Dünya savaşlarından sonra toplumların yeniden inşası için ihtiyaç
duyulan yetişmiş insan gücünün sınırlı ekonomik olanaklar
ve zorlayıcı coğrafi koşullar içinde eğitilmesinde uzaktan öğretim
tarihsel bir rol üstlenmiştir. Uzaktan öğretimin bu tarihsel
rolü Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nden Güney Kore'ye, Birleşik
Krallık'dan Türkiye'ye, Dünya'nın birçok ulusunun kalkınmasına
ve/veya yeniden yapılanmasına katkıda bulunmuştur.
Aynı dönemlerde radyo ve televizyonun kitle iletişiminde başat
rol alması ve bu teknolojilerin uzmanlaşma ve yükseköğretim
talepleri için işe koşulması, uzaktan öğretimin Dünya genelinde
ilgi görmesine ve yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Uzaktan öğretim, gerçek ivmesini bilgisayar teknolojilerinin hızla
gelişmesi ve soğuk savaş döneminin sonlarına doğru başlayan
ağ, İnternet ve Web teknolojileri ile yakalamıştır. Posta, telefon,
radyo ve televizyon gibi kitle iletişim teknolojilerine 1990'lı
yıllardan itibaren katılan “Web” ve “Internet” teknolojileri,
öğrenen ile öğreten arasındaki iletişimi sağlayan çok daha hızlı,
esnek ve etkileşimli ortamlar sağlamıştır. Teknoloji ile uzaktan
öğretim arasındaki bu güçlü etkileşim uzaktan öğretime ivme
kazandıran en önemli faktörlerden birinin teknoloji olduğunu
göstermektedir (Casey, 2008). 21. Yüzyılda teknolojinin bireyleri
McLuhan (1964), öğrenme süreçlerini ve eğitim sistemlerini
değiştirebileceğine Hutchins (1969); hatta toplumları yeniden şekillendirebileceğine Toffler (1981) ilişkin görüşler literatürde
sıklıkla desteklenmektedir.
Yeni iletişim teknolojileri 21. Yüzyılda uzaktan öğretimin daha
büyük öğrenen gruplarına, daha zengin içeriklerle, daha hızlı
hizmet verme kabiliyetini geliştirmiştir. Mektup, radyo ve
televizyon ile başlayan uzaktan öğretim, günümüzde kişisel
bilgisayarlar, akıllı telefonlar, tablet bilgisayarlar ve internetin
toplumun her alanına hızla yayılmasıyla paradigma değişimine
uğramıştır. Böylece uzaktan öğretim günümüzde disiplinler
arası bir bilim alanına dönüşmüştür. Bu çalışmanın amacı da
uzaktan öğretimde meydana gelen bu paradigma değişimini
bütüncül bir bakış açısı ile ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda
uzaktan öğretimin 21. Yüzyılda yükselişi, bu yükselişi
tetikleyen etkenler ve meydana gelen paradigma değişimi,
literatürdeki çalışmalardan güncel araştırma ve uygulamalara
kadar farklı pencerelerden ele alınmıştır.
Kuhn (2008), paradigmayı bilimsel bir disiplini, zaman içerisinde
belirli bir noktada tanımlayan pratikler olarak tanımlamıştır.
Uzaktan öğretimi yeni yüzyılda tanımlayan pratikler de büyük
ölçüde bilişim teknolojileri ve kitle iletişim araçlarıyla değişime
uğramıştır. Ancak uzaktan öğretimde paradigma değişimini
tetikleyen faktörler bu teknolojiler ile sınırlı değildir. 21. Yüzyılda
uzaktan öğretimin yükselişini etkileyen çok sayıda teknolojik,
ekonomik, politik ve sosyolojik etkenden bahsetmek
mümkündür.
21. Yüzyılda Uzaktan Öğretimin Yükselişi
Uzaktan öğretimdeki paradigma değişimini anlamak için 21.
