|
2020, Cilt 10, Sayı 2, Sayfa(lar) 352-363 |
|
DOI: 10.5961/jhes.2020.395 |
Meslek Yüksekokulu (MYO) Çalışanlarının Bu Okulların Kurumsal ve Genel Performansına İlişkin Değerlendirmeleri |
Aslı GÜNAY1, Ömer AÇIKGÖZ1, Zafer ÇELİK2, Murat ÖZTÜRK2 |
1Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ekonomi Bölümü, Ankara, Türkiye 2Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, Ankara, Türkiye |
Anahtar Kelimeler: Meslek Yüksekokulu, Mesleki eğitim, Nitelikli işgücü, Başarı performansı |
|
Akademik araştırmalar, politika yapıcılar ve endüstriyel hayatın temsilcileri Türkiye’de meslek yüksekokullarının misyonunu yeterince
yerine getirmediğini, verimli çalışmadıklarını, sektörün ihtiyacı olan becerileri mezunlara kazandırma konusunda sorunlar yaşadığını dile
getirmektedir. Bu sorunları çözmek ve meslek yüksekokullarının verimliliğini ve kalitesini geliştirmek, sektörle ilişkisini güçlendirmek için
ilgili üst kurumlar tarafından son yıllarda çok sayıda düzenleme yapılmıştır. Ayrıca meslek yüksekokullarının misyonunu gerçekleştirmekle
görevli meslek yüksekokulu çalışanlarının bu okulların performansını değerlendirmeleri, hem sorunların anlaşılması ve tanımlanması, hem
de olası çözümler konusunda tüm taraflara ışık tutacaktır. Bu çalışma, son yıllarda meslek yüksekokullarında nitel iyileştirme için yapılan
düzenlemelerin meslek yüksekokullarının genel performansını ve kurumsal performansını nasıl etkilediğini meslek yüksekokullarının
çalışanları üzerinden araştırmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda meslek yüksekokullarının genel ve kurumsal performansını tespit etmek
için meslek yüksekokulları çalışanlarına yönelik bir tarama çalışması yapılmıştır. Tarama çalışmasının hedef kitlesi oldukça geniş tutularak
tüm Türkiye genelinde 13501 meslek yüksekokulu çalışanına konu ile ilgili anket uygulanmıştır. Araştırma kapsamında elde edilen
veriler ile açımlayıcı faktör analizi yapılmış ve endeksler oluşturulmuştur. Araştırma sonucunda meslek yüksekokulları çalışanları, meslek
yüksekokullarının genel performansını “orta” düzeyde tanımlamışlardır. Ayrıca meslek yüksekokulları çalışanlarından kendi çalıştıkları meslek yüksekokullarının kurumsal performansını değerlendirmeleri istenmiş, çalışanlar görev yaptıkları meslek yüksekokullarını
“kısmen başarılı” bulmuştur. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, genel algının aksine meslek yüksekokulları çalışanlarının meslek
yüksekokullarının genel performansını ve kurumsal performansını “kısmen başarılı” bulduklarını ortaya koymuştur. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Türkiye’de ara işgücünü yetiştirmeye yönelik tekniker okulları
1954 yılında kurulmaya başlanmıştır. Ancak mezunlarının
istedikleri hakları (mühendislik, yedek subaylık vb.) alamamalarından
dolayı oluşan tepkilerden ve bu okulların gelişiminin
istenen düzeyde olmaması nedeniyle tekniker okulları 1973
yılında kapatılmıştır (Akdemir et al., 2015). 1973 yılında eğitim
ve öğretimin yeniden yapılandırılması sürecinde yükseköğretime
önlisans kademesi getirilmiştir (Resmî Gazete, Millî Eğitim
Temel Kanunu, No 1739, 1973). 1976 yılında ise Milli Eğitim
Bakanlığında (MEB) Yaygın Yükseköğretim Kurumuna (YAYKUR)
bağlı Meslek Yüksekokulları (MYO) kurulmuştur (MEB YAYKUR
Örgün Yükseköğretim Dairesine Bağlı Meslek Yüksekokulları
Geçici Yönetmeliği, 1976). Bu okulların amacı; “ülke şartlarına
uygun olarak teknik, sosyal ve hayati bilimler alanlarında ihtiyaç
duyulan ara meslek elemanı yetiştirme” olarak belirlenmiştir
(TÜBİTAK, 1978). MYO’larda öğrenim gören öğrencilerin statüleri
MEB tarafından 1980 yılında çıkarılan bir yönetmelikle yasal
hâle getirilmiştir (MEB MYO Yönetmeliği, 1980). Yönetmelik bu
okulları “iki yıllık meslek eğitim veren yükseköğretim kurumu”
olarak tanımlamış ve teknik bölüm mezunlarına “tekniker”
unvanı vermiştir (Henden, 1996). Ancak bu okullar beklenen
düzeyde gelişim gösterememişlerdir (Karhan, 1983).
Yükseköğretimin yeniden yapılanma sürecinde ise MYO’lar
üniversitelere bağlanmıştır (Resmî Gazete, No 17760, 1982).
Bu düzenlemenin yapılmasının temel amacı MYO’ların eğitim
kalitesinin geliştirilmesi ve toplum içinde algısının düzeltilmesidir.
(Tekeli, 2010). Aynı zamanda, 1980’lerin başında ülkemizde
ekonomik kalkınma ve endüstriyel büyümede kilit rol oynayan tekniker düzeyindeki ara işgücüne ilişkin talep, arzı aşmıştı.
Bu nedenle MYO’ların Türkiye’nin ekonomik ve endüstriyel
ihtiyaçlar ve çağın teknolojik gerekleri ile bağdaşacak hâle getirilmesi
kaçınılmaz olmuştu (Henden & Tunç, 2005). Böylece,
MYO’larda nicelik ve nitelik olarak hızlı bir gelişim görülmeye
başlanmıştır. Bu süreçte, özellikle MYO’lardaki donanım ile
eğitim programlarının geliştirilmesine yönelik uygulamalara
öncelik verilmiştir. Bu amaçla, Dünya Bankası’ndan 32.4 milyon
dolarlık kredi alınarak uygulamaya konulan I. Endüstriyel Eğitim
Projesi ile 8 MYO’da elektrik, kontrol ve enstrümantasyon,
endüstriyel elektronik, haberleşme, makine, havalandırma ve
soğutma, döküm, tarım makineleri, inşaat, petrol, petrokimya
ve bilgisayar programcılığı gibi eğitim programları bu alanlarda
ileride olan ülkelerdeki programlarla uyumlu hâle getirilmiştir.
Ayrıca bu proje ile 199 öğretim elemanının yurtdışında eğitim
almaları sağlanmıştır (YÖK, 1991). 1989 yılında bu projenin
tamamlanmasının hemen ardından aynı yıl içinde 155.8 milyon
dolarlık II. Endüstriyel Eğitim Projesi uygulanmaya başlanmış,
23 MYO ve 6 Mesleki ve Teknik Eğitim Fakültesi proje kapsamına
alınmış ve 770 öğretim elemanı alanlarına ilişkin eğitim
almaları amacıyla yurtdışına gönderilmiştir (Tekeli, 2010).
