|
2019, Cilt 9, Sayı 2, Sayfa(lar) 256-267 |
|
DOI: 10.5961/jhes.2019.328 |
Üniversiteli Kadın Öğrencilerin Gözünden Kadının Güçlenmesi |
Özge Sanem ÖZATEŞ GELMEZ |
Hacettepe Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sosyal Hizmet Bölümü, Ankara, Türkiye |
Anahtar Kelimeler: Güçlenme, Kadının güçlenmesi, Üniversiteli kadın öğrenciler, Nicel araştırma |
|
Bu çalışmada üniversite eğitimi gören kadın öğrencilerin, kadının güçlenmesi ile Türkiye’de yaşayan kadınların güçlenmesi sorununa
yönelik bakış açılarının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çerçevede Hacettepe Üniversitesi’nin farklı bölümlerinde öğrenim gören 219
kadın öğrencinin katıldığı nicel bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında uygulanan anketler ile ilk olarak öğrencilerin
kadının güçlenmesinde rol oynayan etkenlere, sorumlu aktörlere, kararlara katılımın önemine, sorunun kökenine ilişkin değerlendirmeleri
alınmıştır. Ardından öğrencilerin gözünden, Türkiye’de kadınların hareket serbestisinin sınırlılıklarının, kendilerini ilgilendiren kararlara
katılım gücünün ve yaşamlarını kontrol gücünü zayıflatan etkenlerin neler olduğu anlaşılmaya çalışılmıştır. Araştırma sonucunda kadınların
bireysel düzeyde güçlenmeleri kadar toplumsal düzeyde de dönüşümü sağlayabilecek alanların önemi ortaya konulmuştur. Buna göre
kadınların kendilerini güçlü kılacak koşulları yaratabilecekleri tercihler yapabilmeleri, güçlendirici bir niteliğe sahip eğitime katılmaları,
siyaset alanında bizzat yer almaları, kadının sosyal ve ekonomik durumunun iyileşmesini sağlayacak türde ücretli çalışma biçimlerinde yer
almaları son derece önemlidir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Barbara Bryant Solomon 1976 yılında yayınladığı Black
Empowerment: Social Work in Oppressed Communities isimli
çalışmasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’ndeki siyahi
birey ve grupların, toplumun olumsuz değer yargılarının
öznesi haline geldiğini vurgulayarak, olumsuz değer atfedilen
diğer grupları güçsüz kılan koşullara dikkat çekmiştir (Lucas,
1978). 1970’li yılların ikinci yarısından başlayarak gitgide
üzerinde daha çok tartışılan bir konu olan güçlenmeye, kişinin
kendi yaşamının yazarı olabilmesi ve güçsüzleştirici koşulların
dönüşümü için harekete geçilmesi gerekliliğine vurgu yapar.
Etnisite, sınıf, yaş, engel durumu, toplumsal cinsiyet gibi
farklılıkların, eşitsizlik olarak inşa edilmesiyle ortaya çıkan
güçsüzleştirici koşullar, kişilerin kaynaklara adil biçimde
erişimini engellemektedir (Jones, 1998; Lishman, 1998).
Bu nedenle güçlenme, kişilerin baskılayıcı sosyal yapılarda
dönüşüm yaratmak üzere harekete geçmeleriyle, egemen
kurumlarda yaşanan dönüşümü ifade eder (Callahan & Swift,
2018). Bu dönüşümü başaracak kişiler ise baskı, yoksulluk,
sömürü ve buna benzer yıkıcı deneyimler nedeniyle yaşamları
için gerekli adımları atabilme gücünü daha önce kendinde
bulamayan kişilerin bizzat kendileridir. Zira güçlenme, başkaları
için birer kaynak ve dönüştürücü eylemin potansiyel aktif birer
katılımcısı olan her bir kişinin aynı zamanda bireysel, sosyal ve
politik değişimleri yaratabilecek yeterlilikte olduğu varsayımına
dayanır (Horejsi & Sheafor, 2003).
Kadının güçlenmesi de toplumsal cinsiyetleri nedeniyle
kadınları güçsüz kılan koşulların dönüşümünü ifade eder. Bu
dönüşüm, kadınların insan olarak doğuştan sahip oldukları
değer nedeniyle kendilerine borçlu olunan yaşamın yaratılması
için verilen bir mücadele sürecidir. Bu süreçte kadınların
yaşamlarını ve koşullarını eleştirel bir şekilde analiz etme
kapasitelerine ve bireysel, sosyal ve toplumsal değişime
katkıda bulunma yeteneklerine güvenilmesi gerekir (Murphy-
Graham, 2012). Bu nedenle kadının güçlenmesi, tüm kadınların
yaşamlarının pek çok farklı alanında kontrol sahibi özneler
olarak yeniden varlık kazanma sürecidir.
Bu çalışmada, güncelliğini koruyan bir mesele olan kadının
güçlenme sorunsalının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Bu amaç doğrultusunda -daha önce konuyla ilgili yapılan
çalışmalardan farklı olarak- bu değerlendirmenin, üniversiteli
kadın öğrenciler tarafından yapılması hedeflenmiştir. Böylece
kadın üniversite öğrencilerinin, kadının güçlenmesine ilişkin
bakış açıları ve özellikle yaşadıkları coğrafyada bu sorunu nasıl
gördükleri irdelenmek istenmiştir. Bu bağlamda çalışmada ilk
olarak güçlenme ve kadının güçlenmesi konusu incelenmiş,
ardından çalışmanın amacı doğrultusunda kadın öğrencilerle
gerçekleştirilen nicel araştırmanın sonuçları tartışılmıştır.
Dönüştürücü Bir Süreç ve Sonuç Olarak Güçlenme
Güçlenme, her bir kişinin, yalnızca insan olmaktan dolayı
bir değere sahip olduğuna ve bu değer bağlamında insansal
olanaklarını gerçekleştirebilmelerine işaret eder. İnsana atfedilen
olanakları gerçekleştirebilme anlamında güçlenme, kişilerin
kendi yaşamları ve koşulları üzerinde kontrol kazanarak, toplumsal dezavantajlarla ve eşitsizliklerle mücadele edebilecek
donanımı elde etmesini ifade eder (Thompson, 1998; Akt.
Thompson, 2013). Bu nedenle güçlenme, kişilerin söz konusu
mücadeleyi verebilmesi için ihtiyaçlarını karşılama, problemlerini
çözme ve gerekli kaynakları harekete geçirme yeteneklerinin,
duygularının, bilgilerinin ve deneyimlerinin tanındığı ve
geliştirildiği sosyal ve devamlı bir süreçtir (Gibson, 1991; Akt.
Hughes & Caliandro, 2000). Bu süreç, kişilerin yaşamlarının
daha önce hakim olamadıkları belirli yönleri üzerinde kontrol
sahibi olan, değişimi yaratma ve kaynaklara ulaşmada muktedir
aktif birer özne olarak kendilerini görmeleri dolayısıyla aynı
zamanda bir sonuçtur (Varkey, Kureshi, & Lesnick, 2010).
Güçlenme üzerine yürütülen tartışmalar, bu sürecin kişi açısından
yalnızca bireysel değil, aynı zamanda sosyal ve politik bir
süreç olduğu ortaklığını taşır. Örneğin Magar (2003), güçlenmenin
bireysel ve toplumsal boyutlarda gerçekleştiğini vurgular.
Magar’a göre bireysel boyutta güçlenme, bireysel tavır
ve becerilerde gözlemlenen kapasitenin gelişimiyken, sosyal
ve politik katılımı içeren kolektif davranış yoluyla grup kapasitelerinin
gelişimi, güçlenmenin toplumsal boyutunu ifade
eder. Bu iki boyutta başarılan güçlenme ise gerekli kaynaklara
erişim olanağının artmasını sağlar. Benzer biçimde Thompson
(2013) da bireysel sorun ve koşulların, geniş sosyo-politik
bağlamla ilişkisinin kurulmaması halinde, kişilerin salt bireysel
düzeyde işlevselliklerinin artmasının güçlenmeyi sağlamayacağını
vurgulayarak, güçlenmenin bireysel, kültürel ve yapısal
düzeylerine dikkat çeker. Thompson’a göre kişinin hedeflerini
başarmasının önünde engel yaratacak psikolojik etkenlerin
ortadan kaldırılması ve kişinin benlik saygısını artırma çabaları
bireysel düzeyde güçlenmedir. Kültürel düzeyde güçlenme, bir
kültüre ait olan kural, alışkanlık ve kanıksanmış varsayımların
kişinin hedeflerine ulaşmasının önünde yaratacağı engellerin
ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir ve kalıp yargılar ile diğer ayrımcı
yargılara karşı mücadele çabalarını içerir. Yapısal düzeyde ise
güçlenme sınıf, ırk, toplumsal cinsiyet gibi etkenler nedeniyle
kişinin toplumdaki yeri bakımından ortaya çıkan dezavantajların
ortadan kaldırılmasını ve yoksulluk ve ırkçılık gibi yapısal
sorunlarla mücadeleyi gerektirir.