Yüzyılda değişen dinamikleri ve bu değişimlerin ihtiyaç duyulan
insan profiline ve dolayısıyla yükseköğretime etkilerinin iyi
okunması gerekmektedir. Bu dinamiklerden küresel ekonomi
trendi, uluslararasılaşma, bilişim teknolojilerinin yayılması,
ortaya çıkan yeni iş kolları, 21. Yüzyılda ihtiyaç duyulan insan
profilinin yeniden şekillenmesini zorunlu kılmıştır. Yeni dönemde
ihtiyaç duyulan insan profili sürekli eğitim ve yaşam boyu
öğrenme temelinde kendi kendine öğrenme, teknoloji ve bilgi
okuryazarlığı, yabancı dil, dijital vatandaşlık, değişen koşullara
uyum sağlama ve sürekli güncellenen bilgiyi takip etme yeterlikleri
etrafında şekillenmektedir. Küresel çapta yeni potansiyel
öğrenen gruplarının yaş, cinsiyet, kültür, dil, öğretim düzeyi,
meslekleri ve eğitim ihtiyacı da sürekli çeşitlenmekte ve farklılık
göstermektedir. Yerel öğretim kurumları bu yeni öğrenenlerin
öğretim ihtiyaçlarını gidermede çoğu zaman yetersiz kaldığından,
hem yerel hem de küresel ölçekte uzaktan öğretime
duyulan ihtiyaç genişlemiştir. Uluslararası ölçekte UNESCO ve
Avrupa Birliği'nin yaşam boyu öğrenme stratejilerinin merkezinde
artık uzaktan öğretim yer almaktadır (Akan, 2012). Bu da
uzaktan öğretimin yeni dönemde ne kadar stratejik bir öneme
sahip olduğunu göstermektedir (UNESCO/COL, 2005).
Uzaktan öğretimin dünya genelinde yaygınlaşmasını, ivme
kazanmasını sağlayan faktörlere bakıldığında eskiden beri var olan faktörlere çok sayıda yeni faktörün de eklendiği görülmektedir.
Bu yeni faktörler arasında başta internet olmak üzere
kitle iletişim ve bilişim teknolojilerindeki hızlı ilerleme ve yayılma,
ortaya çıkan yeni meslekler ve iş kolları, uluslararasılaşma,
yabancı dil eğitiminin yaygınlaşması, 21. Yüzyılda vatandaşlık ve
fırsat eşitliği yer almaktadır. Bu faktörleri Şekil 1'de görüldüğü
gibi 15 başlık altında incelemek mümkündür.
Uzaktan öğretimin dünya genelinde yayılması sadece yükseköğretim
ile de sınırlı değildir. Yükseköğretim bu alanda
öncülük etse de uzaktan öğretim hizmetleri aynı zamanda
ilk ve orta öğretim düzeyinde, engelli eğitiminde, hizmet-içi
eğitimde ve yabancı dil öğretiminde de aktif olarak kullanılmaktadır
(Simonson et al., 1999). Bu da bilgiye erişimin çok
önemli olduğu günümüzde eğitimde fırsat eşitliği, demokrasi
ve vatandaşlık için uzaktan öğretimin ne kadar önemli olduğunu
göstermektedir.
İçinde bulunduğumuz bu yeni yüzyılda sorumlu ve etkin bir
vatandaş olmak eskisinden daha farklı, incelikli ve karmaşık bir
hal almıştır. İş dünyası, sosyal yaşam, eğitim, ulaşım, iletişim,
yerleşim ve hatta siyasette meydana gelen kapsamlı dönüşümler
vatandaşlık kavramını da yeniden biçimlendirmiştir. Rekabete
dayalı küresel bilgi ekonomisinin baskın olduğu günümüzde
sahip olması gereken beceriler ve yeterlikler, hem toplumlar
hem de bireyler açısından önem kazanmıştır. Ortakları arasında
Apple, Microsoft ve Hewlett Packard gibi teknoloji şirketlerinin
de bulunduğu 21. Yüzyıl Becerileri Ortaklığı (Partnership for 21st
Century Skills) tarafından oluşturulan ‘21. Yüzyılda Vatandaşlığı
Yeniden Düşünmek' başlıklı raporda 21. Yüzyıl vatandaşlığı
dijital vatandaşlık, sivil okuryazarlık ve küresel sorumluluk
temelinde tanımlanmıştır (P21, 2013). Aynı raporda 21. Yüzyılda
duyarlı ve aydın vatandaşlık için vatandaşlara küresel
sorumluluk, sivil okuryazarlık ve dijital vatandaşlık becerilerinin
kazandırılması gerektiği vurgulanmıştır.
