|
2020, Cilt 10, Sayı 2, Sayfa(lar) 234-241 |
|
DOI: 10.5961/jhes.2020.385 |
Toplumsal Cinsiyet Algısı ve Bilişsel Çarpıtmaların Sosyal Kaygı Üzerindeki Yordayıcı Etkisinin İncelenmesi |
Şeyma BİLGİZ ÖZTÜRK, İsmail AY |
Atatürk Üniversitesi, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Erzurum, Türkiye |
Anahtar Kelimeler: Toplumsal cinsiyet, Sosyal kaygı, Bilişsel çarpıtma |
|
Bu çalışmada, üniversite öğrencilerinin sosyal kaygı düzeylerinin, toplumsal cinsiyet algıları ve bilişsel çarpıtmaları açısından incelenmesi
amaçlanmıştır. Araştırmada ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Atatürk Üniversitesi, 2017-2018 eğitim öğretim yılında yedi farklı
fakültede öğrenim görmüş, 1053 öğrenci çalışma grubunu oluşturmaktadır. Araştırmada kullanılan ‘Kişisel Bilgi Formu’ katılımcıların
cinsiyet, fakülte, sınıf, en uzun süre ikamet edilen yer ve karşı cinsten yakın bir ilişkinin olup olmadığını belirlemeyi amaçlayan demografik
bilgileri içermektedir. Öğrencilerin ‘Sosyal Kaygı Ölçeği’ sosyal kaygı düzeylerini belirlemek için; ‘Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum
Ölçeği’ toplumsal cinsiyet algılarını belirleyebilmek için ve ‘İlişkilerle İlgili Bilişsel Çarpıtmalar Ölçeği’ ise bilişsel çarpıtmalarını ölçebilmek
amacı ile kullanılmıştır. Veriler, SPSS programında betimsel analizler, bağımsız örneklemler için t-testi, tek yönlü varyans analizi, Pearson
korelasyon analizi ve çoklu regresyon analizi ile değerlendirilmiştir.
Değerlendirmeler sonucunda, sosyal kaygı ile bilişsel çarpıtmalar arasında pozitif yönde, sosyal kaygı ile toplumsal cinsiyete dair
eşitlikçilik algısı arasında ise negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Sosyal kaygının % 25.4 düzeyinde bilişsel çarpıtmalar, %
2.4 düzeyinde ise toplumsal cinsiyet algıları tarafından yordandığı bulgusuna erişilmiş ve sonuçlar literatür varlığında değerlendirilerek,
gelecekte yapilacak çalışmalara yönelik öneriler sunulmuştur. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
Sosyo-kültürel yapının kadınlar ve erkekler için belirlediği rol
ve sorumlulukları ifade eden toplumsal cinsiyet kavramı, biyolojik
farklılıklar açısından değil, toplumun kadını ve erkeği nasıl
gördüğü, düşündüğü, algıladığı ve nasıl davranması gerektiğine
dair yüklediği anlamlar ile ilgilidir (Akın & Demirel, 2003). Bu
iki kavramın farklılıklarını ilk açıklayan Ann Oakley’ in (1985)
de belirttiği gibi kişilerin biyolojik donanımları cinsiyet kavramı
ile ilgili olup, cinsiyet rolleri kavramı psiko-sosyal ve kültürel
içeriklere sahiptir. Yaşam içinde, her bireyin toplumsal cinsiyet
rolüne uygun tutum ve davranışa sahip olması beklenmektedir.
Kadın ve erkeğe atfedilen bu roller kültürden kültüre değişebilmekle
birlikte toplumlara ve bireysel durumlara göre de
farklılaşabilmektedir (Dökmen, 2004; Yaycı & Düşmez, 2016).
Toplumsal cinsiyetteki bu farklılaşmalar, hem kadınların hem
de erkeklerin yaşamını şekillendirmektedir. Anne-babalar;
çocuklarının isimlerini, kıyafetlerinin rengini, oyunlarını, oyuncaklarını
ve daha birçok yaşamsal süreci belirlerken, bu farklılaşmalara
da ayak uydurma çabası içindedirler. Kısacası bir
toplumda kadın ve erkeğin sosyal yaşama katılım biçimi, büyük
ölçüde o toplumun benimsediği ve benimsetmeğe çalıştığı,
toplumsal cinsiyet algısından etkilenir (Günindi Ersöz, 2016;
Öngen & Aytaç, 2013). Tüm bu süreçler açısından, dünyada kalkınma
ve barışın sağlanması için kadının toplumsal statüsünün
artırılması ve sosyal yaşamın her alanına, kadın ve erkeklerin
eşit olarak dâhil olmaları gerekmektedir (Vefikuluçay, Zeyneloğlu,
Eroğlu & Taşkın, 2007).
Toplumsal cinsiyet rollerinin tanımlanması, bireylerin kendi
kendilerini yorumlaması ile yakından ilgilidir. Tarihte, kadın
algısı utangaçlık ve toplumsal itaat ile ilişkili iken, erkek algısı
saldırganlık ve toplumsal hâkimiyetle ilişkili olarak değerlendirilmekteydi.