Özetle güçlenme, kişinin bilişsel süreçlerindeki değişimlerle
ilgili olduğu kadar, sosyal ilişkilerdeki dönüşümlerle, politik
meseleler ve haklarla da ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.
Zira bir kişi farkındalıkları olmaksızın, koşulların dönüşümü
için adım atamayacağı gibi kolektif eylem olmaksızın tek
başına kişisel farkındalık da güçlenme için bir anlam ifade
etmeyecektir (Kilby, 2011). Bir başka deyişle güçlenme, kişilerin
yaşamları üzerinde kontrol sahibi olmak, kendi gündemlerini
belirlemek, beceri kazanmak, sorunları çözmek ve kendine
güven geliştirmekle ilgili olduğu kadar kolektif, sosyal ve politik
bir süreç ve sonuçtur (Varkey et al., 2010).
Bireysel Düzeyden Toplumsala Yükselen Bir Mücadele
Olarak Kadının Güçlenmesi
Kadının güçlenmesi kadınların siyasal, ekonomik, eğitsel, insani,
sosyal ve kültürel kaynakları seferber etme becerilerinin, kendi
ajandalarını belirleme ve olaylara yön verebilme kapasitelerinin
gelişmesini ifade eder (Kilby, 2011; Steady, 2005). Güçlenmiş kadın ideali, kadının kişi olarak kendi değerinin farkında olan,
kendini varedebilmiş, hayatının tüm alanlarını düzenleme
kontrolüne ve seçenekler arasında tercih yapabilme, fırsatlara
ve kaynaklara erişebilme gücüne sahip olan kadını ifade eder
(Bhuyan, 2006; Khader, 2011). Dolayısıyla güçlenme bireysel
düzeyde kadının özgüvenini ve benlik saygısını yeniden
kazanmak, yaşamının kontrolünü elinde tutmak üzere
harekete geçmesini gerektirir (Taşdemir-Afşar, 2018). Bireysel
düzeyde ortaya çıkan tüm bu değişimlerin yanı sıra kadın
açısından güçlenme, baskının doğasını oluşturan etkenlerin ve
ataerkil yapının anlaşılmasında aktif rol oynama, daha adil bir
toplumsal ve ekonomik düzen oluşturma, toplumsal ilişkilerin
-özellikle toplumsal cinsiyet ilişkilerinin- dönüşümüne ve karar
alma süreçlerine katılım anlamında toplumsal bir dönüşüme
de işaret eder (Kilby, 2011). Bu nedenle yalnızca kadın olmaları
nedeniyle geçmişte yoksun bırakıldıkları tüm özgürlüklere ve
fırsatlara erişebilen kadınlar, yalnızca kendileri açısından değil,
tüm diğer kadınların pozisyonu açısından da toplumun eşitsiz
güç ilişkilerinde ve ataerkil yapıda değişim yaratmak üzere
harekete geçebilen kadınlardır (Bhuyan, 2006).
Tercihte bulunabilme kapasitesinin gelişiminin, kadının güçlenmesi
ile yakından ilişkili olduğu değerlendirilir. Güçsüz kılınma
halini, seçim yapma yetisinden yoksun olma, güçlenmeyi ise bir
tür seçim yapma becerisinin gelişimi süreci olarak tanımlama,
kadınların tercihte bulunabilmelerinin önemini vurgular. Örneğin
Kabeer (1999) kadının güçlenmesini, yaşamı ile ilgili stratejik
tercihlerde bulunma yetisinden yoksun bırakılmış kişiler
olarak kadınların bu beceriyi genişletmesi olarak tanımlar. Bazı
tercihlerin hem seçilmiş olup hem de güçsüzleştirici olabileceği
yönündeki eleştiriler, güçlenmenin belirleyici özelliklerinden
biri olan; yaşamın kritik alanlarını saptayabilme becerisinin
kazanımı ile birlikte önemli olan seçimleri, önemli olmayanlardan
ayırt edebilmenin de mümkün olacağı vurgusuyla yanıtlanır
(Khader, 2011).
Kadının güçlenmesi açısından önemli olan yaşam alanlarının
hangisinin daha öncelikli olduğu konusunda bir fikir birliği olduğunu
söylemek mümkün değildir (Cunningham, Ruel, Ferguson,
& Uauy, 2015). Bu kritik alanlardan birisi eğitimdir. Paulo
Friere, 1968 yılında yayınlanan ve günümüzde de önemini korumayı
başarmış olan kitabı Ezilenlerin Pedagojisi’nde, eleştirel
bir eğitim ile geliştirilebilecek olan bilinçlenme ve farkındalığın
güçlenme sürecinin merkezinde yer aldığını vurgular (Powell,
2001; Rai, 1999). Freire’nin yaklaşımı, toplumun yoksulluk ve
güçsüzlükle baskılanmış insanlarının eğitimine dayanır. Bu
insanlar özgür eylemde bulunan özneler olmaktan çok, eylemleri
etkilenen nesneler haline getirilmişlerdir. Eleştirel diyalogu
içeren eğitimle birlikte, insanlar kendilerine ve kendi kültürlerine
ilişkin farkındalık geliştirirler ve bu farkındalıkla yaşadıklarının
kaçınılmaz olmadığı bilincine varırlar. Amaç, başkaları
tarafından oluşturulan yapılara sürüklenen nesne konumundaki
insandan, kendi koşullarını yaratan ve kontrol eden özne
konumundaki insana dönüşümdür (Payne, 2015).
Eğitimin, kadının güçlenmesi açısından oldukça büyük bir
öneme sahip olduğu ve eğitim düzeyinin, kadınların kapasitelerini
ortaya çıkartmalarında, ekonomik, sosyal ve politik hayata
katılımlarında önemli bir rol oynadığı muhakkaktır (Demirdirek & Şener, 2014). Zira kadınların eğitimi, yalnızca ekonomik
veya sosyal yararları nedeniyle değil, daha ziyade, kadınların
yaşamlarını anlamlı kılma fırsatlarını genişletmenin ve güçlenmelerinin
bir yolu olması bakımından önemli görülmektedir
(Murphy-Graham, 2012). Bununla birlikte güçlenme ve eğitim
arasındaki ilişkin boyutlarına ilişkin tartışmalar da bulunmaktadır.
Eğitimin düzeyi kadar -ve belki daha fazla biçimde- içeriği
de, bireylerin güçlenmesinde etkili olabileceği gibi güçsüz
kılınmalarına da neden olabilir (Gümüşoğlu, 2008). Kaldı ki tek
başına eğitimin, kısa vadede kadının güçlenme sürecini kısıtlayan
birçok koşulla başa çıkabilmesini ve baskıcı sosyal yapıları
değiştirmesini beklemek gerçekçi değildir. Kadının güçlenmesi
denkleminde eğitim, tercihte bulunabilme, ücretli çalışma ve
temsil gibi pek çok değişkenden yalnızca birisidir (Murphy-
Graham, 2012).
Eğitim gibi gelir getirici bir işte çalışma da kadınlar için bir
güçlenme kaynağı olabilir (Er-Ülker, Özdemir, & Yılmaz, 2018;
Hacettepe University Institute of Population Studies, 2013).
Zira kadın açısından güçlenme, aynı zamanda ekonomik bir
gelişimle birlikte başarılır (Dalrymple & Burke, 2006). Kadınları
kamusal alana ve akrabalık temelli kontrol çemberinin dışına
çıkaran çalışma biçimleri, kadınların seslerinin duyulmasını,
eşleri ve diğer baskın aile üyeleriyle ilişkilerini dönüştürme
kapasitelerinin gelişmesini, kadınlar için cinsiyetlerine göre
belirlenenlerin ötesinde yeni kimlik türlerinin ortaya çıkmasını
sağlayabilir (Kabeer, 2008). Ancak gelir getirici bir işte çalışıyor
olmak da kadınların, erkeklere bağımlı olduğunu kabul eden
toplumsal normların hâkimiyetinde kadının güçlenmesi
açısından tek başına yeterli değildir (Barrientos, 1998).