Yeni yüzyılda demokrasinin sürdürülebilirliği ve ekonominin
güçlendirilmesi ile birlikte yerel, ulusal ve küresel sorunlarla
başa çıkmak için bu yüzyıl vatandaşının sahip olması gereken
beceriler ve yeterlikler değişmiş, önemli ölçüde yenilenmiştir.
Öğrenenlere bu yeni becerilerin kazandırılması ve bu yüzyılın
vatandaşlığına hazırlanmasında uzaktan öğretim kritik ve yeri
doldurulamaz bir role sahiptir. Çünkü toplumun her kesiminden
çocuk, genç, yetişkin, yaşlı erkek ve kadınların, çalışanların,
işsizlerin, emeklilerin, engellilerin, kırsal alanda ve şehirde
yaşayanların, farklı dillerde konuşanların fırsat eşitliği içerisinde
kalite, güvenilirlik ve akreditasyondan ödün vermeden öğretim
hizmetlerinden yararlanması, ancak uzaktan öğretim ile mümkün
olabilir. Bu nedenle uzaktan öğretimin bağımsız bir bilim
alanı olarak değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Arz-talep dengesinin hızla değişmekte olduğu günümüz yükseköğretiminde
uzaktan öğretim odaklı bilgi erişimi olanaklarını
zenginleştiren kurumlar rekabet güçlerini de arttırmaktadır
(Akdemir, 2011). Yeni dönemde küresel ekonomi ve uluslararasılaşma
yeni meslekler, yeni iş sahaları ve işbirliği olanakları
sağladığı gibi, bu olanaklardan yararlanabilecek kabiliyetlere
sahip yeni insan profiline duyulan ihtiyacı da arttırmıştır. Bu
yeni insan profilinin öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bilişim teknolojilerinin merkezde olduğu yeni öğrenme çevreleri
oluşmuştur. Uzaktan öğretim kapsamında değerlendirilebilecek
bu yeni öğrenme çevreleri ise alanda, hem kuramsal hem
de pratik (uygulama) anlayışın değişmesine neden olmuştur.
Pratikten Kurama: Uzaktan Öğretimde Paradigma Değişimi
Paradigma'yı Oxford sözlüğü “bir şeyin tipik bir şablonu; desen
veya modeli” olarak Cambridge sözlüğü “bir şeyin modeli, açık
ve tipik bir örneği” olarak; Merriam-Webster sözlüğü de “içinde
teorilerin, kuralların, genellemelerin ve deneylerin yapılandırıldığı,
formüle edildiği bilimsel okul veya disiplinlerin felsefi
ve kuramsal çerçevesi” olarak tanımlamıştır. Türk Dil Kurumu
ise paradigmayı kısaca “değerler dizisi” olarak tanımlamıştır.
Kuhn (2008), paradigma değişimini (kaymasını) ise bilimsel bir
alana ilişkin kabul gören yaygın anlayışın bilimsel devrimler ile
değişime uğraması olarak açıklamaktadır. Bu bağlamda öğretim
amaçlı teknoloji kullanımıyla oluşan yeni öğrenme çevreleri
uzaktan öğretimde öğrenmenin yollarını zenginleştirmekle
kalmamış, zamanla öğrenmenin doğasına ilişkin görüşlerimizi
de derinden etkilemiştir. Böylece uzaktan öğretimde kuramdan
pratiğe (uzaktan öğretim özelinde pratikten kurama) kapsamlı
bir paradigma değişimi meydana gelmiştir.
Öğretim sürecine destek materyal olarak alıştırma ve pratiğe
dayanan öğretim yazılımlarıyla başlayan elektronik ortamda
öğrenme, internetin anında iletişim olanaklarıyla büyük bir
ivme kazanmıştır. Böylece davranışçı ve bilişsel öğrenme
kuramlarına uygun olarak aşamalı hiyerarşik bir yapıya sahip
sistematik çokluortam yazılımları ve bilgisayar tabanlı eğitim
yazılımları yerini yapılandırmacı yaklaşıma uygun, sunucu
tabanlı uygulamalara bırakmıştır. Yapılandırmacı öğrenme yaklaşımıyla
etkileşim içerisinde gelişen bilgisayar ve internet teknolojileri,
sunucu tabanlı ‘Öğrenme Yönetim Sistemleri-İçerik
Yönetim Sistemleri' (“LMS-CMS”) yapılarının ortaya çıkmasını,
sosyal “web”in öğretim faaliyetlerinde aktif kullanımını, ‘Açık
Eğitsel Kaynakların (“OERs”) çeşitlenmesini ve ‘Kitlesel Açık
Çevrimiçi Kurslar' (“MOOCs”) gibi daha esnek yapıların ortaya
çıkmasını sağlamıştır.