1981 yılından itibaren yükseköğretim sistemi içinde üniversitelere
bağlı olarak işlevlerini sürdüren MYO’ların tanımı 2011
yılında yapılan düzenleme ile “belirli mesleklere yönelik nitelikli
işgücü yetiştirmeyi amaçlayan, yılda iki veya üç dönem olmak
üzere iki yıllık eğitim-öğretim sürdüren, önlisans derecesi
veren bir yükseköğretim kurumudur” şeklinde değiştirilmiştir
(Yükseköğretim Kanunu, Madde 3 (ı)). Türkiye Yeterlilikler
Çerçevesine (TYÇ) göre değerlendirildiğinde ise ülkemizde MYO’larda verilen eğitim, TYÇ’nin 5. seviyesi olarak tanımlanmaktadır
(Mesleki Yeterlilik Kurumu, 2015).
Türkiye’de 1980’lerde MYO’lar Türk yükseköğretim sisteminin
doğal büyüme alanı olarak görülmüş olup, MYO sayısı 1991’de
141’e, 1998’de 386’ya ve 2001 yılında 401’e ulaşmıştı (YÖK,
1991; 1999 ve 2003). Ancak, bu süreçte açılan yeni okulların
çoğu yeterli fiziki altyapıya sahip değildi. MYO’ların fiziki
imkânları gelişmiş meslek liselerinin donanımından yararlanması
için Mesleki ve Teknik Eğitim Bölgeleri (METEB) kuruldu1.
Her meslek lisesi aynı bölgedeki bir MYO ile ilişkilendirildi. Mesleki
ortaöğretim ile yükseköğretim bölgesel bağının kurulması
önemli bir girişim olmakla birlikte, METEB projesinin detaylı
etki analizinden yoksun olması, uygulanması ile birlikte alanda
faydadan daha çok sorunların derinleşmesine neden olmuştur.
Eğitim sistemi de önemli oranda etkilenmiştir. Örneğin, hem
4306 hem de 4702 sayılı kanunların uygulamasına ilişkin, temel
eğitimden mezun olan öğrencilerin ortaöğretime nasıl yerleştirileceği
sorusuna getirilecek yöntem, Türk eğitim kültürü
ve geleneğine zarar vermemeliydi. Özellikle 1997 yılı öncesi
dönemlerde belli bir yetkinliğe sahip olan ve endüstriyel hayata
nitelikli işgücü desteği veren mesleki eğitim sistemi zarar görmemeliydi.
Ancak, MEB tarafından geliştirilen ve ileriki zamanlarda
eğitim tarihçeleri tarafından bir bocalama evresi olarak
değerlendirilebilecek olan Liselere Giriş Sınavı (LGS), Ortaöğretim
Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS), Seviye Belirleme
Sınavı (SBS) ve son olarak Temel Eğitimden Ortaöğretime
Geçiş (TEOG) sınav yöntemlerinin hepsi, ülkenin mesleki eğitim
kültürünü temelden sarsmış, sistemde onarılmaz yıkımlar
oluşturmuştur2. MEB’in temel eğitimden ortaöğretime geçiş ile
ilgili geliştirdiği tüm merkezi sınav sistemleri mesleki eğitimin
öğrenci girdi niteliğini olumsuz yönde etkilemiştir.
METEB’in belirgin bir başka özelliği meslek lisesi mezunlarının
üst öğrenime geçişlerinde getirilen katsayı kısıtlaması ve
mezunların bulundukları şehirlerdeki mezuniyet programının
devamı niteliğindeki MYO programlarına sınavsız geçişleriydi.
Meslek lisesi mezunlarının sektöre gitmeyi tercih etmeyip bir
üst öğrenimi tercih etmeleri şehir merkezindeki MYO’ların nicel
ve nitel olarak yetersiz kalmasını beraberinde getirdi. METEB
nedeniyle oluşan kamuoyu baskısı neredeyse Türkiye’nin meslek
lisesi bulunan her ilçesine bir MYO talebi ortaya çıkarmış,
ilgili sektörler ile sanayinin gelişmediği ilçelerde açılan bu
MYO’lar, ilerleyen yıllarda MYO’ların nitelik sorununu belirgin
hâle getirerek ve ülke genelinde MYO’ları tartışılır hâle getirecektir.
Bu okullarda niteliği artırmak amacıyla Milli Eğitim
Bakanlığının 6764 sayılı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamesi ile ‘bir mesleğe yönelik program uygulayan liselerin mezunlarının, Yükseköğretim Kurulu (YÖK)
tarafından belirlenecek aynı alanda bir önlisans programına
sınavsız geçiş hakları’ kaldırılmış olduğundan METEB uygulaması
da bu değişiklikle beraber yürürlükten kalkmıştır.
Son yıllarda, hem MYO’ların sorunlarını çözmek ve hem de
bu okullardaki eğitimin kalitesini iyileştirmek amacıyla başka
çalışmalar ve yasal düzenlemeler de yapılmıştır. Avrupa Birliği
(AB) tarafından finanse edilen 2009 yılında “İnsan Kaynaklarının
Mesleki Eğitim Yoluyla Geliştirilmesi Projesi (İKMEP)”
kapsamında YÖK ve MEB’in işbirliği ile Avrupa Yeterlilik Çerçevesine
(AYÇ) uygun şekilde yapılan çalışmalar sonucunda, 5’inci
seviyede olan 20 meslek için eğitim standardı, 52 eğitim ve
öğretim programı, 64 meslek programı, 19 sertifika programı
ve müfredatı geliştirilmiştir. Bu proje çıktıları YÖK Genel Kurulu
tarafından kabul edilerek üniversitelere tavsiye edilmiş ve yükseköğretim
kurumlarında uygulamaya konulmuştur (Günay &
Özer, 2016).
Siyasi bazı mülahazalarla ihdas edilen METEB uygulaması beklenenin
aksine MYO’lara giden öğrencilerin niteliğinde ve dolayısıyla
MYO’lardaki eğitimin kalitesinde düşüşe sebep olmuştur.
Bu nedenle 2015 yılından itibaren MYO’lara sınavsız geçişle
yerleşecek öğrencilerin kontenjanları YÖK tarafından kademeli
olarak azaltılmış olup nihayetinde 6764 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile bir mesleğe yönelik program uygulayan liselerin
mezunlarının, YÖK tarafından belirlenecek aynı alanda bir önlisans
programına yerleşmelerinde, merkezi sınavlardan almış
oldukları puanlara ortaöğretim başarı puanı ve bu puanın YÖK
tarafından tespit edilecek katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak
puanın eklenmesine karar verilmiştir (Yükseköğretim Kanunu,
Madde 45 (d)). Diğer yandan, 9 Haziran 2017 tarihli 30091
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kurumlarında
Önlisans ve Lisans Düzeyindeki Programlar Arasında
Geçiş, Çift Anadal, Yan Dal ile Kurumlar Arası Kredi Transferi
Yapılması Esaslarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik” ile aynı yükseköğretim kurumunda yürütülen
önlisans programları ile diğer önlisans programları arasında çift
anadal programları açılabilmesi ve öğrencilerin ikinci anadal
diploma programında öğrenim görebilme fırsatını elde edebilmesi
mümkün hâle gelmiştir.