Kadınların yaşamın her alanında karar verici konuma gelmeleri,
medyada kadının gücünü ön plana çıkaran haberlere yer
verilmesi, kadının politik alanda temsil edilmesi, bu alana
hâkim eril yapının öncellikle kişilerin zihninden silinerek mevcut
siyasal algı ve tutumların değişimi ve kadın dayanışmasının
başarılması da kadınların kendilerini güçsüz kılan koşullara
meydan okumaları, başkalarını etkileyebilmeleri ve değişimi
gerçekleştirebilmeleri için önemli olan dinamikler arasında yer
alır (Aktaş, 2018; Çokluk-Cömert, 2018; Örs & Demirel, 2018).
Özetle, bireysel düzeyden toplumsala yükselen bir mücadele
olarak kadının güçlenmesi, yaşamın salt bir alanında elde edilen
başarılarla kazanılamayacağı gibi, kadın açısından eşitsizlikleri
inşa eden koşulların ve ataerkil yapının tüm kadınlar için
dönüşümünün sağlanmaması halinde de kazanılabilecek bir
mücadele değildir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Üniversite eğitimi almakta olan kadın öğrencilerin, kadının
güçlenmesine ilişkin bakış açılarını ortaya çıkartmak amacıyla
nicel araştırma tasarımıyla gerçekleştirilen bu araştırmada
Hacettepe Üniversitesi’nin, öğrenci sayısı en fazla olan beş
farklı fakültesinin yine öğrenci sayıları en fazla olan 10 bölümünde
gerçekleştirilmiştir. Böylece Edebiyat Fakültesinin İngiliz
Dili ve Edebiyatı ve Alman Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde,
Eğitim Fakültesinin Sınıf Öğretmenliği ve İngilizce Öğretmenliği
Bölümlerinde, Mühendislik Fakültesinin Bilgisayar Mühendisliği
ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümlerinde, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin İktisat ve Sosyal Hizmet Bölümlerinde,
Fen Fakültesinin ise Biyoloji ve Kimya Bölümlerinde
öğrenim gören toplam 3722 kadın öğrenci, araştırmanın evreni
olarak belirlenmiştir. Rastgele örnekleme yöntemiyle ve gönüllülük
kriteri üzerinden %90 güvenilirlik düzeyi, 0.05 güven
aralığında 253 kadın öğrenci örneklem olarak seçilmiştir. Araştırma
kapsamında 2016-2017 akademik yılı içinde uygulanan
anketler içinden yanıtlanması yarım bırakılan 34 anket değerlendirmeye
alınmamış ve analize toplam 219 kadın öğrenciden
toplanan anketler dahil edilmiştir. Araştırma verilerinin analizi,
sosyal bilimlerde istatistiksel analizler yapmaya olanak sağlayan
SPSS versiyon 23.0 paket programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Araştırmaya İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden 28, Biyoloji
Bölümünden 42, İktisat Bölümünden 24, Sosyal Hizmet Bölümünden
34, Sınıf Öğretmenliği Bölümünden 39, Bilgisayar
Mühendisliği Bölümünden beş, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünden
17, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünden
dokuz, Kimya Bölümünden 18, İngilizce Öğretmenliği Bölümünden
ise üç öğrenci katılmıştır. Yaş ortalaması 20, en küçüğü 17,
en büyüğü 28 yaşında olan öğrencilerin, 217’si bekar, biri evli
ve biri boşanmıştır.
Araştırma verileri, kadın üniversite öğrencilerinin genel
olarak kadının güçlenmesine yönelik ve Türkiye’de kadının
güçlenmesine yönelik değerlendirmeleri olarak iki alt başlıkta
paylaşılmıştır.
Üniversiteli Kadın Öğrencilerin Kadının Güçlenmesine
Yönelik Değerlendirmeleri
Araştırma kapsamında kadın öğrencilerden öncelikle kadının
güçlenmesinde rol oynayan; kadın haklarının yasal olarak
güvence altına alınması, kadının ekonomik bağımsızlığının
olması, eğitim hakkından yararlanabilmesi, sosyal hayatta
görünür olması, politikada daha aktif rol alması, cinsiyetçi
işbölümünün ortadan kalkması, kendi kararlarını verebilmesi
gibi temel etkenleri değerlendirmeleri beklenmiştir.
Tablo 1’de görülebileceği üzere kadın öğrenciler, kadının
güçlenmesi sürecinde ilk iki sıraya, %84.5 oranıyla hukuki/yasal açıdan kadın haklarının korunmasını ve %79 oranıyla kadının
ekonomik açıdan bağımsız olmasını yerleştirmişlerdir. Ayrıca
öğrencilerin pek çoğu (%70.8), güçlenmesi için kadının tercihte
bulunabilmesi gerekliliğine katılırken, diğer etkenlerin gerekliliğine
katılmama oranlarıyla karşılaştırıldığında, öğrencilerin
en az oranda (%0.5) bu konuya katılmıyorum yanıtını vermiş
olmaları dikkat çekicidir.
Kadının güçlenmesinde rol oynayan temel etkenler sıralamasında
öğrenciler, kadının eğitim hakkından tam yararlanmasını
%68.9 oranıyla, sosyal hayatta daha görünür ve aktif hale
gelmesini %65.8 oranıyla, kadın ile erkek arasındaki cinsiyetçi
işbölümünün ortadan kaldırılmasını ise %63 oranıyla daha geri
sıralara yerleştirmişlerdir.
Öğrenciler, kadının güçlenmesinde rol oynayan etkenler
arasında en alt sırada (%53.4 oranıyla) kadının politikada ve
yerel/merkezi yönetimde daha aktif olarak yer alması gerekliliğini
değerlendirmişlerdir. Kadının güçlenmesinde, politik
katılımının etkili olacağı düşüncesine katılmayanların oranı
da (%4.6), bu konuda kararsız olduğunu belirtenlerin oranı da
(%42), kadının güçlenmesinde diğer etkenlere katılmayan ya
da kararsız kalan öğrencilerin oranından daha yüksektir.
Tablo 2’de görülebileceği gibi araştırmaya katılan öğrencilerin,
kadının güçlenmesinde sorumluluk alması gereken aktörlere
ilişkin değerlendirmeleri alındığında ise kadınların bizzat
kendilerini, beklentinin altında bir oranla sorumlu gördükleri
yorumunda bulunulabilecek bir sonuç ortaya çıkmıştır.
Öğrencilerin, kadının güçlenmesinde sorumlu olduğunu düşündükleri
aktörlerin başında, %63’lük bir oranla yerel yönetimler
gelmektedir. Bu sonuçla birlikte değerlendirildiğinde öğrencilerin,
merkezi yönetimleri, yerel yönetimlerle aynı ya da
yakın düzeyde sorumlu görmemiş olması dikkat çekicidir. Zira
öğrenciler, merkezi yönetimleri, kadının güçlenmesi açısından
sorumlu olan aktörler arasında %44.7’lik bir oranla beşinci
sıraya yerleştirmiştir.
Öğrenciler, kadının güçlenmesinde rol oynayan aktörler
sıralamasında kadınların bizzat kendilerini %56.2 oranıyla
ikinci sıraya yerleştirirken, kadın örgütlerini bu sıralamada
%37.9 oranıyla altıncı sıraya yerleştirmiş olmaları dikkate değerdir. Bununla birlikte öğrenciler, kadının güçlenmesinde
rol oynayan aktörler arasında, kadın örgütleri dışında kalan
sivil toplum örgütlerinin %49.3 oranıyla daha ön sıralarda yer
aldığını düşünürken, kanaat önderlerini ise sivil toplumun da
önünde %52.1 oranla üçüncü sırada önemli aktörler arasında
değerlendirmişlerdir. Öğrencilerin bu konuda en az sorumlu
bulduğu aktör ise %27.4 oranıyla medya ve basın olmuştur.
Araştırmada elde edilen çarpıcı bir diğer sonuç da, kadının kendi
yaşamının eğitim, sağlık, çalışma ve evlilik gibi farklı alanlarına
ilişkin kararlara katılımının, kadının güçlenmesi üzerindeki rolü
değerlendirilirken ortaya çıkmıştır.