Baruque ve Melo (2004)'ya göre uzaktan öğretimde iyi bir
öğretim tasarımcısı tasarım sürecinde sadece bir öğrenme
yaklaşımından ve onun çıktılarından yararlanmaz; önemli olan
uzaktan öğretim öğrencisine uygun özel öğrenme görevlerini
yerine getirecek tasarımlar oluşturmaktır. Yapılandırmacı yaklaşımla
birlikte sağlanan işbirlikli ortamlar, sosyal “web” ve
etkileşim ortamları sayesinde uzaktan öğrenenin daha karmaşık
problemleri çözmesi beklenir. Dick ve Carey (2004)'in sistem
yaklaşımlı öğretim tasarım modeli, bu üç geleneksel öğrenme
yaklaşımının çıktıları ve araçlarından yararlanan bir öğretim
tasarımı modelidir. Bu durumun uzaktan öğretim öğretmeöğrenme
sürecinde etkili, verimli ve çekici fırsatlar yaratma
çabası içerisinde benimsediği pragmatist yaklaşımın doğasıyla
ilgili olduğunu söylemek mümkündür.
İnternetin dünya genelinde hızla yayılması sunucu tabanlı
eğitsel uygulamaların hem daha çok kişiye ulaşmasını sağlamış,
hem de zamandan ve mekândan bağımsız sürekli erişim ve etkileşim
olanağı sağlamıştır. Kişisel bilgisayarlara akıllı telefonlar
ve tablet bilgisayarlar gibi mobil teknolojilerin de dahil olması, öğrenenlerin sunulan uygulamalara hareket halindeyken
de erişimini sağlamıştır. Ayrıca eğitsel uygulamalar da sosyal
“web” ve semantik “web” teknolojilerinin de desteğiyle önemli
dönüşümler geçirmiştir. Artık herhangi bir eğitsel içerikten veya
uygulamadan başka kaynaklara, kişilere, uygulamalara ve araçlara
ulaşmak mümkün hale gelmiştir. Ağlar üzerinden sürekli
değişen ve hareketli bir düzensizlik içerisinde gerçekleşen bu
öğrenme Siemens (2005) tarafından “connectivist” öğrenme
olarak tanımlanmıştır. Bu gelişmeler oluşan yeni öğrenme
ortamlarının öğretimin yollarını zenginleştirmekle kalmadığını,
zamanla öğrenmenin doğasına ilişkin görüşlerimizi de derinden
etkilediğini, uzaktan öğretimde bir paradigma değişimine
neden olduğunu göstermektedir.
Teknolojiyle birlikte gelişen ve değişen öğrenme çevreleri yeni
öğrenme yaklaşımlarını da gerekli kılmıştır. Crawford (2009)'a
göre bu süreçte uzaktan öğretim aynı zamanda bir bilim alanı
olarak biçimlendirilmiş ve formüle edilmiştir. Sanal öğrenme,
e-öğrenme, çevrimiçi öğrenme, mobil öğrenme, çokluortam
öğrenme, öz-yönelimli öğrenme, öz-düzenleyici öğrenme, her
yerde öğrenme, oyun tabanlı öğrenme, senkron-asenkron
öğrenme gibi daha birçok yeni öğrenme yaklaşımının çoğunlukla
internet destekli dijital ortamlarda meydana gelen yeni
öğrenme deneyimlerinden ortaya çıktığı görülmektedir. Meyer
ve Murrell (2014) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada
ABD'de 39 yükseköğretim kurumunda “online” eğitim için
yararlanılan öğrenme yaklaşımları araştırılmıştır. Araştırmadan
elde edilen bulgulara göre “online” öğretimde en fazla yararlanılan
yaklaşımların sırasıyla öğrenme stilleri, yetişkin eğitimi,
öz-yönelimli öğrenme, deneysel öğrenme ve andragoji olduğu
belirlenmiştir. Bu bulgu, uzaktan öğretimde yararlanılabilecek
kapsamlı enstrüman yelpazesiyle farklı öğrenme yaklaşımlarının
kullanılabileceğini göstermektedir.