Önlisans programlarından mezun olanlar, Dikey Geçiş Sınavına
(DGS) girmek koşuluyla lisans programlarına dikey geçiş yoluyla
kayıt yaptırarak lisans tamamlama imkânına sahiptirler. Lisans
programlarının kontenjanının yaklaşık %10’u kadar DGS kontenjanı
verilmektedir. Kontenjanlar ve hangi lisans programına
hangi önlisans programından dikey geçiş yoluyla öğrenci kabul edileceği, YÖK tarafından belirlenmektedir (Yükseköğretim
Kanunu, Madde 45 (e)). 2019 yılında açıköğretim dâhil toplam
DGS kontenjanı 114.763 olarak belirlenmiş olup kontenjanların
yaklaşık %74’üne öğrencilerin yerleştiği görülmüştür (ÖSYM,
2019a).
Ülkemizde 2018 yılında yükseköğretime giriş sisteminde değişikliğe
gidilmiş ve yeni sistem Yükseköğretim Kurumları Sınavı
(YKS) adıyla hâlen uygulanmaktadır. Yeni giriş sistemi, Türkçe
ve Matematik temel yeterliliğini odağına alan, bilgiyi ezberlemeden
ziyade kullanmayı ve yeni bilgi üretmeyi, ortaöğretim
kazanımlarını ölçmeyi esas alan bir değerlendirme sistemi olarak
kurgulanmıştır. Daha önce altı farklı Yükseköğretime Geçiş
Sınavı (YGS) puan türü ile MYO’lardaki programlara yerleşen
öğrenciler artık tek bir puan olan türü (Temel Yeterlilik Testi-
TYT) ile MYO programlarına yerleşmektedirler (YÖK, 2018a).
Bu yeni TYT sistemi ile MYO’lara gelecek öğrencilerin niteliğinin
artırılması hedeflenmektedir.
Öte yandan, 9 Aralık 2016 tarihli ve 29913 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 6764 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun ile 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda ve ilgili
diğer kanunlarda düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler ile
staj kavramı ilk kez tanımlanmış, mesleki eğitim ve staj yapan
bütün öğrencilere en az, net asgari ücretin %30’u tutarında
ücret ödeneceği hükmü getirilmiş ve bu ücretlerin beş eğitim
ve öğretim yılı boyunca 1/3 veya 2/3’ünün devlet katkısı olarak
işletmelere ödenmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca işletmede mesleki
eğitim ve staj yapan bütün öğrencilerin iş kazası ve meslek
hastalıklarına karşı sigortalanması sağlanmıştır.
Son yıllarda meydana gelen bir diğer gelişme ise devlet tarafından
Organize Sanayi Bölgesi (OSB)’sinde açılan MYO’ların
mali yönden desteklenmesidir. YÖK tarafından belirlenen
ölçütler doğrultusunda 2018 yılından itibaren öğrencilerin
mesleki becerilerini ileri düzeye çıkarmak amacıyla bu okullara
genel okul bütçesi dışında öğrenci başına eğitim desteği verilmektedir
(Yükseköğretim Kanunu, Madde 46 (l)). 2020 yılında
imalat sektörü ve lojistik alanlarına yönelik belirlenen 16 farklı
önlisans programında öğrenim gören 2.839 öğrenciye öğrenci
başına belirlenen tutarlarda yaklaşık 14 milyon TL ek ödenek ile
destek sağlanmıştır. Bu uygulama ile MYO mezunlarının profilinin
sanayi ve iş dünyası odaklı olması, öğrencilerin iş becerisinin
artırılması ve iş piyasasını tanımaları, MYO’larda uygulamalı
eğitimin ve işyeri eğitiminin artırılması ile üniversite-sanayi
işbirliğinin güçlendirilmesi hedeflenmektedir (YÖK, 2019b).
2017 yılında sürecin dış paydaşlarının ve sanayinin de yer aldığı
Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur.
Kurul MYO ve programların açılmasına yönelik standartların
belirlenmesi, mevcut programların geliştirilmesi, izlenmesi,
mezunların istihdamı ile lisans tamamlama süreçlerine ilişkin
görüş ve önerilerde bulunmaktadır (Yükseköğretim Kanunu,
Ek-Madde 37).
Öğrencilerin işyeri tecrübesini artırmak ve işverenlerin istediği
nitelikte meslek elemanı yetiştirmek amacıyla bazı MYO’larda
eğitim ve öğretim süresi iki yıl olmak üzere altı sömestr şeklinde verilmektedir. Bu eğitim modeli iki sömestr okulda ders,
bir sömestr işletmede uygulamalı eğitim şeklinde gerçekleşmektedir.
Bu model YÖK tarafından da teşvik edilmektedir.
Diğer yandan, MYO’larda öğrencilerin istihdama yönelik olarak
yetiştirilmelerini sağlamak amacıyla eğitim ve öğretimin üç
döneminin okulda ders, bir döneminin işletmede uygulamalı
olarak gerçekleştirilmesini öngören eğitim modeli de uygulanmaktadır.
Bu modelleri uygulayan MYO’ların sayısında son
yıllarda bir artış görülmeye başlanmış olup, 2019 yılı itibarıyla
34 MYO bu eğitim modellerini uygulamaktadır (ÖSYM, 2019b).
Türkiye’de 2019 yılında 921’i faal 1.016 MYO mevcuttur ve
bunların yaklaşık %89’u devlet üniversiteleri bünyesindedir.
Önlisans programlarına kayıtlı öğrenci sayısı yaklaşık 2.8 milyon
iken bunların %33.75’i MYO’larda öğrenim görmektedir. 2016
yılında sınavsız geçişin kaldırılmasıyla kontenjanlara yerleşme
oranı 2017’de %91’den %63’e düşmüş ancak 2019’da bu oran
tekrar %91’e yükselmiştir. Öte yandan, MYO’lardaki toplam
öğretim elemanı sayısı, 5174’ü öğretim üyesi olmak üzere toplamda
23163’dür (YÖK, 2019a).
Türk yükseköğretim sisteminde önemli bir yeri olan MYO’ların,
fiziki altyapısı, teknolojik donanımı, kuruluş yeri seçimi ve
eğitim niteliği, sektörle ilişkisi, yasal düzenlemeler ve istihdam
gibi farklı sorun alanlarına ilişkin çok sayıda bilimsel araştırma
yapılmıştır. Fiziksel donanımın yetersizliği, ders programlarının
ve öğretim elemanlarının yetersizliği, okulların uygulamalı
eğitim için gerekli olan donanıma sahip olmamaları, işyeri
eğitiminin yetersizliği, öğrencilerin sanayinin ihtiyaç duyduğu
yeterlikleri kazanamamış olması, fen ve matematik bilgi ve
becerisi nispeten daha düşük olan meslek lisesi çıkışlı öğrenciler
ile mesleki becerisi düşük olan genel lise çıkışlı öğrencilerin
aynı sınıfta ve aynı eğitim müfredatı ile eğitim almaları, nicel
ve nitel yönden öğretim elemanlarının yetersizliği, sosyal ve
kültürel altyapının yetersizliği, toplumun ve endüstrinin bu
okullar ile ilgili olumsuz algısı, programlar açılırken eğitim-istihdam
ilişkisi ile arz-talep dengesinin gözetilmemesi gibi hususlar
MYO’lardaki eğitimin niteliğine yönelik başlıca eleştirilerdir.