Tablo 3’de görüldüğü üzere kadın öğrenciler, kadının güçlenmesi
açısından, kendi evlilik kararlarını almasının %77.6’yla ilk
sırada, eğitim kararlarını almanın %75.3’le ikinci sırada, politik
kararları almanın ise %63 ile üçüncü sırada gerekli olduğunu
düşünmektedir. Öğrenciler, %61.6 oranıyla ücretli çalışmaya
katılma kararlarını almanın, %59.8 oranıyla kendi inanç
özgürlükleri ve dini pratikleriyle ilgili kararlarını almanın, %53
oranıyla kadınların kendi sağlıklarına yönelik kararları almanın
ise güçlenmeleri bakımından daha ikincil gereklilikler olduğunu
düşünmektedirler.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 3: Farklı Alanlarda Kararlara Katılımın Kadının Güçlenmesinde Önemine İlişkin Değerlendirmeler |
Öğrenciler, kadının güçlenmesi için günlük aktivitelere katılmamışlardır. Bu alanda kadınların karar verebilmesinin, güçlenmeleri
açısından gerekli olduğu görüşünde kararsız olduğunu
belirten öğrencilerin oranı da (%41.6), diğer alanlarda kararlara
katılımın kadının güçlenmesi için gerekli olduğu konusunda
kararsızlık bildiren öğrencilerin oranından daha fazladır.
kararlarını almanın gerekli olduğuna ise %50.7 oranında katılmışlardır. Bu alanda kadınların karar verebilmesinin, güçlenmeleri
açısından gerekli olduğu görüşünde kararsız olduğunu
belirten öğrencilerin oranı da (%41.6), diğer alanlarda kararlara
katılımın kadının güçlenmesi için gerekli olduğu konusunda
kararsızlık bildiren öğrencilerin oranından daha fazladır.
Öğrenciler arasında, evlilik ve eğitim ile ilgili kararlara
katılımın, kadının güçlenmesindeki birincil önemi üzerinde
bir uzlaşı söz konusudur. Zira bu iki alanda kararlara katılımın,
kadının güçlenmesi açısından gerekli olmadığını belirtenlerin
oranının da (%4.1 ve %5.5), bu konuda kararsız olduğunu
vurgulayanların oranının da (%18.3 ve %19.2), diğer alanlarla
karşılaştırıldığında daha düşük olduğu görülmektedir.
Kadınların kendi inanç özgürlükleri ve dini pratikleriyle ilgili
kararlarını alabilmesinin, güçlenmeleri açısından önemli olduğu
düşüncesine katılmayan kadın öğrencilerin oranı (%9.6), tüm
diğer alanlarda kararlara katılımın kadının güçlenmesi için
gerekli olmadığını belirtenlerin oranından daha fazla olduğu
görülmektedir.
Tablo 4’de görülebileceği gibi araştırmada ortaya çıkan
dikkat çekici bir diğer sonuç, kadının güçlenmesinde yaşanan
sorunun, daha çok Doğu toplumlarına özgü olduğu yönündeki
yanılsamalı bir algının üniversiteli kadın öğrenciler tarafından
benimsenmiş olmasıdır.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 4: Kadının Güçlenmesi Sorununun Doğu Toplumlarıyla İlişkilendirmesine İlişkin Değerlendirmeler |
Tablo 4’de görüldüğü üzere öğrenciler yarıdan fazla bir oranla
(%60.7), kadının güçlenmesi sorununu doğu kültürüne has bir
sorun olarak görmekte ve sorunun farklı tarihsel ve kültürel
yapılarda da mevcut olduğu gerçeğini ciddi bir biçimde göz
ardı etmektedirler. Kadın öğrencilerden bu konudaki görüşünü
katılmıyorum olarak belirtenlerin oranı %26.5’ken, kararsız
olduğunu belirtenlerin oranı ise %12.8’dir.
Üniversiteli Kadın Öğrencilerin Türkiye’de Kadının
Güçlenmesine Yönelik Değerlendirmeleri
Araştırmaya katılan öğrencilerin Türkiye’de yaşayan kadınların
büyük çoğunluğunun sağlık kuruluşuna gitme, alışveriş yapma,
arkadaş, akraba ve komşu ziyaretinde bulunma gibi hareket
serbestisine ilişkin değerlendirmelerini ortaya çıkarmak
amacıyla yöneltilen soruda, bu konudaki görüşünü kadının
özgür olmadığı yönünde belirtenlerin oranının, kadının hareket
serbestisi olduğu ya da olup olmadığına ilişkin kararsız kaldığını
belirten öğrencilerin toplam oranından fazla olması dikkat
çekicidir.
Tablo 5’de görüldüğü gibi kadın öğrencilerin yarısından fazlası
(%55.3) Türkiye’de yaşayan kadınların sağlık kuruluşuna gitme, alışveriş yapma, akraba ve komşu ziyaretinde bulunma gibi
hareket serbestisi üzerinde bir kısıt olduğunu düşünmektedirler.
Öğrencilerden Türkiye’de kadınların hareket serbestisi olduğu
görüşüne katılanların oranı %28.3’ken, kararsız olduğunu
belirtenlerin oranı ise %16.4’dür.
Üniversiteli kadın öğrencilerin, Türkiye’de kadının hareket
serbestisi olup olmadığı yönündeki değerlendirmelerinin yanı
sıra Türkiye’de kadının hareket serbestisini engelleyen temel
etkenlere ilişkin değerlendirmeleri de alınmıştır.
Tablo 6’da görüldüğü gibi öğrenciler, Türkiye’de kadınların
istediği yere gitmesinin önünde engel yaratan temel etkenlerin
başında, %79.5 oranıyla aile baskısının geldiğini belirtmişlerdir.
Aile baskısının, kadının hareket serbestisi önünde engel
yaratmadığını belirten öğrencilerin oranı (%3.1) ile bu konuda
kararsız olduğunu belirtenlerin oranı (%17.4) diğer etkenlerle
karşılaştırıldığında en düşük katılmama ve karasızlık oranı
olarak ortaya çıkmıştır.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 6: Türkiye’de Yaşayan Kadınların Hareket Serbestisini Engelleyen Temel Etkenlere İlişkin Değerlendirmeler |
Benzer bir sonuç, öğrencilerin altyapı yetersizliklerinin kadının
hareket serbestisiyle ilişkisini değerlendirilmelerinde de ortaya
çıkmıştır. Zira öğrenciler, altyapı yetersizliklerinin en az oranda (%24.2) kadının hareket serbestisi önünde engel yarattığı
düşüncesine katılmışlardır. Alt yapı yetersizliklerinin, kadının
hareket serbestisini engellediği düşüncesine katılmayan
öğrencilerin oranı (%26.5) ile bu konuda kararsız olduğunu
belirten öğrencilerin oranı (%49.3) da, diğer engel yaratan
etkenlere ilişkin düşüncesini katılmıyorum ya da kararsızım
olarak belirten öğrencilerin oranından fazladır.
Dini inançların, Türkiye’de kadının istediği yere gitmesinin
önünde engel yaratması konusuna öğrenciler, en az ikinci
oranda (%36.5) katıldıklarını belirtmişlerdir. Dini inançların,
kadının hareket serbestisini engellediği düşüncesine katılmayan
öğrencilerin oranı (%20.1) ile bu konuda kararsız olduğunu
belirten öğrencilerin oranı (%43.4) da, alt yapı yetersizliklerine
ilişkin değerlendirmelerin ardından ikinci sırada yüksek oranlar
olarak ortaya çıkmıştır.
Araştırma sonucunda öğrencilerin, Türkiye’de kadının istediği
yere gitmesinin önünde güvenlik sorunlarının engel yarattığı
düşüncesine %71.7 oranıyla, geleneğin ve ataerkil yapının
engel yarattığı düşüncelerine %66.2 oranlarıyla, ekonomik
yoksunluğun engel yarattığı düşüncesine ise %48.4 oranıyla
katıldıkları görülmüştür.
Öğrencilerin, Türkiye’de yaşayan kadınların hareket serbestisi
olup olmadığına ilişkin değerlendirmelerine benzer sonuçlar,
Türkiye’deki kadınların doğum, hamile kalma, kürtaj, çocuk
sayısı gibi kendi bedeni üzerinde söz sahibi olma durumuna
ilişkin değerlendirmelerinde de ortaya çıkmıştır.
Tablo 7’de görüldüğü üzere, araştırmaya katılan kadın öğrencilerin
%72.6’sı gibi büyük çoğunluğu Türkiye’deki kadınların
kendi bedenleri üzerine söz sahibi olmadığını düşünürken,
yalnızca %21’i kadının bu konuda söz sahibi olduğu düşüncesine
katılmış, oldukça düşük bir oranda da (%6.4) ise bu konuda
kararsız olduklarını belirtmişlerdir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 7: Türkiye’de Yaşayan Kadınların Kendi Bedeni Üzerinde Söz Sahibi Olma Durumuna İlişkin Değerlendirmeler |
Türkiye’de yaşayan kadınların yaşamlarının farklı alanlarını
ilgilendiren kararlara katılım gücüne sahip olup olmadığının
değerlendirilmesinin amaçlandığı soruda, üniversiteli kadın
öğrencilerden kadının; hane giderleriyle, aile etkinlikleriyle,
eğitimle, kendi evlilikleriyle, inanç özgürlükleri ve dini pratikleriyle
ilgili kararlara, kendi sağlık harcamalarına ilişkin kararlara,
sendika üyeliği, hangi partiye oy vereceği gibi politik kararlara,
kendi günlük aktivitelerine yönelik kararlara ve son olarak
ücretli çalışma kararlarına katılımını değerlendirmeleri istenmiştir.