İlgili literatürde uzaktan öğrenme, e-öğrenme ve çevrimiçi
öğrenme kavramlarının da sıklıkla karıştırıldığı veya aynı
anlamda kullanıldığı görülmektedir. Bununla ilgili Moore,
Dickson-Deane ve Galyen (2011) tarafından gerçekleştirilen bir
araştırmada uzaktan öğrenme, e-öğrenme ve “online” öğrenme
kavramlarının tanımları, oluştukları ortamlar, kullandıkları
araçlar ve bağlamları karşılaştırılmıştır. Araştırmanın sonuçları
her üç kavramın da birbirinden farklı olduğunu ortaya koymuştur.
Çevrimiçi öğrenme e-öğrenmenin, e-öğrenme ise uzaktan
öğrenmenin bir alt öğrenme durumu olarak değerlendirilmiştir.
Yeni iletişim teknolojileri, bireyin kendini alışkın olduğu öğrenme
ortamlarının dışında daha hızlı, değişken ve yüksek derecede
iletişime olanak tanıyan yeni bir ortamda bulmasına neden
olmuştur. Böylece öğrenme aktiviteleri olarak yüksek derecede
teknoloji kullanımı ve iletişim kurma aktiviteleri öğrenme
kuramlarını da dijital çağa taşımıştır (Siemens, 2014). Var olan
teoriler değişen koşullara uygun olarak ayarlanmaya ve düzeltilmeye
çalışılmış, ancak öğrenenlerin yeni öğrenme süreçlerini
açıklamada yetersiz kalmışlardır (Siemens, 2005). Öğrenmede
çevrimiçi ağların değer kazandığı yeni dönemde Siemens,
(2014) “Connectivism: A Learning Theory for the Digital Age”
adlı çalışmasıyla öğrenme için yeni bir teorik altyapı geliştirmeyi
amaçlamıştır. “Connectivism” sosyal, ilişkili, toplum temelli
ve çağdaş öğrenme karakteristiklerini açıklamak için ortaya çıkmış bir öğrenme yaklaşımı olarak değerlendirilmekte ve dijital
çağda ağlar üzerinde öğrenmeyi açıklayan bir öğrenme kuramı
olarak karşımıza çıkmaktadır (Siemens, 2005).
Gelinen noktada, uzaktan öğretimin farklı öğrenme kuramlarından
ve yaklaşımlarından etkili bir şekilde yararlanmakla
kalmayıp, yeni öğrenme yaklaşımlarına da kaynaklık ettiği
görülmektedir. Özgün ortam, araç ve teknolojilerinin yanında
özgün öğrenme yaklaşımlarıyla da uzaktan öğretimin geçirdiği
paradigma değişimiyle olağan bilim düzeyine ulaştığı, zamanı
gelmiş güçlü bir bilim alanı olduğu savunulmaktadır. Bu görüşü
destekleyen en önemli gelişmelerden biri de Türkiye'de Üniversitelerarası
Kurul tarafından Ekim 2015'ten itibaren ‘Açık ve
Uzaktan Öğrenme'nin', ‘Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Temel
Alanı' altında doçentlik bilim alanı olarak kabul edilmesi olmuştur.
Bağımsız bir disiplin ve olağan bilim düzeyine ulaşmış bir alanın
en belirgin özelliklerinden biri, kuram ile birlikte araştırma ve
uygulama zenginliğidir (Kuhn, 2008). Bu bağlamda uzaktan
öğretimin eğitim yöntemlerinden biri olarak değerlendirildiği
paradigmadan bir bilim alanı olarak değerlendirildiği paradigmaya
doğru değişimi anlamak için bilimsel araştırma ve yayınların
incelenmesinde fayda görülmektedir. Uzaktan öğretimde
yapılan 1980-2015 arasındaki bilimsel araştırmalar ve bilimsel
yayınlar kronolojik bir bakış açısıyla tartışılmıştır.
1980-2015 Arası Uzaktan Öğretimde Bilimsel Araştırma ve
Yayınlar
Uzaktan öğretim alanında yapılan bilimsel araştırmaların
ve yayınların yıllara göre değişimi alanın bir yöntem olduğu
anlayışından bir bilim alanı olduğu anlayışına doğru oluşan
paradigma değişimini açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu
değişim ile birlikte uzaktan öğretimle ilgili önceki dönemlere
göre yapılan çok daha fazla araştırma ile bilimsel bilgi birikimi
geliştirilmiştir (Gunawardena & McIsaac, 1996; Aydın, 2005).
