükseköğretimde toplam öğrenci
sayısı içinde yabancı öğrencilerin payı %10'dan daha fazla artmıştır
(OECD, 2012:362). Günümüzde yükseköğretimde yabancı
öğrenciler daha çok nüfus ve öğrenci sayısı bakımından Dünya
ortalamasının altında büyüme oranına sahip gelişmiş ülkelere
gitmektedirler. Dolayısıyla bu ülkelerde yabancı öğrencilerin
toplam yükseköğretim öğrencileri içindeki payı sürekli artmaktadır.
Yabancı öğrenciler Avustralya, İngiltere, Avusturya, Yeni
Zelanda ve İsviçre gibi ülkelerde toplam yükseköğretim öğrenci
sayısının %10 ya da daha fazlasını oluşturmaktadırlar. Böylelikle
yabancı öğrenci sayısındaki artışın gelişmiş ülkelerde öğrenci
sayısını arttıran temel faktörlerden biri olarak gösterilebileceği
fakat yabancı öğrenci sayısındaki artışın yükseköğretim öğrenci
sayısındaki artışın ancak %10'unu açıklayabildiği edilebilinir.
Ayrıca Avustralya, Kanada, Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD
yükseköğretimleri Dünya'daki toplam yabancı öğrencilerin
%50'sinden fazlasına sahiptir (OECD, 2013: 305). Bu oran
Türkiye'de 2015 yılı itibariyle %1.1'dir (YÖK, 2015).