Çünkü sosyal yapıdan etkilenen toplumsal cinsiyet
kavramı, sosyal standartlar ve rol beklentileri ile doğrudan
bağlantısı olan sosyal kaygı ve kaçınma durumları ile yakından
ilişkilidir. Toplumsal cinsiyet algısı için önemli bir dönem olan
gençlik yılları, sosyal kaygı durumu açısından özellikle kadınsı
bir role uyması beklenen ve üzerinde yoğun bir biçimde baskı
hisseden kadınlar için zorlayıcıdır. Bu durumu kadınlar için zorlaştıran
unsur da toplumsal cinsiyet algısının eşitlikçi olmayışı
ile doğrudan bağlantılıdır (Brenda & William, 1998; Hofmann,
Asnaani & Hinton, 2010).
Sosyal kaygı, kişilerin dikkat odağı olmak ve diğer kişi ya da
kişiler tarafından olumsuz değerlendirilme durumlarına karşı oluşturulmuş, abartılmış korkular ile ilgilidir (Beck & Emery,
2006/2015). Kişileri yetersizleştiren ve müdahale gerektiren bir
durum olan sosyal kaygıda, bu durumun bedensel, bilişsel ve
duygusal alanlardaki belirtilerine müdahale için bilişsel yeniden
yapılandırma oldukça önemlidir (Yolaç, 2003). Sosyal kaygıyı
bilişsel açıdan ele alan kuramların tamamında bireylerin yaşadığı
kaygı ve korkunun, olumsuz düşünceler ve işlevsel olmayan
bilişsel çarpıtmalarla ilgisi olduğu belirtilmektedir. Sosyal kaygılı
bireyler, başka insanların önünde bir performans sergilemeleri
gerektiğinde, izleyicilerin beklentisini karşılayamayacağım,
söyleyeceklerimi unutacağım, rezil olacağım, kızaracağım, terleyeceğim
gibi otomatik düşüncelerle yoğun bir şekilde karşı
karşıya kalarak anksiyete düzeylerini daha fazla artırmaktadır
(Doğan & Sapmaz, 2008).
Bu düşünme biçimleri ise olumsuz benlik değerlendirmelerine
ve bilişsel çarpıtmalara neden olabilmektedir. Kısacası tüm bu
süreç, sosyal kaygılı bireyin, geçmiş ve geleceğe dair düşüncelerini,
tahminlerini ve beklentilerini içeren bilişsel bir yapıyı
içermektedir (Heimberg, 2002). Bireylerin geçmiş yaşantılarını
ve gelecek ilişkilerini etkileyen bu olumsuz yaşantılar değişmeyecek
olsa bile, yaşanmışlıklara olan bakış açısını değiştirilerek,
kişilerin bilişsel dünyasında yeniden oluşturabilir. Çünkü insanlar
kendisine olan inancını, seçim yapabilme hakkını, farkındalıklarını
ve sorumluluklarını fark ederek, yaşama bakış açısını
engelleyen her türlü engeli aşabilecek güce sahiptir (Gerçik,
2014).
Üniversite öğrencilerinden de, bu tür toplumsal sorunlar karşısında
mücadeleci ve fonksiyonel düşünceler üretebilen bireyler
olmaları beklenmektedir. Çünkü bu süreçte öğrencilerden, eğitimleri
süresince karşılaştıkları akademik problemleri çözebilmek,
geleceğe yönelik hedefler oluşturmak, bilgi beceri donanımlarını
artırmak, eşitlikçi bir toplumsal cinsiyet algısına sahip
olmak ve değişen sosyal çevreye uyum sağlamak gibi birçok
gelişim görevini başarı ile tamamlamaları istenmektedir (Başçı
& Giray, 2016; Karabacak, Yıldırım, Adıgüzel & Kurt, 2015).
Özetle, üniversite yılları bireylerin kimliklerini, sosyal ilişkilerini
ve cinsiyetlerini toplumsal boyutta sağlamlaştırdıkları süreçleri
kapsamaktadır. Bu nedenle bu sosyalleşme sürecinde, onların
gelişimlerini sekteye uğratacak çarpıtılmış düşüncelerin ve
olumsuz toplumsal cinsiyet rol algılarının fark edilmesi oldukça
önem arz eder. Bu düşünce ile çalışmamızda, üniversite öğrencilerinin
sosyal kaygı düzeylerinin, toplumsal cinsiyet algıları ve
bilişsel çarpıtmaları açısından incelenmesi amaçlanmıştır. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
Çalışmamızda genel tarama modeli kullanılmıştır. Genel tarama
modelleri aracılığı ile tekil ya da ilişkisel taramalar yapılabilir
(Karasar, 2014). Bu araştırmada toplumsal cinsiyet, sosyal kaygı
ve bilişsel çarpıtma değişkenleri ele alınarak aralarındaki ilişkilerin
belirlenmesi amaçlanmıştır.
Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini, Atatürk Üniversitesi 2017-2018 eğitim
öğretim yılında; Eğitim, Fen, Edebiyat, İletişim, İlahiyat, Eczacılık,
Tıp, Hukuk, Ziraat, Veterinerlik, Dişçilik, Hemşirelik, İktisadi
ve İdari Bilimler, Sağlık, Spor, Mimarlık, Mühendislik ve Güzel
Sanatlar Fakülteleri’nde örgün öğrenim gören 29775 lisans
öğrencisi oluşturmaktadır.