Üniversite yönetimleri, öğretim elemanları, öğrenciler, iş dünyası
gibi tüm paydaşların MYO’lara yönelik olumsuz bir bakışa
sahip olması diğer bir önemli sorun alanıdır. İstihdam boyutu
ile bakıldığında; mezunların eğitim aldıkları alanlarda istidam
olamaması, okulların açıldıkları ve kurulu bulundukları yerler
nedeniyle sektör ve okullar arasında işbirliğinde görülen zayıflık
diğer temel sorun alanıdır. Ayrıca, MYO’lara ilişkin genel yasal
düzenlemelerin yetersizliği, staj eğitimine yönelik yeterince
mevzuatın geliştirilememiş olması birçok araştırmada öne
çıkan sorun alanları olarak gösterilmektedir (Alkan, Suiçmez,
Aydınkal, & Şahin, 2014; Binici & Arı, 2004; Ergin & Yağcı, 2003;
Eşme, 2007; Günay & Özer, 2016; Kaya, 2017).
MYO’larda öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı oldukça
yüksektir. MYO’larda öğretim elemanı başına ortalama 45
öğrenci düşerken (YÖK, 2019a) bu oran Almanya ve Rusya’da
13, İsveç’te 11’dir (OECD, 2019). MYO programlarındaki uygulamalı
eğitimlerin önemi dikkate alındığında, söz konusu sayının
yüksek olmasının, öğrencilerin mesleki becerilerini geliştirmek
için uygulamaların içinde bizatihi yer alarak makine ve teçhizatları
kullanması ve öğretim elemanlarının uygulama alanlarında öğrencilere rehberlik etmesi gibi hususlarda engel teşkil edeceği
aşikârdır.
Bu çalışmayla ilişkili olan diğer çalışmada MYO’ların en önemli
sorun alanları olarak sırasıyla MYO’ların sektörle ilişkisinin
sınırlı olması, MYO’ların birçoğunun amacına uygun yerlerde
kurulması ve sosyal imkânların sınırlı olması, bazı önlisans
programlarının iş hayatında karşılığının olmaması, MYO’ların
toplumda itibarının düşük olması, önlisans programlarının
ders içeriklerinin yetersiz olması, alanında iş bulamayan lisans
mezunlarının önlisans mezunlarının işlerine talip olması ve
önlisans programlarında kontenjan arzının talepten yüksek
olması görülmüştür (Günay, Açıkgöz, Çelik & Öztürk; baskıda).
MYO’lardaki sorunları iyileştirmek için gerçekleştirilen düzenlemelerin
MYO’ların mevcut durumunu nasıl etkilediği önemli bir
husustur. Daha açık ifade ile yapılan düzenlemeler sonrasında
MYO’ların sunduğu hizmetin kalitesinin artıp artmadığı, bu
hizmetten memnuniyet durumunun tespit edilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede bu çalışmada MYO çalışanlarının görüşleri
ekseninde MYO’ların mevcut durumunun değerlendirilmesi
yapılmıştır. Yapılan bu değerlendirmenin amacı ise bir taraftan
uygulanan yeni politikaların etkinliğini tespit etmek, diğer
taraftan da iyileştirilmesi gereken alanları tespit etmek için
nesnel kanıt sunmaktadır. Bu kapsamda tüm MYO çalışanlarını
kapsayan MYO’ların mevcut durumunu, temel sorun alanlarını,
MYO’ları iyileştirmek için alternatif önerileri tespit etmek üzere
2018 yılında bir araştırma yapılmıştır. Bu tarama araştırması
kapsamında MYO’larda görevli 13501 akademik ve idari personele
anket uygulanmış ve görüşleri alınmıştır. Ancak, araştırma
verilerinin tümünün bir makale kapsamında yer alması mümkün
olmadığından bu çalışmada yalnızca MYO çalışanlarının
mevcut durumu nasıl değerlendirdiği hususu incelenmiştir. Bu
çalışmada, araştırma evreninin tamamına daha açık ifade ile
MYO’lardaki tüm akademik ve idari personele ulaşmak hedeflenmiştir.
Böylece, bu çalışma MYO’ların mevcut durumunu ve
genel performansını kendi çalışanları tarafından analiz ederek
aslında MYO çalışanlarının MYO’ları iyileştirmek için yapılan
düzenlemeleri ve bu düzenlemelerin MYO’larda neden olduğu
değişimleri nasıl değerlendirdiklerini açıklamaya çalışmakta bir
başka ifadeyle MYO çalışanlarının çalıştıkları kurumlara yönelik
değerlendirmesini yansıtmaktadır. Bundan dolayı, bu çalışmanın
literatüre önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Çalışmanın izleyen bölümünde ilk olarak araştırmanın yöntemine
yönelik bilgiler verilecek olup daha sonra araştırma
bulguları üç alt başlıkta sunulacaktır. Bu kapsamda, ilk olarak
araştırma kapsamındaki katılımcılara ilişkin demografik bilgiler
özetlenecektir. İkinci olarak MYO’ların genel performansına
ilişkin bulgular ortaya konulacak olup üçüncü olarak MYO’ların
kurumsal performansı sunulacaktır. Son olarak araştırmanın
sonuç bölümünde ise araştırma bulguları ve literatür ekseninde
bir tartışma yapılacaktır. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Sonuç
Kaynaklar
|
|
MYO çalışanlarının MYO’ların mevcut durumunu nasıl değerlendirdiğini
araştıran bu çalışmada MYO’lardaki tüm akademik
ve idari personele ulaşmak hedeflenmiştir. Bu çerçevede bu
tarama çalışması 2018 yılı itibariyle devlet ve vakıf yükseköğretim
kurumları bünyesinde öğrencisi bulunan 868 MYO’da
katılımcı yönetim gereği çalışan tüm akademik ve idari personele
yani evrenin tamamına uygulanmıştır 3. Bu çerçevede,
araştırmaya 13501 MYO çalışanı katılmıştır. Verilerin kontrolünden
sonra 13501 anket sonucunun araştırma kapsamında
kullanılabileceği görülmüştür. Doldurulan anketlerin yarım ya
da eksik kalmamasının temel nedeni, anket formunun online
olarak uygulanması ve sistemin boş alan bırakmaya imkân vermemesidir.
Araştırmacılar tarafından hazırlanan soru formu demografik
bilgileri içeren yedi soru, beşli Likert ölçeğine göre hazırlanmış
45 soru ve üçlü Likert ölçeğine göre hazırlanmış dokuz sorudan
oluşmaktadır. Anket formunun 45 sorudan oluşan ilk kısımda,
MYO’lara yönelik genel memnuniyet durumunu, MYO’ların
sektörle ilişkisini, öğrencilere yönelik değerlendirmeleri,
MYO’ların temel sorun ve iyileştirme alanlarını görmeye
yönelik sorular yöneltilmiştir. Araştırmanın ikinci kısmını oluşturan
üçlü Likert ölçeğine göre hazırlanan kısmında ise mezun
takip sistemi, müfredat, sektörle ilişkiler ve iş yeri eğitimi ile
ilgili sorular yönetilmiştir. Araştırma çok geniş kapsamlı olduğundan
bu makalede yalnızca MYO’ların genel performansını
değerlendirmek için hazırlanan yedi soruya verilen cevaplar
ile MYO çalışanlarının kendi kurumlarını değerlendirmesi için
hazırlanan dokuz soruya verilen cevaplar analiz edilmiştir.