Tablo 8’de görülebileceği gibi öğrencilerin verdikleri yanıtlarda,
genel olarak Türkiye’de yaşayan kadınların kendi hayatlarına
yönelik kararlara katılımda çok güçlü olmadıkları yönünde bir
değerlendirmede bulundukları gözlenmiştir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 8: Türkiye’de Yaşayan Kadınların Kararlara Katılım Gücüne İlişkin Değerlendirmeler |
Öğrenciler en fazla oranda (%38.8), Türkiye’de kadının kendi
sağlık harcamalarıyla ilgili kararlara katılım gücü olduğu
yönünde görüş bildirmişlerdir. Bu oranı, %34.7 ile kendi günlük
aktivitelerine yönelik kararlara katılım gücü olduğu, %33.8
oranıyla inanç özgürlükleri ve dini pratikleriyle ilgili kararlara
katılım gücü olduğu, %30.6 oranıyla ise aile etkinlikleriyle
ilgili kararlara katılım gücü olduğu yönündeki görüşler takip
etmektedir.
Türkiye’de kadınların, kendi evlilik kararlarına, eğitimleriyle
ilgili kararlara, kadınların hane giderleriyle ilgili kararlara, politik
kararlara, kendi ücretli çalışma kararlarına ve hane giderleriyle
ilgili kararlara katılım gücü olduğunu belirten öğrencilerin oranı
ise %30’ların altında kalmıştır. Bu alanlar arasında öğrenciler
en fazla oranda (%37.9) Türkiye’de kadınların ücretli çalışmaya
katılma kararlarını verme konusunda güçlü olmadığı yönünde
görüş bildirmişlerdir.
Türkiye’de kadınların kararlara katılımını farklı alanlar
üzerinden değerlendiren öğrencilerin görüşlerinde ortaya
çıkan dikkat çekici bir başka unsur ise kararsızlık belirten
öğrencilerin oranının, görüşlere katılan ve katılmayan
öğrencilerin oranından çok daha yüksek olmasıdır. Öğrenciler
en çok oranda (%53) Türkiye’de kadınların aile etkinlikleriyle
ilgili kararlara katılım gücü olduğu, ardından %52.5 oranıyla
hane giderleriyle ilgili kararlara katılım gücü olduğu, %51.6
oranıyla kendi sağlık harcamalarıyla ilgili kararlara katılım gücü
olduğu görüşlerinde kararsız olduklarını belirtmişlerdir.
Tablo 9’da görülebileceği üzere araştırmaya katılan öğrencilerin
değerlendirmelerinde, Türkiye’de kadınların hayatları
üzerinde kontrol gücünü zayıflatan ataerki, gelenekler ve aile
baskısı gibi unsurlarıyla paternalizmin varlığına işaret ettikleri
görülmektedir.
Tablo 9’da de görülebileceği gibi kadın öğrenciler, kadınların
kendi yaşamları üzerindeki kontrol gücünü zayıflatan en büyük etkenleri sırasıyla gelenekler (%77.6), aile baskısı (%75.8)
ve ataerkil yapı (%69.4) olarak sıralamışlardır. Diğer tüm
etkenlere ilişkin görüşleriyle karşılaştırıldığında, söz konusu bu
üç etkenin, kadının gücünü zayıflatan boyutlara sahip olduğu
görüşüne katılmayan öğrencilerin oranının da düşük olduğu
görülmektedir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 9: Türkiye’de Yaşayan Kadınların Yaşamları Üzerindeki Kontrol Gücünü Zayıflatan Etkenlere İlişkin Değerlendirmeler |
Kadın öğrenciler, kadınların kendi hayatları üzerinde kontrol
sahibi olmalarını engelleyen etkenlerden biri olarak eğitim
düzeyini %54.8’lik bir oranla dördüncü sıraya, ekonomik
yoksunluğu ise %45.2’le beşinci sıraya yerleştirmişlerdir.
Öğrenciler tarafından %31.5 oranıyla kadının kendi tercihleri
ile %42 oranıyla dini inançlar ve pratikleri kadının hayatını
kontrol etme gücü üzerinde en az engel yaratan etkenler olarak
değerlendirilmiştir. Bununla birlikte dini etkenlerin, kadının
gücünü zayıflattığı görüşüne katılmayan kadın öğrencilerin
oranı (%16.9), diğer etkenlerin güçsüzleştirici boyutu olduğu
görüşüne katılmayan öğrencilerin oranından daha fazladır. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Bu çalışmada, üniversiteli kadın öğrencilerin kadının güçlenmesi
sorunsalı üzerine değerlendirmeleri ve yaşadıkları coğrafyada
bu sorunu nasıl gördükleri irdelenmek istenmiştir. Yapılan
araştırmada üniversiteli kadın öğrencilerin, kadının güçlenmesi
sürecinde ilk sıraya, hukuki/yasal açıdan kadın haklarının
korunmasını, ikinci sıraya kadının ekonomik açıdan bağımsız
olmasını, üçüncü sıraya ise literatürde kadının güçlenmesi ile
tercih yapabilmesi arasında kurulan ilişkiye (Kabeer, 1999;
2001; 2005) benzer biçimde kadının tercihte bulunabilmesi
gerekliliğini yerleştirdikleri görülmüştür. Dolayısıyla araştırmaya
katılan kadın öğrenciler tarafından kadının ‘kendi hayatının
yazarı olması’ sorunsalının ön planda tutulduğu söylenebilir.
Literatürde kadının tercih yapabilme özgürlüğünün olmasına
rağmen, seçimleriyle kendisini güçsüz kılabileceği yönündeki
tartışmalara getirilen yanıtlara (Khader, 2011) benzer
biçimde araştırmaya katılan öğrenciler de içinde yaşadıkları
coğrafyada kadının yaşamı üzerinde kontrol gücünü zayıflatan
engeller arasında kadının kendi tercihleri olduğunu düşünmemektedirler.
Literatürde yer verildiği üzere (Duflo, 2012; Kabeer, 2012;
Hunt & Samman, 2016) kadının güçlenmesinde önemli olan
alanlardan biri olan ekonomik bağımsızlık, araştırmaya katılan
öğrenciler açısından da ilk sıralarda önemli bir etken olarak
değerlendirmişlerdir. Ancak öğrenciler, kadınların kendi ücretli
çalışma kararlarını verebilmesinin, kadının güçlenmesi açısından
önemini ise aynı öncelik sırasında değerlendirmemişlerdir.
Türkiye’de yaşayan kadınlar açısından güçlenme ile ekonomik
boyut arasındaki ilişkiyi değerlendiren öğrenciler, ekonomik
yoksunluğu, ülkedeki kadınların hareket serbestisini engelleyen
ve kendi hayatı üzerindeki kontrol gücünü zayıflatan
etkenler arasında ilk sıralarda değerlendirmezken, kadınların
ücretli çalışma kararlarını verebilme gücü olduğu görüşüne ise
katılmamışlardır. Dolayısıyla araştırmaya katılan kadın öğrencilerin
ücretli çalışma ile kadının güçlenmesi arasında ilişkiye
dair net bir bakış açılarının olmadığı söylenebilir. Ortaya çıkan
bu sonucun sebepleri arasında üniversiteli kadın öğrencilerin,
kadının ekonomik gücünü kazanmasına dair içinde yaşadıkları
toplumun yaygın bakış açısından çok da ayrı bir bakış açısı
ortaya koyamamış olmaları bulunmaktadır. Zira Savaş (2018)
tarafından Türkiye genelinde gerçekleştirilen araştırmada katılımcıların
yarıdan fazlasının kadının ücretli bir işte çalışması
gerekmediğini düşündükleri sonucuna ulaşılmıştır. Benzer
biçimde hem Kanbay, Işık, Yavuzaslan ve Keleş (2012)’in, hem
de Karabulutlu (2015)’nun büyük çoğunluğu kadın olan üniversite
öğrencileriyle yaptığı araştırmada, öğrencilerin evi geçindirmenin
erkeğin görevi olduğunu, erkeğin istememesi halinde
kadının çalışmaması gerektiğini, kadının eşinden fazla para
kazanmasının doğru olmadığını düşündükleri sonucuna ulaşılmıştır.