Araştırmanın örneklem büyüklüğünün hesaplanırken geniş
kapsama sahip evren için % 99 güven aralığında, ± % 1 örnekleme
hata payı ile gerekli örneklem büyüklüğü n= 650 olarak
belirlenmiştir (Büyüköztürk, 2014). Seçilen örneklem grubunun
temsil oranını artırabilmek ve olası veri kayıpları ile hatalı kodlamalardan
etkilenmemek için, toplanan verilerin sayısı artırılmış
olup, 1053 öğrenciden edinilen veriler işleme konulmuştur.
Araştırmanın örneklemi öncelikle orantılı tabaka örnekleme
yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Bu örnekleme yönteminde
gruplardan seçilen kişilerin sayısını belirlemek için; öncelikle
tüm fakültelerin öğrenci sayıları belirlenmiş olup, ardından bu
sayıların evrene oranı hesaplanmıştır (Christensen, Burke &
Turner, 2015). Uygulama yapılacak fakülteler, evrene oranı %7
ve üzeri öğrenci sayısına sahip olan fakültelerdeki öğrenciler
olarak belirlenmiştir. İkinci aşamada ise seçilen fakültelerden
uygulama yapılacak öğrencilerin belirlenmesi için, uygun
örnekleme yöntemi kullanılmıştır.
Şekil 1’de %7 ve üzeri orana sahip fakülteler belirtilmiştir.
Veri Toplama Araçları
Araştırmada kullanılan ‘Kişisel Bilgi Formu’ katılımcıların cinsiyet,
fakülte, sınıf, en uzun süre ikamet edilen yer ve karşı
cinsten yakın bir ilişkisinin olup olmadığını belirlemeye yönelik
bilgiler içermektedir. Öğrencilerin sosyal kaygı düzeylerini
belirlemek için Özbay ve Palancı (2001), tarafından geliştirilen
‘Sosyal Kaygı Ölçeği’ kullanılmıştır. Ölçeğin alt boyutları ‘Sosyal
Kaçınma’, ‘Eleştirilme Kaygısı’ ve ‘Bireysel Değersizlik’ olarak
belirtilmiştir. Ölçeğe ait Cronbach Alfa iç tutarlılık katsayısı ise
89’ dur. Bu çalışma kapsamında ölçeğin alt boyutlarına ilişkin
Cronbach Alfa değerleri .84 ile .74 arasında değer almaktadır.
Bu değerler ölçeğin bu araştırma için kullanılabileceğini göstermektedir.
0-4 aralığında beşli likert tipi derecelendirmeye
sahip olan ölçekte, puanların artması, sosyal kaygı düzeyinin de
arttığının göstergesidir.
Öğrencilerin
toplumsal cinsiyet rollerini belirleyebilmek için
Zeyneloğlu ve Terzioğlu’nun (2011), geliştirdiği ‘Toplumsal
Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği’ kullanılmıştır. Üniversite öğrencilerinin
toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin faktörlerin çeşitliliğini
ortaya koyan bu ölçeğe ait boyutlar, “eşitlikçi, kadınsı, evlilikte,
geleneksel ve erkeksi cinsiyet rolü”, olarak tanımlanmaktadır.
Toplumsal cinsiyet rollerine dair “eşitlikçi tutuma” sahip olan
bireyin ölçekten yüksek puan aldığını, toplumsal cinsiyet rollerine
ilişkin “geleneksel tutuma” sahip bireylerin ise düşük puan
aldığı belirtilmiştir. Ölçeğin Cronbach Alpfa güvenirlik katsayısı
.92 olup, ölçeğin alt boyutlarının Cronbach Alfa güvenirlik
katsayısı ise .80 ile .72 arasında değişmektedir. Bu araştırma
için tekrarlanan güvenirlik çalışmasında ölçeğin alt boyutlarına
ilişkin Cronbach Alpha katsayıları eşitlikçi cinsiyet rolü için
.73 ile.69 arasında değer aldığı belirlenmiş olup, bu bulgular
toplumsal cinsiyet rolleri tutum ölçeğinin üniversite öğrencileri
için uygulanabilirliğini desteklemektedir.
Son olarak, bilişsel çarpıtmalarını ölçebilmek amacı ile
Hamamcı ve Büyüköztürk’ün geliştirdiği (2003), ‘İlişkilerle İlgili
Bilişsel Çarpıtmalar Ölçeği’ kullanılmıştır. Ölçeğin, ilişkilerde
yakın olunmanın sonucunda ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçları
belirten ve bu nedenle yakın ilişki kurulmaması gerektiğini
açıklayan ‘Yakınlıktan Kaçınma’ alt boyutu sekiz maddeden
oluşmaktadır. Kişilerin ilişkilerinde, kendi davranışlarına ve başkalarının
davranışlarına yönelik yüksek beklenti ve standartları
açıklayan ‘Gerçekçi Olmayan İlişki Beklentisi’ alt boyutu da sekiz
maddeden oluşmaktadır. Son alt boyut olan ‘Zihin Okuma’ ise,
başkalarının düşündüğünü ve hissettiği şeyleri bilme varsayımını
içeren, üç maddeli yapıdan oluşmaktadır. Ölçeğin tümüne ait
iç tutarlılık katsayı değeri .67’dir. Ölçeğin alt boyutlarına dair
güvenirlik katsayıları ise Yakınlıktan Kaçınma alt boyutu için .73,
Gerçekçi Olmayan İlişki Beklentisi alt boyutu için. 66 ve Zihin
Okuma alt boyutu için. 49 olarak hesaplanmıştır (Hamamcı &
Büyüköztürk, 2003).