Araştırma kapsamında hazırlanan soru formları online olarak
uygulanmış; araştırmaya katılımı artırmak için MYO’lara ayrıca
YÖK tarafından resmi yazı yazılmıştır. Online olarak anketlerin
uygulanmasından sonra, veriler SPSS 22 İstatistik Paket Programı
kullanılarak analiz edilmiştir.
Verilerin analizi sürecinde iki farklı yöntem takip edilmiştir. İlk
olarak mevcut durumun analizi kısmında verileri daha etkin bir
şekilde analiz etmek ve değerlendirmek için faktör analizleri
yapılmıştır. Bir istatistiksel analiz yöntemi olan faktör analizi
ile birbiri ile ilişkili olan çok sayıda değişkenden bir indirgeme
yapılarak çok daha az sayıda yeni değişken elde edilir. Faktör
analizi yönteminin kullanılmasıyla çalışma daha anlaşılır hâle
getirilmiştir. Faktör analizi, çok sayıda maddenin ölçmeye çalıştığı
hususlar, bu çok sayıda maddenin bir araya gelmesi ile yeni
bir kavramı ölçtüğü durumlarda kullanılmaktadır (Büyüköztürk,
2002).
Faktör yükü değeri faktör analizi yapılırken referans verilen kritik
bir kavramdır. Faktör yükü değeri genel olarak yüksek orta
ve düşük olarak nitelendirilerek analiz yapılır. Faktör yükü değerinin
0.60 ve üzeri bir değere sahip olması o faktörü oluşturan
göstergenin faktör ile ilişkisinin yüksek düzeyde olduğunu ifade etmektedir. Başka bir ifade ile faktör analizinde birkaç göstergenin
birlikteliği ile ortaya çıkan yeni kavramın ya da yapının
bu faktörü oluşturan gösterge ile ilişkisinin güçlü olduğu anlamına
gelmektedir. Eğer faktör yük değeri 0.30-0.59 arasında
bir rakam ise bu veri ilgili göstergenin faktör ile ilişkisinin orta
düzeyde olduğunu gösterir. 0.30 ve aşağısı bir değer ise faktör
yük değerinin düşük düzeyde olduğunu gösterir (Büyüköztürk,
2002).
Bu çalışmanın en yenilikçi tarafı ise endeks geliştirilmesidir.
Endeks hesaplamaları için konjenerik tek faktör modeli kullanılmıştır.
Konjenerik tek faktör modeli, faktör skoru temelinde
model temelli endeks geliştirilmek için kullanılan veri
indirgeme tekniklerinden birisidir (Lauro, Grassia & Cataldo,
2018). Başka bir deyişle, konjenerik tek faktör modeli komposit
değişkenlerin çoklu göstergeler aracılığı ile ölçülmesine olanak
tanımaktadır (Rowe, 2006). İlk defa Jöreskog (1971) tarafından
önerilen bu modelin analiz ölçüm ve güvenirliğin maksimize
edilmesi bakımlarından çok fazla kullanımı bulunmakla beraber
(Alwin & Jackson,1980; Brown,1989) endeks oluşturma uygulamalarında
kullanımı seyrektir. Konjenerik tek faktör modeli
aslında doğrulayıcı faktör modelidir (Brown, 2006). Modelin
adının konjenerik olmasının sebebi, göstergelerin bir ortak
faktörü paylaşmasından kaynaklanmaktadır. Tek boyutluluğun
sağlandığı durumlarda faktör yükleri temelinde hesaplanan
gösterge ağırlıkları, göstergeler arasında göreceli olarak kurgu
ile korelasyonu daha yüksek olan göstergelere daha fazla ağırlık
vermektedir. Bu durumda hangi gösterge değişkeninin endeks
hesaplamasında daha fazla önem kazandığı saptanmaktadır.
Böylelikle bu teknik eşit ağırlıklandırma, ölçüm hatasını da
hesaba kattığından daha güvenilir faktör endeks skoru elde
etmeye olanak sağlamaktadır.
Konjenerik faktör prosedüründe öncelikle, her bir tek boyutlu
kurgunun göstergeleri için ortak faktörlü açıklayıcı faktör analizi
uygulanmaktadır. Genel olarak faktör analizinde göstergelerin
ölçüm hataları göz önünde bulundurulduğundan analiz sonucunda
elde edilen faktör yükleri ve tahminlenen kovaryans
matrisi kullanılarak kaba gösterge ağırlıkları hesaplanmaktadır.
SPSS paket programında tek faktörlü faktör analizi sonucunda
elde edilen faktör skor katsayı matrisi faktör skorlarını hesaplarken
kullanılan her bir değişkenin faktör içindeki kaba ağırlıkları
vermektedir. Faktör skorlarının orijinal gösterge değişkenlerinin
metriğine uygun olması için kaba ağırlıklar 0-1 arasında orantısal
yeniden ölçeklendirilerek final ağırlıklar elde edilir. Böylece
her bir gösterge kendi ağırlığı ile çarpılır ve her göstergenin bu
çarpım sonucunda elde edilen skorları toplanarak faktör skoru
elde edilir. Alışılagelmiş faktör skoru hesaplamalarında faktör
skorları ortalaması 0 ve standart sapması 1 olacak şekilde
standardize edilirken, konjenerik faktör prosedüründe, göstergelerin
orijinal metriği faktör değişkeni için korunmaktadır.
Analizlerde faktör çıkartım yöntemi için maksimum likelihood
yöntemi uygulanmıştır (Thompson, 2004). |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Bulguları tartışırken ilk olarak demografik veriler analiz edildikten
sonra sırasıyla MYO’ların mevcut genel performansı ve
kurumsal performansı analiz edilecektir.
Demografik Veriler
Tablo 1’de görüldüğü gibi tarama çalışmasına MYO’da çalışan
13501 akademik ve idari personel katılmıştır. Çalışmaya katılanların
yaklaşık üçte biri kadın, üçte ikisi ise erkektir. Çalışmaya
katılanların yaş dağılımına bakıldığında, %15.5’nin 21-30 yaş
arası, %46.1’inin 31-40 yaş arası olduğu %25.3’nün ise 41-50
yaş arasında olduğu 51 yaş üzeri kişilerin ise toplam %13 olduğu
görülmektedir. Bu veriler MYO çalışanlarının çoğunun 40
yaş altı genç bir nüfusa sahip olduğunu göstermektedir. Katılımcıların
eğitim düzeylerine bakıldığında %30.2’sinin doktora,
%43.1’nin ise yüksek lisans mezunu olduğu görülmektedir.
Araştırmaya 10 binin üzerinde akademik personel katılmıştır.
Buna göre, akademik personelin üçte birinden biraz fazlası
doktoralıdır. Daha açık ifade ile MYO’larda çalışan akademik
personelin doktora derecesine sahip olma oranı düşüktür.
Zaten çalışanların unvanlarına bakıldığında, MYO çalışanlarının
%1.7’sinin profesör, %2.2’sinin doçent, %12.1’nin doktor gösteöğretim
üyesi, %70.1’inin ise öğretim görevlisi olduğu görülmektedir.
Öğretim görevlilerinin yarıdan fazlasının doktorası
bulunmamaktadır. Çalışmaya katılan MYO çalışanlarının dörtte
üçü sektör tecrübesine sahiptir. Bu sektör tecrübesi çalışmaya
katılanların yarısında 5 yıl ve daha az iken diğer yarısında 5 yıldan
çok daha fazladır. Çalışmaya 410 MYO müdürü, 568 MYO
sekreteri katılmıştır.