“Thomson Reuters, Web of Science” veri tabanında, 1980 ile
2015 yılları arasında, uzaktan öğretim terimiyle yapılan sorgulamada
çalışmanın başlığında ‘uzaktan öğretim' içeren 2182
bilimsel yayına ulaşılmıştır. Bu yayınların yıllara göre dağılımı
Şekil 2'de verilmiştir.
Yayın sayıları incelendiğinde 1988, 1995 ve 1999 dışında genel
olarak bir artışın olduğu gözlemlenmektedir. Bu artışın nedenlerini
incelemek amacıyla yayınların içerikleri incelenmiştir.
Yapılan incelemede 1988 yılında bilgisayar ağlarının, 1995
yılında “Web” ve “Internet”in, 1999 yılında ise çoklu ortamların
uzaktan öğretimde kullanımının öne çıktığı görülmüştür.
Bu yıllardaki teknolojik gelişmelere bakıldığında 1988 yılında
ilk T1 omurgasının (ilk yüksek veri iletim hattı) ARPANET'e
bağlandığı ve ABD'de kişisel bilgisayarların sayısının 45 milyona
çıktığı görülmektedir. 1995 yılında ARPANET'in özel şirketlerin
ortak işletmesine geçmesiyle internet tüm Dünya'ya açık hale
gelmiştir. 1999 yılında ise Flash 4 ve Photoshop gibi çoklu
ortam yazılımlarının yaygın olarak kullanılmaya başlandığı ve
çoklu ortamların saklanabileceği ilk mikro sabit sürücülerin
(170 MB'lık) IBM firması tarafından üretildiği görülmektedir.
Buna göre ağ, internet, “Web” ve çoklu ortam teknolojilerinin
uzaktan öğretimde kullanılması, alanda yapılan ilgili bilimsel araştırma ve yayınların da konusu olmuştur. Diğer bir ifadeyle
Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) 1980 ile 2015 yılları arasında
uzaktan öğretimin bilimsel yayın ve araştırma gündemini
domine etmiştir. Uzaktan öğretimde BİT merkezli paradigma
değişimini ortaya koyan diğer bir gösterge de, 2182 bilimsel yayına 1980 ile 2015 yılları arasında yapılan 3705 atıfın yıllara
göre dağılımıdır (Şekil 3).
Yıllara göre uzaktan öğretim ile ilgili “Web of Science”da taranan
bilimsel yayınlara yapılan atıfların günümüze kadar artış gösterdiği;
özellikle 2010'lu yıllarda bu atıfların en yüksek değerlerine ulaştığı görülmektedir. 1996 yılına kadar 16 yıl boyunca atıf
sayıları 20'yi bulmazken, iki yıl sonra 40'a, üç yıl sonra 60'a, 10
yıl sonra 120'ye 14 yıl sonra 360'a ulaşmıştır. Bu durum uzaktan
öğretimdeki paradigma değişiminin bilimsel araştırma ve yayına
da yansıdığını açık bir biçimde göstermektedir.
“Web of Science” veri tabanı dışında, bilimsel yayınların dizinlenmesinde
referans veri tabanlarından biri de “Scopus”dur. Bu nedenle uzaktan öğretim ile ilgili bilimsel yayınların yıllara göre
değişimini ortaya koymak amacıyla “Scopus” veri tabanında da
sorgulama yapılmıştır. 1980 ile 2015 yılları arasında, ‘uzaktan
öğretim' terimiyle yapılan sorgulamada 2689 bilimsel yayına
ulaşılmıştır. Bu yayınların çalışma alanlarına göre dağılımı Şekil
4'de verilmiştir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Şekil 4: “Scopus” veri tabanında yayınların çalışma alanlarına göre
dağılımı (Şubat 2015). |
Şekilde de görüldüğü gibi disiplinlerarası bir alan olarak uzaktan
öğretim ile ilgili çalışmalar 20'nin üzerinde farklı çalışma alanına
dağılmıştır. Bununla birlikte uzaktan öğretim ile ilgili bilimsel
yayınların büyük bir farkla en fazla sosyal bilimlerden çıktığı
görülmektedir. Bu bulgu, uzaktan öğretim bilim alanının sosyal
bilimler temel alanı altında değerlendirilebileceğini göstermektedir.