Bu araştırma kapsamında alt boyutlar için güvenirlik katsayıları
yinelenmiş olup, Yakınlıktan Kaçınma alt boyutu için .71,
Gerçekçi Olmayan İlişki Beklentisi alt boyutu için . 70 ve Zihin
Okuma alt boyutu için .62 olarak hesaplanmıştır. Bu değerler
ölçeğin kullanılmasının kabul edilebilir olduğunu göstermektedir.
Veri Analizi
Üniversite öğrencileri tarafından doldurulan ölçek formlarından
ve kişisel bilgi formlarından elde edilen veriler, SPSS 20
(Statistical Package for the Social Sciences) paket programına
girilerek değerlendirilmiştir. Öncelikle uygulanacak parametrik
testlerin temel varsayımlarını karşılama durumu sorgulanmıştır.
Bunun için varsayımlardan birisi olan evrendeki dağılımın
normalliğini açıklayan, çarpıklık ve basıklık değerleri incelenmiş ve normalliği bozan veriler belirlenmiştir. Bu aşamada sosyal
kaygı, toplumsal cinsiyet ve bilişsel çarpıtma değişkenlerine
yönelik çarpıklık ve basıklık değerleri incelenmiştir. İncelenen
1064 verinin, 11 tanesinin normalliği bozduğu tespit edilmiş
olup, kalan 1053 verinin çarpıklık ve basıklık değerlerinin normal
olduğu saptanmıştır. Elde edilen verilere ilişkin normallik
değerleri Tablo 2’de belirtilmiştir.
Bu tabloya göre d2>eğişkenlerin çarpıklık ve basıklık katsayı
değerleri normallik varsayımını karşılamaktadır (Tabachnick &
Fidell, 2015).
Veri toplama araçları olan; sosyal kaygı, bilişsel çarpıtmalar ve
toplumsal cinsiyete dair ölçekler toplam puan alınarak kullanılabilmektedir.
Bu araştırmada tüm ölçekler toplam puanları
üzerinden değerlendirilmiştir.
Sosyal kaygı, toplumsal cinsiyet rolleri ve ilişkilerle ilgili bilişsel
çarpıtmaların arasındaki ilişkiyi incelemek için Pearson Korelasyon
Analizi,
Bilişsel çarpıtmalar ve toplumsal cinsiyet rollerinin sosyal kaygı
düzeylerinin yordamasına ilişkin analiz için Çoklu Regresyon
Analizinin-Stepwise tekniği kullanılmıştır. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
Tablo 3 incelendiğinde, üniversite öğrencilerinin toplumsal
cinsiyet rollerinin alt boyutları olan; ‘Eşitlikçi, Geleneksel,
Kadınsı, Erkeksi ve Evlilikte Cinsiyet’ e dair rolleri ile sosyal kaygı
düzeyinin alt boyutlarını oluşturan ‘Sosyal Kaçınma, Eleştirilme
Kaygısı ve Bireysel Değersizlik’ düzeyleri arasında negatif yönde
ve düşük düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. Bu
rollerden kadınsı ve geleneksel cinsiyet rollerinin sosyal kaygı
ile olan ilişki düzeyi diğer tüm cinsiyet rollerine kıyasla daha
yüksektir. Araştırmanın diğer bağımsız değişkeni olan ilişkilere
yönelik bilişsel çarpıtmalar alt boyutlarını oluşturan; ‘Yakınlıktan
Kaçınma, Gerçekçi Olmayan İlişki Beklentisi pozitif yönde
ve düşük düzeyde anlamlı bir ilişki olup, Zihin Okuma ile sosyal
kaygı arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görülmüştür.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 3: Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Kaygı, Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve İlişkilerle İlgili Bilişsel Çarpıtmalarına Yönelik Alt Ölçekleri
Arasındaki İlişkiyi İncelemek İçin Yapılan Pearson Korelasyon Analizine Ait Veriler |
Tablo 4’de üniversite öğrencilerinin bilişsel çarpıtmaları ve
toplumsal cinsiyet algılarına ait toplam puanların sosyal kaygı
toplam puanı ile olan regresyon analizi görülmektedir. İlk etapta
yapılan korelasyon analizi sonucunda bilişsel çarpıtmaların
alt boyutu olan zihin okuma, sosyal kaygının alt boyutları ile
anlamsız çıkmış olup, toplam puanlamaya dâhil edilmemiştir.