MYO’ların Genel Performansı
MYO’ların performansları çok çeşitli sorular ile değerlendirilebilir
ve performansı ölçmeye yönelik çeşitli değişkenler kullanılabilir.
Bu çalışma kapsamında da MYO’ların performansını
değerlendirmek üzere çeşitli sorular sorulmuş, ancak yapılan
istatistiksel analizler sonucunda aşağıda bahsedilen yedi maddeden
oluşan bir faktör ortaya çıkmıştır. Daha açık ifade ile
MYO’ların sektörle ilişkileri sınırlıdır ve MYO’ların birçoğu alanına
uygun olmayan yerlerde kurulmuştur ve sosyal imkânları
sınırlıdır gibi ifadeler MYO’ların genel performansını değerlendiren
faktör ile ilişkili çıkmamıştır. MYO çalışanlarına göre
MYO yöneticilerinin ve bunlara bağlı organların performansı,
MYO’ların misyonu, üniversite yönetiminin MYO’ya bakışı,
öğrenci ve öğretim elemanları arasındaki ilişki düzeyi, öğrencilerin
okula ve programa ilgi düzeyi ile MYO’ların kurumsal
altyapı kapasitelerine ilişkin ifadelerin MYO’ların mevcut genel
performansını gösteren faktörle ilişkili olduğu yapılan analizlerde
tespit edilmiştir. Bu ifadelere verilen cevaplar üzerinden
faktör analizi yapılmış ve Tablo 2‘de bu faktörün göstergeleri ve göstergeye ait yükler sunulmuştur. Buna göre MYO’ların
akademik ve idari organlarının etkin çalışması ile MYO’ların
idari ve mali yönetimi, kaynakların kullanımı ve yönetiminde
başarılı olduğu göstergeleri MYO’ların mevcut genel performansını
açıklamadaki en önemli iki göstergedir. Bu göstergeler,
MYO çalışanlarının MYO yönetimlerini başarılı bulduğunu
göstermektedir. Buna ilaveten, MYO’larda öğretim elemanı
ve öğrencilerin ilişkisi, MYO’nun bir misyonu yerine getirmesi
ve üniversitenin MYO’ya bakışı, öğrencilerin öğrenim gördükleri
programa ilişkin meslek/mesleklere karşı ilgili olması ve
MYO’larda laboratuvarların/atölyelerin mevcut durumunun
ve donanımının eğitim için uygun olması ifadelerinin faktör
yükü, faktör içindeki ağırlığı ve faktörün oluşmasına katkısı
daha azdır. İlgili literatürde MYO’ların yönetim performansına
ilişkin daha önce bir değerlendirme yapılmamıştır. MYO’ların
birçok sorunu olmasına rağmen, MYO çalışanlarınca MYO’ların
yönetim performansının, öğrenci ve öğretim elemanı ilişkisinin
yeterli düzeyde görülmesi dikkat çekicidir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 2: MYO Çalışanlarının MYO’ların Mevcut Genel Performansı Hakkındaki Görüşleri ile İlgili Faktör Matrisi |
Tablo 3’de MYO’ların mevcut genel performansını açıklayan
0-100 aralığında bir endeks puanı hesaplanmıştır. Buna göre,
genel performans endeks puanı 64.5’dir. Bu veri katılımcılara
göre MYO’ların mevcut genel performansına ilişkin memnuniyet
düzeyinin ortalamanın kısmen üzerinde olduğunu göstermektedir.
Şekil 1’de değişken kategorilerine göre MYO’ların mevcut genel
performansına ilişkin endeks puanının nasıl farklılaştığı gösterilmiştir. Buna göre, kadınlar, 21-30 yaş arası çalışanlar ile 61
yaş üstü çalışanlar ve sektör tecrübesi olmayanlar MYO’ların
genel performansını göreli olarak daha pozitif değerlendirmektedirler.
Lisans mezunu olanlar ise yüksek lisans ve doktora
mezunlarına göre MYO’ların mevcut genel performansını daha
olumsuz görmektedirler. Unvana bakıldığında ise MYO’ların
genel performansını değerlendirmede diğer değişkenlere göre
daha fazla bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir. Profesörler
ve doktor öğretim üyeleri MYO’ların genel mevcut durumunu daha pozitif tanımlarken, araştırma görevlileri ise en negatif
tanımlayan kesimdir. İdari pozisyona göre MYO’ların genel
performansını değerlendirmede oldukça önemli bir farklılaşmanın
olduğu görülmektedir. MYO müdürleri 77.9 puan ile
oldukça yüksek düzeyde MYO’ların performanslarına olumlu
yaklaşırken, yüksekokul sekreterlerinin puanı 71.6’dır. İdari bir
görevde çalışmayanların ise idari görevdekilere göre MYO’ların
genel performansına çok daha düşük bir puan (63.9) verdiği
görülmektedir.
MYO’ların Kurumsal Performansı
Çalışmada MYO’larda çalışan akademik ve idari personelin
ülkemizdeki MYO’ların mevcut genel performansı ile birlikte
kendi çalıştıkları MYO’ların kurumsal performansını da değerlendirmeleri
istenmiştir. Bu çerçevede MYO çalışanlarına
MYO’larında sektör paydaşlarının katılımıyla oluşturulan bir
danışma kurulunun olup olmadığı ve bu kurulun ne derece
etkin çalıştığı, mezun takip sisteminin olup olmadığı ve ne
kadar etkin çalıştığı, ulusal meslek standartlarının MYO müfredatına
yansıtılma düzeyi, müfredata sektördeki gelişmelerin ne
düzeyde dâhil edildiği, öğrencilerin iş yeri eğitimi alma düzeyi
ile iş yeri eğitiminin öğrencilerin becerilerine ve yeterliliklerine
yaptığı katkı düzeyine dair görüşleri içeren dokuz soru yöneltilmiş
olup aralarından endeks oluşturmaya uygun altı soru
kullanılarak analiz yapılmıştır. Bu sorular üçlü Likert ölçeği ile
hayır, kısmen evet ve evet şeklinde cevaplanacak şekilde hazırlanmış
olup, belirlenen altı sorudan elde edilen veriler 0-100
arasında bir endekse dönüştürülmüştür. Bu endekste 0 puan
hayır cevabına, 50 puan kısmen evet cevabına, evet cevabı da
100 puana denk gelmektedir.
MYO’ların kurumsal performansını ölçen bu endeksin ortalama
puanı 56.6’dır. Yani, katılımcıların yukarıda bahsedilen altı
ifadeye katılma düzeyi kısmen evet ifadesinin biraz üstündedir
(Şekil 2). Bu veri, MYO çalışanlarına göre MYO’ların kurumsal
performansının kısmen başarılı olduğunu göstermektedir.