Konuyla ilgili yapılan çalışmalar, kadının politik alanda temsilinin
ve politik kararlarını verebilmesinin, kadının güçlenmesi
açısından önemli olduğunu göstermiştir (Hust, 2017;
Mahmood, 2004; Chong, 2011). Araştırmaya katılan kadın
öğrenciler ise kadının politikada, yerel ve merkezi yönetimlerde
aktif rol almasını güçlenme için önemli olan etkenler arasında
son sırada değerlendirmişlerdir. Benzer biçimde Aylaz ve ark.
(2014) tarafından yapılan araştırmada, üniversite öğrencilerinin
siyaset alanını erkeklere ait bir alan olarak gördükleri
biçiminde değerlendirilebilecek sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmaya
katılan öğrencilerin kadının güçlenmesinde sorumlu
olduğunu düşündükleri aktörlerin başında yerel yönetimler
gelirken, merkezi yönetimler ise bu sıralamada gerilerde yer
almıştır. Pınarcıoğlu’nun (2013) da vurguladığı üzere özellikle
yerel siyaset ve yönetimler, kadınların özgül sorunlarının giderilmesinde,
pratik ve stratejik toplumsal cinsiyet gereksinimlerinin
karşılanmasında ve dolayısıyla kadının güçlenmesinde
önemli bir rol oynamaktadır. Kadın öğrencilerin, özellikle yerel
yönetimlerin kadının güçlenmesi açısından önemli olduğu
değerlendirmesinde bulunmuş olmalarına rağmen, kadının
kendisinin bu alana katılımını gerekli görmedikleri açıktır. Bu
sonuca benzer biçimde öğrencilerin, kadının güçlenmesinde
rol oynayan aktörler sıralamasında, kadınların bizzat kendilerini
ikinci sıraya, pek çoğu aktivist kadınlar tarafından kurulmuş
olan kadın örgütlerini ise sondan ikinci sıraya yerleştirmiş
olmaları dikkate değerdir. Bununla birlikte öğrenciler, kadının
güçlenmesinde rol oynayan aktörler arasında, kadın örgütleri dışında kalan diğer sivil toplum örgütlerinin daha ön sıralarda
yer aldığı, kanaat önderlerinin ise bu konuda sivil toplumun da
önünde daha fazla sorumlu olduğu değerlendirmesinde bulunmuşlardır.
Araştırmaya katılan öğrenciler kadınların sendika
üyeliği, hangi partiye oy vereceği gibi kadının kendi politik
kararlarını vermesinin güçlenme için ilk sıralarda önemli olduğunu,
Türkiye’de ise kadınların politik kararlara katılım gücünün
sınırlı olduğunu ifade etmişlerdir. Söz konusu bu belirleme,
Türkiye’de kadınların siyasete hâkim erkek egemen yapı ve
toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle siyasal karar organlarında
simgesel olmaktan öteye gidemedikleri (Çağlar, 2011); aktif
siyaset yapma anlayışından uzak kaldıkları (Menteşe, 2014);
böylece siyaset alanında ya hiç bulunamadıkları ya da erkeksi
rol kalıplarıyla var olma mücadelesi verdikleri (Altındal, 2009)
yönündeki saptamalarla örtüşmektedir.
Pek çok çalışma (Jayaweera, 1997; Ojobo, 2008; Sundaram,
Sekar, & Subburaj, 2014; Sharma, 2017) kadının güçlenmesi ile
eğitime katılımı arasındaki ilişkinin önemini ortaya koymuştur.
Buna karşın bu araştırmada, kadının güçlenmesinde rol oynayan
etkenleri değerlendirirken öğrencilerin, kadının eğitim
hakkından yararlanmasının, yedi etken arasında dördüncü
sırada önemli olduğunu belirtmiş olmaları dikkat çekicidir.
Benzer biçimde öğrenciler, Türkiye’de kadınların kendi yaşamları
üzerinde kontrol gücünü zayıflatan etkenler sıralamasında
da kadının eğitim düzeyine dördüncü sırada yer vermişlerdir.
Bununla birlikte kadının kendi eğitim kararlarını vermesinin,
güçlenme açısından ikinci sırada önemli olduğunu belirten
öğrenciler, Türkiye’de yaşayan kadınların kendi eğitimleriyle
ilgili kararlara katılımda çok güçlü olmadığını ifade etmişlerdir.
Kadının güçlenmesi ile eğitim arasındaki ilişkiye dair öğrencilerden
alınan bu görüşler, toplumun her kesiminden sürekli
olarak eğitim olgusuna yapılan vurgunun üniversiteli kadın
öğrenciler tarafından aynı yoğunlukta yapılmadığını göstermiştir.
Bunun temel sebepleri arasında, Murphy-Graham (2008;
2012) tarafından vurgulandığı üzere eğitimin kadının güçlenmesinde
yer alan etkenlerden yalnızca biri olması gelmektedir.
Söz konusu sebeplerden bir diğerinin ise hâlihazırda yükseköğrenim
görmekte olmalarına rağmen Türkiye bağlamlı diğer
sorulara verdikleri yanıtlarda da ortaya çıkan, kadınları güçsüzleştirici
koşulların üniversiteli kadın öğrenciler tarafından da
deneyimlenmesi olduğu söylenebilir.
Araştırmada ortaya çıkan dikkat çekici bir diğer sonuç, kadının
güçlenmesinde yaşanan sorunun, daha çok Doğu toplumlarına
özgü olduğu yönündeki yanılsamalı bir algının üniversiteli
kadın öğrenciler tarafından benimsenmiş olmasıdır. Türkiye’de
yaşayan kadının güçlenmesine dair sorulara verdikleri yanıtlarda
öğrencilerin, kadınların hayatları üzerindeki kontrol
gücünü zayıflatan gelenek, toplum yapısı, aile baskısı ve ataerki
gibi unsurlarıyla paternalizmin varlığına işaret ettikleri görülmüştür.
Zira öğrenciler, kadınların kendi hayatları üzerindeki
kontrol gücünü en fazla zayıflatan etkenleri sırasıyla gelenek/
toplum yapısı, aile baskısı ve ataerkil yapı olarak sıralamışlardır.
Benzer biçimde öğrenciler, Türkiye’de yaşayan kadınların
hareket serbestisinin önündeki temel engellerin de aile baskısı,
güvenlik sorunları, gelenek ve ataerkil yapı olduğu değerlendirmesinde
bulunmuşlardır. Bu sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde, kadının güçlenmesi bakımından engellerin varlığını
sürdürdüğü saptamasında bulundukları bir coğrafyada yaşayan
üniversiteli kadın öğrenciler için sorunun oldukça “görünür”
olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca öğrenciler, Türkiye’deki
kadınların ne kendi bedenleri üzerine söz sahibi olduklarını
ne istedikleri yere gitme serbestisine sahip olduklarını, ne
de kendi hayatlarına yönelik kararlara katılımda güçlü olduklarını
belirtmişlerdir. Bu sonuç, üniversiteli kadın öğrencilerin
toplumsal cinsiyetleri nedeniyle kadınları güçsüz kılan koşullardan
‘azade olmadıklarını’ göstermektedir. Yapılan farklı
araştırmalar, eğitim düzeyi ile toplumsal cinsiyet bakış açısının
yakından ilişki olduğunu ve üniversite eğitimi alan kişilerin
daha eşitlikçi bir bakış açısına sahip olduğunu ortaya koymaktadır
(Altuntaş & Altınova, 2015). Bununla birlikte üniversite
öğrencileriyle gerçekleştirilen ve öğrencilerin önemli bir bölümünün
toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik tutumlarının olumsuz
olduğunu gösteren araştırma sonuçlarıyla (Kanbay et al.,
2012; Alptekin, 2014; Karabulutlu, 2015) birlikte düşünüldüğünde
üniversite öğrencilerince de taşınan toplumsal cinsiyet
kalıp yargılarıyla şekillenen eşitsiz koşulları, üniversiteli kadın
öğrencilerin de deneyimlediğini söylemek yanlış olmayacaktır. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Güçlenme, güçsüz kılınmış kişiler için güçsüzleştirici kurumsal
yapılarla mücadeleyi gerektiren aktif bir süreç ve sonuçtur
(Kilby, 2011). Kadınlar açısından bu süreç toplumsal cinsiyet
ayırımcılıklarının tüm kadınlar için ortadan kaldırılmasını
hedefleyen kişisel ve toplumsal bir dönüşüm sürecidir. Güçlenmiş
kadınlar, doğuştan gelen değerlerini, tüm insanların temel
eşitliklerini, kişisel ve toplumsal iyilik haline katkıda bulunma
yeteneklerini tanımaya başlarlar. Yaşamlarını ve daha geniş
bir toplumu eleştirel olarak inceleme, kişisel ve sosyal dönüşüm
için harekete geçme kapasitelerini geliştirirler (Murphy-
Graham, 2012). Bu süreçte önemli olan, var olan sorunların
birincil olarak sosyal ve politik engellerden ve kaynaklara erişimin
kısıtlılığından ortaya çıktığının anlaşılabilmesidir (Hung,
2012). Böylesi bir farkındalık geliştirilmeksizin, güçsüz kılıcı
koşulların dönüştürülmesi için harekete geçilmesi de mümkün
olamayacaktır.