Çoklu regresyon analizinde, araştırmanın bağımsız değişkenleri
olan bilişsel çarpıtmalar ve toplumsal cinsiyetin sosyal kaygı
düzeyini anlamlı bir biçimde yordadığı görülmektedir. Sonuçlar
incelendiğinde, öğrencilerin sosyal kaygı düzeylerinin yordanmasına
ilişkin çoklu regresyon analizinin 1. aşamasında, bilişsel
çarpıtmaların sosyal kaygının % 25.4’ ünü açıkladığı; 2. aşamasında
ise toplumsal cinsiyet algılarının % 2.4 ünü yordadığı
görülmektedir. Bu veriler ışığında bilişsel çarpıtmalar ve toplumsal
cinsiyet algılarının sosyal kaygının anlamlı yordayıcıları
olduğu söylenebilir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 4: Üniversite Öğrencilerinin Bilişsel Çarpıtmaları ve Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Sosyal Kaygı Düzeylerinin Yordamasına İlişkin Çoklu
Regresyon Analizi Sonuçları |
|
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
Analizler sonucunda bilişsel çarpıtmaların sosyal kaygıyı yordama
düzeyinin toplumsal cinsiyete nazaran daha anlamlı olduğu
görülmüştür. Bu değişkenlerden daha yüksek yordama düzeyine
sahip olan bilişsel çarpıtmalar ve sosyal kaygı arasındaki
korelasyon analizi bulguları incelendiğinde, öğrencilerin ilişkilere
yönelik bilişsel çarpıtmalarının, sosyal kaygı ile pozitif yönde
anlamlı ilişkisi olan alt boyutlarının, sosyal kaygının önemli
birer yordayıcısı olduğu açıklanmıştır.
Sosyal ortamlara katılmak konusunda kaygı duyma, beraberinde
yalnızlık isteğini de tetikleyebilir. Bu nedenle yakınlıktan
kaçınmaya yönelik çarpıtmalar bu araştırmanın bulgularında da
olduğu gibi, sosyal kaygı ile açıklanabilir. Sosyal kaygının yaşam
için önemli bir dönem olan gençlik yıllarındaki etkisi zorlayıcıdır.
Bu durum, kişilerin bilişsel düzeyde oluşturdukları otomatik düşünce ve bilişsel çarpıtma kalıpları ile doğrudan bağlantılıdır.
Bu çalışmanın sonuçları ve literatür bulguları değerlendirildiğinde
, kişilerin özellikle sosyal ilişkilerde yoğun olarak oluşturduğu
bilişsel çarpıtmaların sosyal kaygı düzeylerini yordayan bir
etken olduğu görülmüştür. Bu bulgulardan yola çıkarak kişilerin
ilişkilere yönelik bilişsel çarpıtma düzeyleri arttıkça sosyal kaygı
düzeyinin artabileceği söylenebilir. Sosyal kaygı ve bilişsel
çarpıtmalar arasındaki bu ilişki, literatürde çeşitli araştırmalar
tarafından desteklenmektedir (Eren Gümüş, 2006; Iancu ve
arkadaşları, 2015).
Kim’in (2005) yaptığı bir araştırmada, bilişsel hatalarla ilişkilendirilen
otomatik düşüncelerin sağaltımının, kişilerin sosyal
kaygı düzeylerini azaltma üzerinde önemli bir katkısının olduğu
açıklanmıştır. Zvolensky, Georg ve Eifert (2000), ise endişenin
başlangıcında etkin rol alan bilişsel süreçlerin çözülmesinin kaygı
bozukluklarında önemli olduğunu belirtmektedir. Mahaffey,
Wheaton, Fabricant, Berman ve Abramowitz (2013), tarafından
yapılan bir çalışmada, işlevsel olmayan bilişsel durumlar ve
kaçınma davranışlarının, sosyal kaygı üzerindeki etkisi incelenmiştir.
Korelasyon ve regresyon analizlerinin yapıldığı bu araştırmada, işlevsel olmayan düşünceler ve sosyal kaygının orta
düzeyde ilişkili olduğu açıklanmıştır. Bu araştırmaların bulguları
da çalışmamızın sonuçlarını destekler niteliktedir.
Temizel (2014), üniversite öğrencilerinde sosyal kaygıyı etkileyen
ailesel ve bilişsel faktörleri incelemiş, ilişkilere yönelik bilişsel
çarpıtmaların, algılanan anne baba tutumları ve sosyal kaygı
arasında tam aracılık rolü olduğunu belirtmiştir. Karabacak ve
arkadaşları da benzer bir araştırma yapmış (2015), üniversite
öğrencilerinin bilişsel çarpıtma düzeyleri ile sosyal kaygı düzeyleri
arasındaki ilişkiyi çeşitli değişkenler açısından incelemiştir.
Kaplan vd. (2017), bilişsel çarpıtmaları ölçen 15 maddelik bilişsel
çarpıtmalar ölçeği üzerinde bir geçerlik çalışması yapmıştır.
Bu çalışma sosyal kaygı bozukluğu olan yetişkinlerle yapılmış
olup, araştırmanın bulguları doğrultusunda, ölçeğin sosyal
kaygı içinde geçerli bir ölçme aracı olduğu sonucuna erişilmiştir.
Bu araştırmalarda da bilişsel çarpıtmaların sosyal kaygı
için yordayıcı etkisi olduğu saptanmış ve araştırma bulgularını
desteklemiştir.