Değişken kategorilerine bakıldığında ise kadınların erkeklerden
daha yüksek düzeyde MYO’ların kurumsal performansından
memnun olduğu görülmektedir. Yaş kategorisine bakıldığında,
61 yaş üstü kesimin diğer tüm kategorilerden farklı olarak,
çalıştığı okulun kurumsal performansından yüksek düzeyde
memnun olduğu, 31-40 yaş arası kesimin ise çalıştığı okulun
kurumsal performansından en düşük düzeyde memnun olduğu
görülmektedir. MYO’larda akademik ve idari personel olarak
çalışan lisans mezunlarının çalıştıkları okulların performansından
memnun olma düzeyleri daha düşüktür. Ayrıca sektör
tecrübesi olan MYO çalışanlarının okullarının performansından
sektör tecrübesi olmayanlara göre az farkla daha az memnun
oldukları görülürken, bunların arasında 3-5 yıl arası sektör tecrübesine
sahip olanların okullarının performansıyla ilgili daha
fazla memnuniyet düzeyine sahip oldukları ortaya konulmuştur.
Unvana göre değerlendirme yapıldığında ise profesörlerin
çalıştıkları okulun performansından en yüksek düzeyde memnun
olan çalışanlar olduğu, idari personel ve okutmanların ise
çalıştıkları okulun performansından en düşük düzeyde memnun
olan kesimler oldukları görülmektedir. MYO müdürlerinin
çalıştıkları okulların performansından memnun olma düzeyi
diğerlerine göre daha yüksektir. Özellikle herhangi bir idari
pozisyonda çalışmayanlar çok daha düşük düzeyde MYO’ların
performansını olumlu değerlendirmektedir.
|
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Sonuç
Kaynaklar
|
|
Günümüzde sayısı 1016 ve toplam öğrenci sayısı yaklaşık 1
milyona yaklaşan MYO’lara ilişkin istatistiki veriler göstermektedir
ki Türk yükseköğretim sistemi içindeki mesleki eğitimin
sorunları nicel olmaktan daha çok niteldir. YÖK tarafından
MYO’ların kalitesini iyileştirmeye ve yükseköğretimde mesleki
eğitimin niteliğini artırmaya yönelik düzenlemeler tedrici olarak yapılmaktadır. Örneğin, son yıllarda MYO’lara sınavsız
geçiş kaldırılmış, işletmelerde staja tabi tutulan yükseköğretim
öğrencilerinin iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanması
ve öğrencilere net asgari ücretin %30’u tutarında
ücret ödeneceği hükmü getirilmiş, OSB’lerde kurulan MYO’lara
öğrenci başına YÖK bütçesine öğrencilerin mesleki becerilerini
artırmak amacıyla tahsis edilen ödenekten eğitim desteği verilmeye
başlanmıştır. Ayrıca MYO’larda iki dönem okulda ders, bir
dönem işletmede uygulamalı eğitim şeklinde eğitim ve öğretim
süresi iki yıl olmak üzere toplamda altı dönem eğitim verilmesi
teşvik edilmektedir.
MYO çalışanlarının genel olarak MYO’ların mevcut performansını
ve özelde de kendi MYO’larının performansını nasıl
değerlendirdiğini analiz eden bu çalışmada MYO’ların mevcut
durumuna ilişkin oldukça önemli bazı sonuçlar elde edilmiştir.
Katılımcılara göre, ülkemizdeki MYO’ların genel performansının,
ortalamanın kısmen üzerinde olduğu görülmektedir. Buna
ek olarak, MYO çalışanlarından kendi çalıştıkları MYO’ların
kurumsal performanslarını değerlendirmeleri istenilmiş olup bu
hususta oluşturulan endeks sonucunda MYO çalışanlarına göre
kendi MYO’larının performansının kısmen başarılı olduğu tespit
edilmiştir. MYO’lara yönelik yapılan çalışmalarda MYO’ların
performansına yönelik daha olumsuz bir algı var iken (Alkan et
al., 2014; Ergin & Yağcı, 2003; Eşme, 2007; Günay & Özer, 2016)
bu çalışmada MYO çalışanları hem genel olarak tüm MYO’ları
hem de kendi çalıştıkları MYO’ları kısmen başarılı bulmuşlardır.
MYO’lara yönelik genel değerlendirmeye de bakıldığında
MYO’ların genel performansını açıklayan en önemli göstergeler
olarak MYO’ların akademik ve idari organlarının etkin çalışması,
MYO’lardaki idari ve mali yönetiminin başarısı ile öğrenciler ile
öğretim elemanlarının iş birliği içinde çalışmaları öne çıkmıştır.
MYO’ların genel performansı ve katılımcıların kendi MYO’larına
yönelik performans algısına bakıldığında ise en dikkat çeken
husus idari kadrolarda çalışanların (MYO müdürü ve sekreteri)
idari görevleri olmayanlara göre MYO’ların performansını çok
daha olumlu düzeyde değerlendirmeleridir.
Son olarak, MYO çalışanlarının MYO’ların performansını kısmen
başarılı bulmaları, MYO’ların yeterince verimli ve etkin çalışmadığını
göstermektedir. Ayrıca bu veri, MYO’larda çeşitli yapısal
sorunların varlığını hâlen devam ettirdiğini göstermektedir. Bu
araştırmanın kapsamı, mevcut öğrenciler ve mezunları içerecek
şekilde genişletilebilir. Ayrıca, daha özelde örneğin bölgesel
ya da programlar düzeyinde de yapılarak bazı çıkarımlar elde
edilebilir. Sonuç olarak, bu çalışmanın metodu kullanılarak
MYO’ların mevcut öğrencilerine ve mezunlarına yönelik olarak
yapılacak daha detaylı araştırmalara da ihtiyaç bulunmaktadır.
Ayrıca, her MYO’nun kendi eksik taraflarını ve iyileştirmeye
yönelik önerileri tespit eden araştırmalar da üniversite yönetimleri
tarafından desteklenmelidir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Sonuç
Kaynaklar
|
|
1) Akdemir, A., Karagöz, A. M., Salihoğlu, G., Konakay, G., Adalı,
P., Koçyiğit, E. & Zaimoğlu, Ö. (2015). Meslek yüksekokulu
öğrencilerinin kariyer planlarının motivasyon düzeylerine
etkilerinin araştırılması. Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları
Dergisi, 4(1), 52-90.
2) Alkan, R. M., Suiçmez, M., Aydınkal, M., & Şahin, M. (2014).
Meslek yüksekokullarındaki mevcut durum: Sorunlar ve bazı
çözüm önerileri. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, 4(3), 133-140.
DOI:10.5961/jhes.2014.096.
3) Alwin, D. F., & Jackson, D. J. (1980). Measurement models for
response errors in surveys: Issues and applications. In K. F.
Schuessler (Ed.), Sociological methodology (pp. 68-119). San
Francisco: Jossey-Bass.
4) Binici, H. & Arı, N. (2004). Mesleki ve teknik eğitimde arayışlar.
Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24(3), 383-396.
5) Brown, R. L. (1989). Using covariance modeling for estimating
reliability on scales with ordered polytomous variables.
Educational and Psychological Measurement, 49, 385-398.
6) Brown, T. A. (2006). Confirmatory factor analysis for applied
research. New York: The Guilford Press.
7) Büyüköztürk, Ş. (2002). Faktör analizi: Temel kavramlar ve ölçek
geliştirmede kullanımı. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi,
32, 470-483.
8) Ergin, A. & Yağcı, Ö. (2003). 4702 sayılı yasa çerçevesinde
gerçekleştirilen MEB–YÖK meslek yüksekokulları projesine
yönelik bir değerlendirme. Hacettepe Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 25, 256 – 264.