Bu çalışma, güçlenmiş kadın idealine en yakın olması
beklenen üniversiteli kadın öğrenciler ile gerçekleştirilmiş ve
bir bakıma öğrencilerin kadının güçlenmesi ve kadın olarak
kendi durumlarına ilişkin olarak düşünmeleri hedeflenmiştir.
Bu hedefle gerçekleştirilen araştırmada ortaya çıktığı üzere
üniversiteli kadın öğrencilerin, kadının kendi hayatının
kontrolünü sağlayabilmesi için bilinçli tercihler yapabilmelerini
önemli buldukları açıktır. Ancak bu tür tercihlerde bulunabilme,
güçlenmenin kendisi gibi hem bir süreç, hem de bir sonuçtur.
Başka bir deyişle kadınların tercihleriyle kendilerini güçlü
kılacak koşulları yaratabilecekleri gibi, güçlü kadınların kendi
yaşamlarına ve toplumsal koşullara dair farkındalığa sahip
kişiler olarak tercihlerde bulunabilmeleri de daha olasıdır.
Söz konusu farkındalığın geliştirilmesi ve kadının güçlenmesi
için gerekli olan etkenlerden bir diğeri de kadınların eğitime
katılımıdır. Ancak kadınların katılımı kadar katıldıkları eğitimin
içeriğinin de güçlendirici nitelikler taşıması önemlidir. Bu hem toplumun genelinde toplumsal cinsiyet eşitliği bakış
açısının kazanılabilmesi, hem de kadınların toplumsal cinsiyet
ayrımcılıklarını kendileri ve diğer kadınlar için ortadan
kaldırabilmek üzere harekete geçebilecek güçlü kadınlar
haline gelebilmeleri için önemlidir. Zira toplumsal cinsiyet
ayrımcılığını yaratan eşit olmayan koşulların değişmezliği
önce bilinçte, ardından söylemde ve son olarak da toplumsal
düzeyde yaratılmakta; ardından başka bilinçlerde ve
söylemlerde yeniden ortaya çıkarak yeniden toplumsal düzeye
taşınmaktadır. Böylece bu döngüsel süreç, kuşaklar arasında
aktarılmakta ve kadınların kendilerinin de içselleştirdiği ve
yeniden ürettiği kalıp yargılarla beslenmektedir. Bu yargıların
kırılabilmesi, üniversite eğitimi alıyor olmalarına rağmen
kadın olarak kendilerinin de deneyimlediği ve vurguladığı
güçsüzleştirici koşulların, yalnızca üniversiteli kadın öğrenciler
için değil; tüm kadınlar için dönüştürülebilmesi için bir
gerekliliktir.
Araştırmada, kadın öğrencilerin merkezi yönetimlerin değilse
de yerel yönetimlerin kadının güçlenmesinden sorumlu olan
en önemli aktör olduğu ve -benzer biçimde- politik kararları
vermenin güçlenme için önemli olduğu değerlendirmesinde
bulunmuş olmalarına rağmen; kadının güçlenmesinde en az
gerekli gördükleri alanı, politika ve yerel/merkezi yönetimler
olarak belirtmiş olmaları, kadınların politik kararlara katılım
gücünü zayıf buldukları bir coğrafyada yaşıyor olmalarıyla
ilişkilendirilebilir. Yukarıda sözü edilen toplumsal cinsiyet
ayrımcılığını üreten yargıların değişiminin sağlanabilmesi,
kadınların politikaya katılımı konusundaki düşünceleri ve
pratikleri de etkileyecektir. Böylece siyaset alanının ancak
ve ancak kadının bizzat katılımıyla güçlendirici bir nitelik
taşıyabileceği de açıkça görülecektir.
Güçlenme için kadınların, cinsiyetçi iş bölümünün yeniden
üretimine hizmet etmeyecek, erkeklere ekonomik bağımlılık
riskini ortadan kaldıracak ve kadının gelir düzeyini artıracak
işlerde istihdam edilmeleri önemlidir. Kadının güçlenmesi
yolunda önemli bir adım olan yukarıda sözü edilen değişim,
üniversite eğitimi alıyor olmalarına ve pek çoğu eğitimlerini
tamamlamalarının ardından ücretli çalışmaya katılacak
olmalarına rağmen, kadınların ücretli çalışmaya katılımına
ilişkin toplumsal cinsiyet kalıp yargılarıyla biçimlenen
değerlendirmelerde bulunan kadın öğrencilerin yanında
toplumun genelinin kadınların çalışmasına ilişkin bakış açısını
olumlu yönde etkileyebilir.
Özetle araştırma göstermektedir ki, kadının güçlenmesi bakımından
engellerin varlığını sürdürdüğü saptamasında bulundukları
bir coğrafyada yaşayan üniversiteli kadın öğrencilerin
kadının güçlenmesi konusunda farkındalıklarının gelişmesi,
kadın olarak sorunu bizzat yaşayan kişiler olarak sorunun
çözümüne yönelik dönüştürücü adımları atabilmeleri ve tüm
kadınlar için toplumsal cinsiyet kalıp yargılarıyla şekillenen eşit
olmayan koşulların değişimine katkı sağlayabilmeleri açısından
önemlidir.
TEŞEKKÜR
Bu makaleye temel olan araştırma, 13062 proje numarası ile
Hacettepe Üniversitesi BAP Koordinasyon Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje yürütücü Prof. Dr. Hatice Karaçay’a ve
proje ekibinde yer alan Doç. Dr. Derya Güler Aydın’a makale
yazımındaki destek ve katkıları için çok teşekkür ederim.
|
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
1) Aktaş, S. (2018). Türkiye’de medyanın kadına biçtiği rol ve bununla
mücadele için önerileri. In D. M. Siyez, Ö. Belkıs & Y. Soylu
(Eds.), 2. Uluslararası Kadın Kongresi Tam Metin Kitabı (pp.
1456-1464). İzmir.
2) Alptekin, D. (2014). Çelişik duygularda toplumsal cinsiyet
ayrımcılığı sorgusu: Üniversite gençliğinin cinsiyet algısına
dair bir araştırma. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 32, 203-211.
3) Altındal, Y. (2009). Erkeksi siyasetin ‘erk’siz dublörleri. Balikesir
University Journal of Social Sciences Institute, 12(21), 351-367.
4) Altuntaş, O., & Altınova, H. H. (2015). Toplumsal cinsiyet algısı ile
sosyo-ekonomik değişkenler arasındaki ilişkinin belirlenmesi.
Turkish Studies, 10(6), 83-100.
5) Aylaz, R., Güneş, G., Uzun, Ö., & Ünal, S. (2014). Üniversite
öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rolüne yönelik görüşleri.
Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 23(5), 183-189.
6) Barrientos, S. (1998). Fruits of burden–the organisation of women
temporary workers in Chilean agribusiness. In H. Afshar (Ed.),
Women and empowerment (pp. 35-56). London, England:
Palgrave
7) Bhuyan, D. (2006). Empowerment of Indian women. In R. L.
Panigrahy & D. Bhuyan (Eds.), Women empowerment (pp. 18-
23). New Delhi, India: Discovery Publishing House.
8) Callahan, M., & Swift, K. (2018). The paradox of risk assessment,
child safety and empowerment in child welfare. In L. Dominelli
(Ed.), Revitalising communities in a globalising world (pp. 67-
77). Hampshire, England: Ashgate.
9) Chong, J. W. (2011). The politics of the empowerment of
women: Mapping enabling environments within narratives of
femininity and power. William & Mary Journal of Women &
Law, 18(3), 523-564.
10) Cunningham, K., Ruel, M., Ferguson, E., & Uauy, R. (2015).
Women’s empowerment and child nutritional status in South
Asia: A synthesis of the literature. Maternal & Child Nutrition,
11(1), 1-19.