Kalkan (2008), Rheingold, Herbertm ve Franklin (2003), Vatansever
Bulut (2016), benzer nitelikli bir araştırmayı farklı örneklem
grubu olan ergenler açısından incelemiştir. Sosyal kaygının
temellerinin atıldığı ergenlik döneminde yapılmış bu araştırmalar,
üniversite sürecini kapsayan bu çalışma için incelenmesi
gereken bulguları içermektedir. Taranan araştırmalardan elde
edilen sonuçlar ile sosyal kaygı ve bilişsel çarpıtmalara yönelik
bu araştırmanın bulguları benzerlik göstermektedir. Kılınç ve
Sevim de (2005), ergenlerin ilişkilerle ilgili bilişsel çarpıtmalarını
incelemiş ve yakınlıktan kaçınma çarpıtmaları ile yalnızlık
düzeylerinin anlamlı olarak farklılaştığını belirtmiştir. Sosyal
ortamlara katılmak konusunda kaygı duyma, beraberinde yalnızlık
isteğini de tetikleyebilir. Bu nedenle yakınlıktan kaçınmaya
yönelik çarpıtmalar bu araştırmanın bulgularında da olduğu
gibi, sosyal kaygı ile açıklanabilir. Sosyal kaygının yaşam için
önemli bir dönem olan gençlik yıllarındaki etkisi zorlayıcıdır.
Bu durum, kişilerin bilişsel düzeyde oluşturdukları otomatik
düşünce ve bilişsel çarpıtma kalıpları ile bağlantılıdır. Bu çalışmanın
bulgusunda ve literatür bulgularında da görüldüğü gibi,
kişilerin özellikle sosyal ilişkilerde yoğun olarak oluşturduğu
bilişsel çarpıtmalar, sosyal kaygı düzeylerini yordayan bir etken
olarak açıklanabilir.
Araştırmanın bir diğer önemli bulgusu incelendiğinde ise,
öğrencilerin toplumsal cinsiyet rolleri ile sosyal kaygı düzeyi
arasında negatif yönde ve düşük düzeyde anlamlı bir ilişki ve
cinsiyet rollerinin sosyal kaygı için yordayıcılık etkisi olduğu
görülmektedir. Bu bulgu doğrultusunda üniversite öğrencilerinin
toplumsal cinsiyet rollerine yönelik puanlarının artması
ile sosyal kaygı düzeylerinin düşürülebileceği söylenebilir.
Toplumsal cinsiyet rollerine ait tüm alt boyut puanlarındaki
artış, bireylerin eşitlikçilik algısının da arttığına işaret etmektedir.
Daha açık ifade edildiğinde, üniversite öğrencilerinin
eşitlikçilik algıları ile sosyal kaygıları arasında negatif bir ilişki
olduğu söylenebilir. Literatürde bu bulguyu destekleyen çeşitli
araştırmalar mevcuttur (Brenda & William, 1998; Goodman &
Kantor,1983).
Öcal Yüceol’ un (2016), üniversite öğrencileri ile yaptığı bir araştırmada,
cinsiyet rollerine yönelik geleneksel tutumlara sahip
olma düzeyi arttıkça, romantik ilişkilere yönelik akılcı olmayan
inançların da arttığını açıklamıştır. İlişkilere yönelik çarpıtmaların
artması ise kişilerin sosyal kaygı düzeylerini etkileyebilecek
unsurlardandır. Turk ve arkadaşlarının (1998), yaptığı bir
araştırmada geleneksel cinsiyet algısının, sosyal kaygı üzerinde
etkili olabileceğini açıklamıştır. Ümmet’ in (2007), üniversite
öğrencilerinin sosyal kaygı düzeylerinin çeşitli cinsiyet rolleri
açısından incelediği araştırmada, kadınsı cinsiyet rolüne sahip
öğrencilerin sosyal kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu
bulgusuna ulaşılmıştır. Bu bilgiler ışığında kişilerin eşitlikçi bir
cinsiyet algısına sahip olmamasının onların sosyal kaygılarına
olumsuz etki ettiği ifade edilebilir.
Toplum, kız ve erkek çocuklarını yetiştirirken, onların nasıl
davranmaları, nasıl düşünmeleri ve nasıl hissetmeleri gerektiğini
aktarır ve bu durum onların gelecek kaygı ve korkularının
temellerini oluşturur (Brook & Schmidt, 2008). Ginsburg ve
Silverman (2000) çocukların kaygı ve korkularının cinsiyet rolleri
ile olan ilişkisini incelemiştir. Kadınsı rol ile kaygılı olmak
arasında bir ilişki bulunmazken, erkeksi rol ile kaygılı olmak arasında
negatif yönde bir ilişki olduğu belirtilmiştir. Dehkordi vd.’
nin (2017), ergenlerle yaptığı araştırmada da, cinsiyetin sosyal
kaygı ile ilişkisinin benzer sonuçlar içermeyişi gerekçe gösterilmiş
ve cinsiyet rollerinin sosyal kaygı ile etkisine bakılmıştır. Bu
çalışmanın sonuçlarında; kadınsılığın artması ile sosyal kaygının
da arttığı belirtilmiştir.
Literatür incelendiğinde sosyal kaygı gibi psikolojik sorunların
cinsiyet açısından farklılaştığını açıklayan araştırmaların olduğu
belirtilmiştir. Bu araştırmada sosyal kaygılı olmak ve cinsiyet
arasında bir ilişki bulunmazken, cinsiyet rolleri ile sosyal kaygı
arasında ilişki olduğu görülmektedir. Bu durum aslında sosyal
kaygı ile ilişkili olan durumun kadın veya erkek olmakla ilgisi
olmayıp, kadınsı, erkeksi, geleneksel veya eşitlikçi olmak ile
ilgili olması ile açıklanabilir.