Bu da ‘Açık ve Uzaktan Öğrenme' doçentlik alanının
‘Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Temel Alanı' altında açılmasını
açıklar niteliktedir. Yapılan analizlerde uzaktan öğretim ile ilgili
bilimsel yayınların en fazla üretildiği 10 yükseköğretim kurumu
belirlenmiştir (Şekil 5).
Şekil incelendiğinde yapılan yayınların sayısı açısından sırasıyla
Birleşik Krallık, Türkiye, Kanada, ABD ve Hindistan üniversitelerinin
alana öncülük ettiği görülmektedir. Anadolu Üniversitesi'nin
Dünya genelinde ikinci sırada yer alması Türkiye'nin alandaki
bilimsel bilgi birikiminde ve araştırmada öncülüğünü gösterir
niteliktedir.
Uzaktan Öğretimde Güncel Araştırma Konuları
Uzaktan öğretimde paradigma değişiminden önce bilimsel
araştırma ve yayınların yetersizliğiyle ilgili literatürde bazı
çalışmalar bulunmaktadır. Coldeway (1988), bu yıllarda uzaktan
öğretimde araştırma yetersizliğinin temel nedenlerini altı
başlıkta incelemiştir. Bunlar arasında uzaktan öğretim sistemlerinin
tasarımında araştırmacıların görev almaması, uzaktan
öğretim araştırmalarının akademik ve finansal anlamda yeterli destek görmemesi, uzaktan öğretim kurumlarının açık sınırlandırmalar
ve tanımlamalar yapmaktan kaçınmaları, teori ve
pratik uyumunun sağlanamaması, yüz-yüze ve uzaktan öğretimin
karşılaştırılması gibi gerçek anlamda sınıflandırılamayacak
ve sonuçları tekrarlanamayacak değişkenlerin kullanılması
yer almaktadır. Daha sonra Feasley (1991), bu faktörleri kapsamlı
olarak ele almış, bilişim teknolojilerindeki ilerlemenin
uluslararası işbirliğini ve uzaktan öğretimde bilimsel araştırma
potansiyelini arttıracağını öngörmüştür. Feasley (1991)'in bu
öngörüsünden 24 yıl sonra günümüzde uzaktan öğretim ile ilgili
yazılmış binlerce kitap ve on binlerce makale bulunmaktadır.
Yeni dönemde uzaktan öğretim alanında yapılabilecek araştırmalar
ile ilgili çok sayıda çalışmaya ulaşmak mümkündür.
Sherry (1995), uzaktan öğretimin temel araştırma problemlerini
dört başlıkta toplamıştır. Bunlar öğrenen özellikleri ve
ihtiyaçları, öğretim süreçlerinde medyanın etkisi, erişim problemleri
ile öğretmen, öğrenci ve tasarımcıların değişen rolleri
şeklinde sıralanmıştır. Benzer şekilde Watkins ve Schlosser
(2003), uzaktan öğretim alanında yapılabilecek araştırmalara
ilişkin kapsamlı çalışmalarında deneysel, yarı deneysel, meta
analiz, durum/etnografi, yeni teknik/teknoloji geliştirme,
maliyet etkinliği ve analizi, model geliştirme ve değerlendirme
çalışmalarının uzaktan öğretimde yararlanılabilecek araştırma
paradigmaları olduğu belirtilmiştir.