11) Çağlar, N. (2011). Kadının siyasal yaşama katilimi ve kota
uygulamaları. Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi,
3(4), 56-79.
12) Çokluk-Cömert, N. (2018). Cinsiyetleştirilmiş siyaset: Türkiye’de
siyasetin cinsiyetine yönelik algı ve tutumlara ilişkin bir
araştırma. In D. M. Siyez, Ö. Belkıs & Y. Soylu (Eds.), 2.
Uluslararası Kadın Kongresi Tam Metin Kitabı (pp. 1456-1464).
İzmir.
13) Dalrymple, J., & Burke, B. (2006). Anti-oppressive practice: Social
care and the law. New York, US: Open University Press
14) Demirdirek, H., & Şener, Ü. (2014). 81 İl için toplumsal cinsiyet
eşitliği karnesi. Ankara: Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma
Vakfı.
15) Duflo, E. (2012). Women empowerment and economic
development. Journal of Economic Literature, 50(4), 1051-
1079.
16) Er-Ülker, F., Özdemir, G., & Yılmaz, E. (2018). İş-aile yaşam dengesi,
aile dostu örgütler ve kadın işgörenler. In D. M. Siyez, Ö. Belkıs
& Y. Soylu (Eds.), 2. Uluslararası Kadın Kongresi Tam Metin
Kitabı (pp. 1083-1089). İzmir.
17) Gümüşoğlu F. (2008). Ders kitaplarında toplumsal cinsiyet. Toplum
ve Demokrasi Dergisi, 2(4), 39-50.
18) Hacettepe University Institute of Population Studies. (HUIPS).
(2013) Turkey demographic and health survey 2003. Ankara:
Hacettepe University Institute of Population Studies, Ministry
of Development, The Scientific and Technological Research
Council of Turkey (TÜBİTAK).
19) Horejsi, C. R., & Sheafor, B. (2003). Techniques and guidelines for
social work practice. Boston, USA: Allyn and Bacon.
20) Hughes, C. B., & Caliandro, G. (2000). Empowerment: a case
study of a grandmother caring for her HIV-positive grandchild.
Journal of the Association of Nurses in AIDS Care, 11(5), 29-38.
21) Hung, S. L. (2012). Empowerment groups for women migrating
from China to Hong Kong. Social Work With Groups, 35(1),
4-17.
22) Hunt, A., & Samman, E. (2016). Women’s economic empowerment:
navigating enablers and constraints (research report). London,
England: Overseas Development Institute.
23) Hust, E. (2017). Political representation and empowerment:
Women in the institutions of local government in Orissa after
the 73rd amendment to the Indian constitution (working
paper, 6). Heidelberg, Germany: Papers in South Asia Institute
Department of Political Science University of Heidelberg.
24) Jayaweera, S. (1997). Women, education and empowerment in
Asia. Gender and Education, 9(4), 411-424.
25) Jones, C. (1998). Social work and society. In R. Adams, L. Dominelli
& M. Payne (Eds.), Social work: Themes, issues and critical
debates (pp. 34-43). Basingstoke, England: Macmillan.
26) Kabeer, N. (1999). Resources, agency, achievements: Reflections
on the measurement of women’s empowerment. Development
and Change, 30(3), 435-464.
27) Kabeer, N. (2001). Conflicts over credit: re-evaluating the
empowerment potential of loans to women in rural
Bangladesh. World Development, 29(1), 63-84.
28) Kabeer, N. (2005). Gender equality and women’s empowerment:
A critical analysis of the third millennium development goal.
Gender & Development, 13(1), 13-24.
29) Kabeer, N. (2008). Paid work, women’s empowerment and gender
justice: Critical pathways of social change. Brighton, England:
Institute of Development Studies at the University of Sussex.
30) Kabeer, N. (2012). Women’s economic empowerment and
inclusive growth: Labour markets and enterprise development.
International Development Research Centre, 44(10), 1-70.
31) Kanbay, Y., Işık. E., Yavuzaslan, M., & Keleş, S. (2012). Hemşirelik
öğrencilerinin kadına yönelik aile içi şiddetle ilgili görüş ve
tutumlarının belirlenmesi. Gümüşhane Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Dergisi, 1(2), 107-119.
32) Karabulutlu, Ö. (2015). Hemşirelik öğrencilerinin kadına yönelik
aile içi şiddete ilişkin deneyimleri ve tutumları. Cumhuriyet
Hemşirelik Dergisi, 4(1), 27-34.
33) Khader, S. J. (2011). Adaptive preferences and women’s
empowerment. New York, US: Oxford University Press.
34) Kilby, P. (2011). NGOs in India: The challenges of women’s
empowerment and accountability. New York, USA: Routledge.
35) Lishman, J. (1998). Personal and professional development. In R.
Adams, L. Dominelli & M. Payne (Eds.), Social work: Themes,
issues and critical debates (pp. 89-103). Basingstoke, UK:
Macmillan.
36) Lucas, E. T. (1978). [Review of] Barbara Bryant Solomon, black
empowerment: Social work in oppressed communities.
Explorations in Ethnic Studies, 1(2), 47-48.
37) Magar, V. (2003). Empowerment approaches to gender-based
violence: women’s courts in Delhi slums. Women’s Studies
International Forum, 26(6), 509-523.
38) Mahmood, A. (2004). Political empowerment of women: A
comparative study of south Asian countries. Pakistan Vision,
10(1), 151-152.
39) Menteşe, S. (2014). Siyasette kadının yeri ve önemine ilişkin bir
araştırma: Tunceli İli örneği. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16(1), 83-113.
40) Murphy‐Graham, E. (2008). Opening the black box: Women’s
empowerment and innovative secondary education in
Honduras. Gender and Education, 20(1), 31-50.
41) Murphy-Graham, E. (2012). Opening minds, improving lives:
Education and women’s empowerment in Honduras.
Tennessee, US: Vanderbilt University Press.
42) Ojobo, J. A. (2008). Education: A catalyst for women empowerment
in Nigeria. Ethiopian Journal of Education and Sciences, 4(1),
93-108.
43) Örs, F., & Demirel, S. D. (2018). Kadın yoksulluğu ile mücadelede
medyanın rolü ve önemi. In D. M. Siyez, Ö. Belkıs & Y. Soylu
(Eds.), 2. Uluslararası Kadın Kongresi Tam Metin Kitabı (pp.
1151-1157). İzmir.
44) Payne, M. (2015). Modern social work theory: A critical
introduction. New York, US: Oxford University Press.
45) Pınarcıoğlu, N. Ş. (2013). Yerel siyaset ve yerel yönetimlerde
cinsiyetçi örüntüler: İstanbul örneği. Sosyal Bilimler, 8, 64-80.
46) Powell, F. (2001). The politics of social work. California, US: Sage.
47) Rai, S. M. (1999). Democratic institutions, political representation
and women’s empowerment: The quota debate in India.
Democratization, 6(3), 84-99.
48) Savaş, G. (2018). Türkiye’de yaşayan bireylerin toplumsal cinsiyet
eşit(siz)liği algısı. Akdeniz Kadın Çalışmaları ve Toplumsal
Cinsiyet Dergisi, 1(2), 101-121.
49) Sharma, S. K. (2017). Women empowerment - role of education.
International Research Journal of Management Sociology &
Humanity, 8(9), 113-116.
50) Steady, F. C. (2005). Women and collective action in Africa:
Development, democratization, and empowerment, with
special focus on Sierra Leone. Hampshire, England: Routledge.
51) Sundaram, M. S., Sekar, M., & Subburaj, A. (2014). Women
empowerment: Role of education. International Journal in
Management & Social Science, 2(12), 76-85.
52) Taşdemir-Afşar, S. (2018). Kadınların şiddetle başa çıkma ve
güçlenme stratejileri: Sığınma evinde kalan kadınlar örneği. In
D. M. Siyez, Ö. Belkıs & Y. Soylu (Eds.), 2. Uluslararası Kadın
Kongresi Tam Metin Kitabı (pp. 912-923). İzmir.
53) Thompson, N. (2013). Değer Temeli. Özge Sanem Özateş-Gelmez
(Çev.). In B. Hatiboğlu & Ö. Cankurtaran (Çev. Eds.), Kuram ve
uygulamada sosyal hizmeti anlamak (pp. 154-182). Ankara:
Dipnot Yayınları.
54) Varkey, P., Kureshi, S., & Lesnick, T. (2010). Empowerment of
women and its association with the health of the community.
Journal of Women’s Health, 19(1), 71-76. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Sonuç
Kaynaklar
|
|
|
|