Bu araştırmada, üniversite öğrencilerinin sosyal kaygı düzeyi
çeşitli değişkenler, bilişsel çarpıtmalar ve toplumsal cinsiyet
açısından incelenmiştir. Sosyal kaygı, çeşitli demografik özellikler
ile ilişkili olmakla birlikte, kişilerin yaşamlarında olumsuz
etkiler oluşturabilmektedir. Bu durumun önemli bir yordayıcısı
olan bilişsel çarpıtmalar, kaygının oluşmasında ve yükselmesinde
etkin rol oynayabilecek unsurlardandır. Sosyal kaygıya
etki edebilecek bir diğer etken ise, küçük yaşlardan itibaren
oluşturulan, toplum içindeki davranışları ve düşünceleri belirleyen,
eşitlikçi veya geleneksel cinsiyet algısına sahip olmaktır.
Araştırma bulgularından yola çıkarak, bu durumun da, kişilerin
sosyal yaşam içindeki korku ve kaygılarını tetikleyebilecek ve
sınırlandırabilecek bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
1) Akın, A., & Demirel, S. (2003). Toplumsal cinsiyet kavramı ve
sağlığa etkileri. Cumhuriyet. Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi,
25(4), 73-82.
2) Başçı, B., & Giray, S. (2016). Üniversite öğrencilerinin toplumsal
cinsiyet rollerine ilişkin tutumlarının çok değişkenli istatistiksel
tekniklerle analizi. Journal Of Life Economics, 10, 117-142.
3) Beck, A. T., & Emery, G. (2015). Anksiyete bozuklukları ve fobiler.
(V. Öztürk, çev.). İstanbul: Litera.
4) Brenda, B., & William W. D. (1998, April). The influence of ethnic
identity status and gender-role identity on social anxiety
and avoidance in Latina adolescents. Paper presented at the
meeting of the Annual Meeting of the American Educational
Research Association, San Diego, CA.
5) Brook, C. A., & Schmidt, L. A. (2008). Social anxiety disorder: a
review of environmental risk factors. Neuropsychiatric Disease
and Treatment, 4(1), 123-143.
6) Büyüköztürk, Ş., Kılıç-Çakmak, E., Akgün, Ö.E., Karadeniz, Ş., &
Demirel, F. (2014). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara:
Pegem Akademi.
7) Christensen, R., Johnson, B., & Turner, L. A. (2015). Araştırma Yöntemleri:
Desen ve Analiz (A. Aypay, çev.). Ankara: Anı. (Çalışmanın
orijinali 2014`te yayımlanmıştır.)
8) Dehkordi, A. M., Zare, H., Farid, A. A., & Hashemian, R. (2017).
Investigations of the relation between social anxiety, cognitive
and behavioral aspect of it and sex and gender-role in adolescence.
Iranian Journal of Psychiatry and Clinical Psychology,
22(4), 340-347.
9) Doğan, T., & Sapmaz, F. (2008). Sosyal Anksiyete Bozukluğunun
(Sosyal Fobi) Doğası: Bir Gözden Geçirme. 17. Eğitim Bilimleri
Kongresinde sunulan bildiri. Sakarya Üniversitesi, Sakarya.
10) Dökmen, Z. (2004). Toplumsal cinsiyet, sosyal psikolojik açıklamalar.
İstanbul: Sistem.
11) Eren Gümüş, A. (2006). Sosyal kaygı ile başa çıkma. Ankara: Nobel.
12) Gerçik, İ. Z. (2014). İletişim psikolojisi. İstanbul: Küre.
13) Ginsburg G., & Silverman W.K. (2000). Gender role orientation
and fearfulness in children with anxiety disorders. Journal of
Anxiety Disorders, 14(1), 57–67.
14) Goodman, S. H., & Kantor, D. (1983). Influence of sex-role identity
on two indices of social anxiety. Journal of Research in Personality,
17(4), 443-450.
15) ünindi Ersöz, A. (2016). Toplumsal cinsiyet sosyolojisi. Ankara:
Anı.
16) Hamamcı, Z., & Büyüköztürk, Ş. (2003) İlişkilerle ilgili bilişsel çarpıtmalar
ölçeği, ölçeğin geliştirilmesi ve psikometrik özelliklerinin
incelenmesi. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
2(25), 107-111.
17) Heimberg, R. G. (2002). Cognitive–behavioral therapy for social
anxiety disorder: Current, status and future directions. Biological
Psychiatry, 51, 101–108.
18) Hofmann, S. G., Asnaani, A., and Hinton, D. E. (2010). Cultural
aspects in social anxiety and social anxiety disorder. Depression
and Anxiety, 27(12), 1117-1127. doi: 10.1002/da.20759
19) Iancu I, Bodner E, Joubran S, Lupinsky Y, Barenboim D. (2015).
Negative and positive automatic thoughts in social anxiety
disorder. The Israel Journal of Psychiatry and Related Sciences,
52(2), 129-35.
20) Kalkan, N. (2008). Ergenlerde bilişsel yapılar ve sosyal kaygı arasındaki
ilişkinin bilişsel davranışçı yaklaşım açısından yorumlanması
(Yüksek lisans tezi). Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez
Merkezi’nden edinilmiştir. (Tez No. 219942)
21) Kaplan, S. C., Morrison, A. S., Goldin, P. R., Olino, T. M., Heimberg,
R. G., & Gross, J. J. (2017). The cognitive distortions questionnaire
(cd-quest): Validation in a sample of adults with social
anxiety disorder. Cognitive Therapy and Research, 41(4), 576-
587. doi 10.1007/s10608-017-9838-9
22) Karabacak, A., Yıldırım, N., Adıgüzel, E., & Kurt, E. (2015). Üniversite
öğrencilerinin bilişsel çarpıtma ve sosyal kaygı düzeyleri arasındaki
ilişkinin aile ile ilgili değişkenler açısından incelenmesi.