21. Yüzyılın ilk çeyreğinde uzaktan öğretim alanında yapılabilecek
araştırmalarla ilgili önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin
başında öğretimin izlenmesi, değerlendirilmesi ve ulaşılan
verilere uygun öğretim tasarımına imkân veren öğrenme
analizleri, mobil teknolojilerin uzaktan öğretimde kullanımının
yaygınlaşması, bireysel öğrenmeyi destekleyen anlamsal “web”
ve öğrenenin ‘informal' öğrenmelerine yönelik yaygın olarak
kullanılmaya başlanan sosyal ağlar gelmektedir. Literatürdeki
Sherry (1995), Watkins ve Schlosser (2003), Zawacki-Richter
(2009), Simonson, Schlosser ve Orellana (2011) gibi araştırıcıların
araştırmalarından ve günümüzdeki uygulamalardan da
yararlanılarak uzaktan öğretim ile ilgili araştırma yapılabilecek
çok sayıda araştırma konusu belirlemek mümkündür:
• Uzaktan öğretimde öğrenme analitikleri (tasarım, planlama,
ölçme ve değerlendirme)
• Büyük veri (“big data”) ve ‘veri madenciliği'nin uzaktan
öğretimde kullanılması
• Uzaktan öğretimde ‘Kitlesel Açık Çevrimiçi Kurslar'
(“MOOCs”)
• Açık öğrenme kaynaklarının (“OERs”) yayılması
• Uzaktan öğrenenler için ‘Sosyal Ağ Analizleri' (“SNA”)
• ‘Kitlesel Uzaktan Öğretim' için ‘Bulut Bilişim Teknolojileri'nin
kullanılması
• Uzaktan öğretimde yüksek bırakma, ayrılma (“drop out”)
oranları
• Uzaktan öğretimin küreselleşmesi ve yeni öğrenen grupları
• Uzaktan öğretim paydaşlarının değişen rolleri
• Uzaktan öğretimde ölçme ve değerlendirme sorunsalı
• Uzaktan öğrenenler için destek hizmetleri ve rehberlik
• Kalite güvencesi, akreditasyon ve denklik
• Uzaktan öğrenenler için yeni öğrenme yaklaşımları
• Uzaktan öğretimde fırsat eşitliği
• Uzaktan öğretimin geleceği
• Yaşam boyu öğrenme ve öğrenmede özgürlük
• Uzaktan öğretimde değişen yönetim anlayışları
• Öğrenmede açıklık, açık kaynak ve etik
• Üniversitelerin evrimi ve yeni üniversite modelleri
• Uzaktan öğretim için yerel ve küresel politikalar
• Yükseköğretimde küresel eğilimler ve uzaktan öğretim
• 21. Yüzyıl okuryazarlıklarının (teknoloji okuryazarlığı, medya
okuryazarlığı, ekonomi okuryazarlığı, bilgi okuryazarlığı
vb.) uzaktan öğretim ile kazandırılması
• 21. Yüzyıl vatandaşlığı, dijital vatandaşlık ve uzaktan öğretim
• Değişen öğrenme çevrelerinde uzaktan öğretim tasarımı
• Toplumda dezavantajlı gruplar ve uzaktan öğretim
• Uzaktan öğrenenlerin bilişsel yük, kaybolma ve dikkat problemleri
• Uzaktan öğrenenlerin bilgisayar, internet, sosyal “Web”
bağımlılıkları
• Engellilere yönelik uzaktan öğretim
• Uzaktan öğrenenler için kültürel farklılıklar
• Değişen öğrenen ihtiyaçları, bireysel ve kültürel farklılıklar
• Uzaktan yabancı dil öğretimi
• Özel gereksinimli bireyler için uzaktan öğretim
• İlk ve orta öğretim için uzaktan öğretim
• Uzaktan öğretimde teknoloji kabulü
• Kişiselleştirilebilir “online” öğrenme ortamları (“PLEs”)
• Uzaktan öğretim uygulama ve araçlarında ‘Artırılmış Gerçeklik'
(“AR”)
• Uzaktan öğretimde ‘Semantik Web' (“Web 3.0” veya
Anlamsal “Web”)
• Uzaktan öğretimde ‘Sosyal Web' (“Web 2.0”)
• 3D sanal Dünya'larda uzaktan öğretim
• Konu ve kavram haritalarının uzaktan öğretimde kullanılması
• Uzaktan öğretimle oluşan sanal gerçeklik, sanal etnografi ve
“online” topluluklar
• Her şeyin interneti (“IoE”), şeylerin interneti (“IoT”)
• Uzaktan öğretimde kitle iletişim araçlarının değişen rolleri
• Bilgisayar oyunları, video oyunları, eğitsel oyunlarla uzaktan
öğretim
Bu araştırma alanlarının bazıları eğitimde fırsat eşitliği, kitle iletişim
araçlarının kullanılması ve destek hizmetleri gibi uzaktan
öğretimin yaygın araştırma konuları; bazıları ise öğrenme analitikleri,
büyük veriler ve bulut bilişim gibi yenilikçi konulardır.
Uzaktan öğretim alanında araştırma yapmak isteyen akademisyen
ve bilim insanları bu araştırma konularından yararlanarak
alana dinamik ve yenilikçi bir çerçeve kazandırabilirler.