9) Eren, E. (2003). Yönetim ve organizasyon (Çağdaş ve küresel
yaklaşımlar). İstanbul, Beta Basım Yayım Dağıtım.
10) Eşme, İ. (2007). Türkiye’de mesleki ve teknik eğitimin bugünkü
durumu ve sorunları. T.C. Yükseköğretim Kurulu, Uluslararası
Mesleki ve Teknik Eğitim Konferansı, 15-16 Ocak 2007, Ankara.
11) Günay, D., & Özer, M. (2016). Türkiye’de meslek yüksekokullarının
2000’li yıllardaki gelişimi ve mevcut zorluklar. Yükseköğretim
ve Bilim Dergisi, 6(1), 1-12. DOI: 10.5961/jhes.2016.138.
12) Günay, A., Açıkgöz, Ö., Çelik, Z., & Öztürk, M. (baskıda). Meslek
yüksekokullarında sektörel ilişkiler, yerindelik, arz-talep
sorunu: İyileştirmeye yönelik öneriler. Yükseköğretim Dergisi.
13) Henden, R., & A. Tunç (2005). Mesleki ve teknik öğretimde sınavsız
geçiş uygulamaları. Milli Eğitim Dergisi, 165. Retrieved from
http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_
Dergisi/165/henden.htm
14) Henden, R. (1996). Meslek yüksek okulu öğrencilerinin doğal,
toplumsal nitelikleri ve yaşam standartları. Kuram ve
Uygulamada Eğitim Yönetimi, 2(1), 59-69.
15) Jöreskog, K. G. (1971). Statistical analysis of sets of congeneric
tests. Psychometrika, 36(2), 109-133.
16) Karhan, K. (1983). Meslek Yüksek Okulları. (Çoğaltma).
17) Kaya, A. (2017). Mesleki eğitimin başarısızlık dinamikleri ve meslek
yüksekokulu öğretim elemanlarının görüşleri. International
Journal of Human Sciences, 14(4), 3591-3605.
18) Koçak, K. (2016). Ortaöğretim Matematik Öğretmenlerinin
Kullandıkları Ölçme ve Değerlendirme Araçlarının PISA
Yeterlilik Düzeylerine ve Kümelerine Göre İncelenmesi (Ankara
İli Örneği) (Milli Eğitim Uzmanlık Tezi). Milli Eğitim Bakanlığı
Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü, Ankara.
19) Lauro, N. C., Grassia, M. G., & Cataldo, R. (2018). Model based
composite indicators: New developments in partial least
squares-path modeling for the building of different types of
composite indicators. Social Indicators Research, 135(2), 421-
455.
20) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) (1976). YAYKUR örgün yükseköğretim
dairesine bağlı meslek yüksekokulları geçici yönetmeliği. Karar
no: 76.
21) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) (1980). Meslek yüksekokulları
yönetmeliği. Karar no: 120.
22) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) (2015). Okullara ait TEOG 2015
Yerleştirmeye Esas Puanları. Retrieved from https://e-okul.
meb.gov.tr/OrtaOgretim/OKL/OOK06006.aspx
23) Mesleki Yeterlilik Kurumu. (2015). Mesleki yeterlilikler çerçevesi.
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/01/ 20160102-
3-1.pdf
24) Organisation for Economic Co-operation and Development (OECD)
(2019). Education at a Glance 2019. Paris: Organisation for
Economic Co-operation and Development.
25) Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) (2019a).
2019 DGS yerleştirme sonuçlarına ilişkin sayısal bilgiler.
Retrieved from https://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/
2019/DGS/TERCIH/sayisalbilgiler04092019.pdf
26) Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) (2019b).
2019 Yükseköğretim programları ve kontenjanları kılavuzu.
Retrieved from https://www.osym.gov.tr/TR,16858/2019-
yuksekogretim-programlari-ve-kontenjanlari-kilavuzu.html
27) Resmî Gazete (1973). Millî eğitim temel kanunu, 1739/14574.
28) Resmi Gazete (1981). Yükseköğretim kanunu, 2547/17506.
Retrieved from https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/17506.
pdf
29) Resmi Gazete (1982). Yüksek öğretim kurumları teşkilatı hakkında
kanun hükmünde kararname . 41 sayılı KHK/17760. Retrieved
from https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/17760.pdf
30) Resmi Gazete (1986). Mesleki eğitim kanunu, 3308/19139. Retrieved
from https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.3308.
pdf
31) Resmi Gazete (2001). Yükseköğretim kanunu, çıraklık ve meslek
eğitimi kanunu, ilköğretim ve eğitim kanunu, millî eğitim
temel kanunu, çıraklık ve meslek eğitimi kanunu, millî
eğitim bakanlığının teşkilât ve görevleri hakkında kanun,
4702/24458. Retrieved from https://www.resmigazete.gov.tr/
eskiler/2001/07/20010710.htm#2
32) Resmi Gazete (2016). Millî eğitim bakanlığının teşkilat ve görevleri
hakkında kanun hükmünde kararname ile bazı kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun,
6764/ 29913. Retrieved from https://www.resmigazete.gov.tr/
eskiler/2016/12/20161209-5.htm
33) Rowe, K. (2006,August). The measurement of composite variables
from multiple indicators: Applications in quality assurance and
accreditation systems-childcare. Background paper prepared
for National Chidcare Accreditation Council.
34) Tekeli, İ. (2010). Tarihsel bağlamı içinde Türkiye’de yükseköğretim
ve YÖK’ün tarihi. Ankara: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
35) Thompson, B. (2004). Exploratory and confirmatory factor analysis:
Understanding concepts and applications. Washington, DC:
American Psychological Association.
36) Toprak, Ö. (2016). Katılımcı yönetim modellerinin uygulandığı
işletmelerde çalışanların etik anlayışı ve ibb çalışanlarına
yönelik bir uygulama (Yüksek lisans tezi). İstanbul Gelişim
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
37) TÜBİTAK. (1978). Ekonomik gelişme ve teknik insan gücü
yetiştirmede ön lisans eğitimi. Bilimsel toplantı sonuç raporu,
Milli Eğitim Dergisi, 160.
38) Yükseköğretim Kurulu (YÖK). (1991). Türk yükseköğretiminde on
yıl: 1981-1991. Ankara: Yükseköğretim Kurulu.
39) Yükseköğretim Kurulu (YÖK). (1999). Türk yükseköğretiminin
bugünkü durumu. Ankara: Yükseköğretim Kurulu.
40) Yükseköğretim Kurulu (YÖK). (2003). Türk yükseköğretiminin
bugünkü durumu. Ankara: Yükseköğretim Kurulu.
41) Yükseköğretim Kurulu (YÖK). (2018a). Yükseköğretim Kurumları
Sınavı ile ilgili sıkça sorulan sorular ve cevapları. Retrieved
from https://www.yok.gov.tr/Documents/AnaSayfa/yuksekogretim_
kurumlari_sinavi_sss_ve_cevaplari_puan_turleri_ile.
pdf
42) Yükseköğretim Kurulu (YÖK). (2019a). Yükseköğretim bilgi yönetim
sistemi. Retrieved from https://istatistik.yok.gov.tr/
43) Yükseköğretim Kurulu (YÖK). (2019b). YÖK’ten sanayi eğitimi desteği.
Retrieved from https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/
2019/yok-ten-sanayide-egitim-destegi.aspx |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Sonuç
Kaynaklar
|
|
|
|