Bayburt Eğitim Fakültesi Dergisi, 10(2), 516-533.
23) Karasar, N. (2014). Bilimsel araştırma yöntemi: Kavramlar, ilkeler
teknikler. Ankara: Nobel.
24) Kılınç, H., & Sevim, S. A. (2005). Loneliness and cognitive distorsions
among adolescents. Ankara University Journal of Faculty
of Educational Sciences, 38(2), 69-88.
25) Kim, E. J. (2005). The effect of the decreased safety behaviors on
anxiety and negative thoughts in social phobics. Journal of
Anxiety Disorders, 19(1), 69-86.
26) Mahaffey, B. L., Wheaton, M. G., Fabricant, L. E., Berman, N. C., &
Abramowitz, J. S. (2013). The contribution of experiential avoidance
and social cognitions in the prediction of social anxiety.
Behavioural and Cognitive Psychotherapy, 41(1), 52-65. doi:
10.1017/S1352465812000367
27) Oakley, A. (1985). Sex, gender and society. London: Temple Smith.
28) Öcal Yüceol, S. (2016). Toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumlar
ile ilişki doyumu ve romantik ilişkilerde akılcı olmayan inançlar
arasındaki ilişkiler (Yüksek lisans tezi). Yükseköğretim Kurulu
Ulusal Tez Merkezi’nden edinilmiştir. (Tez No. 441119)
29) Öngen, B., ve Aytaç, S. (2013). Üniversite öğrencilerinin toplumsal
cinsiyet rollerine ilişkin tutumları ve yaşam değerleri ilişkisi.
Sosyoloji Konferansları, 48(2), 1-18.
30) Özbay, Y., ve Palancı, M. (2001, Eylül). Sosyal kaygı ölçeği: Geçerlik
güvenirlik çalışması. VI. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Kongresi’nde sunulan bildiri, ODTÜ, Ankara.
31) Rheingold, A. A., Herbert, J. D., & Franklin, M. E. (2003). Cognitive
bias in adolescents with social anxiety disorder. Cognitive Therapy
and Research, 27(6), 639-655.
32) Tabachnick, B. G., & Fidell, L. S. (2015). Çok değişkenli istatistiklerin
kullanımı (M. Baloğlu, çev. ed.). Ankara: Nobel.
33) Temizel, S. (2014). Üniversite öğrencilerinde sosyal kaygıyı yordayan
ailesel ve bilişsel faktörler (Yüksek lisans tezi). Yükseköğretim
Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nden edinilmiştir. (Tez No.
378590)
34) Turk, C. L., Heimberg, R. G., Orsillo, S. M., Holt, C. S., Gitow, A.,
Street, L. L., & Liebowitz, M. R. (1998). An investigation of gender
differences in social phobia. Journal of anxiety disorders,
12(3), 209-223.
35) Ümmet, D. (2007). Üniversite öğrencilerinde sosyal kaygının cinsiyet
rolleri ve aile ortamı bağlamında incelenmesi. (Yüksek
lisans tezi). Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nden
edinilmiştir. (Tez No. 210272)
36) Vatansever-Bulut, Ç. (2016). 12-14 yaş aralığındaki öğrencilerin
bilişsel çarpıtmaları ile sosyal fobi belirti düzeyleri arasındaki
ilişkinin incelenmesi (Yüksek lisans tezi). Yükseköğretim Kurulu
Ulusal Tez Merkezi’nden edinilmiştir. (Tez No. 443065)
37) Vefikuluçay, A. G. D., Zeyneloğlu, A. G. S., Eroğlu, K., & Taşkın, L.
(2007). Kafkas Üniversitesi son sınıf öğrencilerinin toplumsal
cinsiyet rollerine ilişkin bakış açıları. Hacettepe Üniversitesi
Hemşirelik Fakültesi Dergisi, 14(2), 26-38.
38) Yaycı, L., & Düşmez, İ. (2016). Üniversite öğrencilerinin cinsiyet rolleri
tutumları ve atılganlık düzeylerinin bazı demografik özelliklere
göre incelenmesi. Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, 18(1), 34-62.
39) Yolaç, P. (2003). Sosyal fobi ve bilişsel davranışçı tedavi yaklaşımı. I.
Savaşır, G. Soygüt & E. Kabakçı (Ed.), Bilişsel davranışçı terapiler
içinde (3. baskı, ss. 47-71). Ankara: Türk Psikologlar Derneği.
40) Zeyneloğlu, S., & Terzioğlu, F. (2011). Toplumsal cinsiyet rolleri
tutum ölçeğinin geliştirilmesi ve psikometrik özellikleri. Hacettepe
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 40(40), 409-420.
41) Zvolensky, M. J., Lejuez, C. W., & Eifert, G. H. (2000). Prediction and
control: Operational definitions for the experimental analysis
of anxiety. Behaviour Research and Therapy, 38(7), 653-663.
doi: 10.1016/S0005-7967(99)00090-X |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
|
|