|
2020, Cilt 10, Sayı 3, Sayfa(lar) 516-523 |
|
DOI: 10.5961/jhes.2020.411 |
Öğretmen Adaylarının Bakış Açılarıyla Ailenin Sosyalleşme Sürecindeki Yeri ve Etkisi |
Sevgi KOÇ, Mustafa TATAR |
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Van, Türkiye |
Anahtar Kelimeler: Aile, Öğretmen adayları, Sosyalleşme |
|
Bu çalışma ile sosyalleşme süreçlerinden en önemlisi olan ailenin sosyalleşme sürecindeki yeri ve etkisinin öğretmen adaylarının bakış
açılarıyla ortaya konulması amaçlanmıştır. Ayrıca eğitimin aile ve sosyalleşme süreçleriyle etkileşimi incelenmiştir. Bu çalışma Van Yüzüncü
Yıl Üniversitesi eğitim fakültesinin farklı bölüm ve sınıflarında okumakta olan 12 öğretmen adayıyla, 2014-2015 eğitim öğretim yılında
yürütülmüştür. Örneklemin seçilmesinde kolay ulaşılabilir durum örneklemesi (convenience sampling) kullanılmıştır. Araştırmanın
verileri nitel veri toplama araçlarından olan yarı yapılandırılmış görüşme formuyla elde edilmiştir. Görüşme soruları uzman ve öğretmen
adaylarının görüşleri alınarak oluşturulmuştur. Yarı yapılandırılmış görüşmeler yoluyla öğretmen adaylarına dört açık uçlu soru
yöneltilerek veriler toplanmıştır. Öğretmen adaylarından yarı yapılandırılmış görüşmelerle elde edilen veriler betimsel analiz yöntemiyle
çözümlenmiştir. Araştırma bulguları, öğretmen adaylarının; sosyalleşme sürecinde ailenin rolü, modern dünyada ailenin konumu, aile
yapısının nereye doğru gittiği, boşanmalar, aile eğitimi ve eğitim fakültelerinin aile eğitimi ile ilişkisi başlıkları altında görüşleri incelenmiştir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
Sosyalleşme, bir sosyal olgu olarak ferdin doğuştan itibaren
toplumun üyeliğini kazanmasında belli aşamalardan geçerek
kendinden beklenen uygun rol ve ilgili normlardan haberdar
olmasıdır (Erkal, 2006). Sosyalleşme insanın kültürünü öğrenme
sürecidir. Öteki ile etkileşim hâlinde iken kendinin farkında
olması ve rollerini başarıyla yerine getirebilmesidir (Brym ve
Lie, 2007). Antropoloji, sosyoloji, psikoloji gibi farklı bilim dalları
sosyalleşme kavramının değişik boyutları üzerinde durmuşlardır.
Her bir disiplin bireyin kişisel ve sosyal gelişimini farklı
teoriler içerisinde ele almaktadır. Bu teorik yaklaşımlar, genel
olarak iki kategori içerisinde ele alınmaktadır. Bunlar: Sosyal
bir varlık ve toplumun üyesi olarak bireyin gelişimi ve düzenli
sosyal ilişkiler ve insan topluluklarının birliği ve devamlılığıdır.
Buna göre toplumsallaşma, toplumsal hayatın iki önemli yönü
olan insanın gelişimi ve toplumsal/kültürel devamlılığa vurgu
yapılmaktadır (Clausen’ den aktaran Coştu, 2009).
Aile çocukların hayatındaki ilk ve en önemli sosyalleşme yeridir.
Aile yapısı, özellikle sanayileşme devriminden bu yana değişiklikler
göstermiş olmasına rağmen aile, bugün hâlâ toplumsal
yapının temelini teşkil etmekte; birçok faaliyet alanını kaybetmiş
olmasına karşın çocuk yapma, bakma, büyütme, eğitme
ve sosyalleştirme fonksiyonunu sürdürmektedir (Ergün, 1994).
‘’Aile, birbirlerine doğrudan akrabalık bağlarıyla bağlı olan,
erişkin üyelerin çocuklara bakma sorumluluğunu üstlendiği
bir insan topluluğudur’’ (AÜAFY, 2012, s.81). Yörükoğlu (2012),
aileyi en küçük toplumsal kurum olarak tanımlar ve ayrıca
ailenin içinde bulunduğu toplumun bir birimi olarak, onun
özelliklerini taşıdığını, toplumun değer yargılarını, gelenek ve
göreneklerini, inançlarını, önyargılarını, kültürünü yansıttığını
belirtir. Doğan (2000), aile sisteminin bir bütün olduğunu, tek
tek kişilerin toplamı olarak düşünülmemesi gerektiğini; aile,
içindeki bireylerin birbirleriyle etkileşiminden oluşan bir düzen
olduğunu belirtirken, her bir aile bireyinin diğeriyle ilişkisi olduğunu,
bu ilişkiler ağı içerisinde her birey, kendi benlik bilincini
ve kişiliğini yapılaştırdığını vurgulamaktadır. ‘’Aile kurumu, farklı
sosyolojik yaklaşımlar tarafından farklı biçimlerde ve düzeylerde
kavramsallaştırılmıştır. Bunlar; işlevselci yaklaşım, çatışmacı
yaklaşım ve feminist yaklaşımdır. Aileyi mezo (orta) ve mikro
(küçük) ölçekte ele alan çok sayıda yaklaşım da mevcuttur. Bu
yaklaşımlar, sosyal psikoloji, psikoloji ve psikiyatri disiplinlerinden
de beslenmişlerdir’’ (AÜAFY, 2012, s.82).
Sosyalleşmede ailenin önemi o kadar büyüktür ki, birçok
araştırmacı sosyalleşmeyi ailedeki ve aile dışındaki olarak ikiye
ayırır; bu, birincil ve ikincil sosyalleşme olarak da söylenir.
Birincil sosyalleşme genellikle küçük çocukların aile içindeki
sosyalleşmesi olarak ele alınırken, ikincil sosyalleşmenin büyük
çocukluk ve gençlik dönemi arkadaş grupları içinde, okulda,
meslekte, kitle iletişim araçlarının etkisindeki sosyalleşme olarak
alt bölümlere ayrıldığı görülmektedir (Ergün, 1994). Olgular
ve araştırmalar ailenin çoğu zaman bireylerin mutsuzluğunun
kaynağı olduğunu ve bireylere ciddi zararlar verebildiğini de
göstermektedir. Bu noktada aile yakınlık, paylaşma, düzen,
anlayış, sosyal destek gibi olumlu kavramların yanı sıra; kontrol,
engelleme, şiddet, çatışma gibi olumsuz sözcüklerle de nitelendirilebilmektedir (Shek, 2002). ‘’Modernleşme, kentleşme,
sanayileşme üçlüsünün Türkiye’de nasıl yaşandığı meselesi,
sadece aile değil diğer sosyolojik sorunlar incelenirken de dikkate
alınması gereken bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır
(Dikeçligil, 2014, s.21)’’.
Bugünkü aile yapısının yüzyıl önceki veya daha önceki aile
yapısından çok farklı olduğunda herkes hemfikirdir. Ailedeki bu
değişimin hem nedenlerini hem de sonuçlarını soğukkanlılıkla
tespit etmek gerekiyor. Sanayi toplumunda aile yapısı genişten
çekirdeğe doğru bir değişim kaydederken, bir yandan da cinsler
arası eşitliğin artışı ve aile içindeki rollerinin de değiştiğini görüyoruz
(Aktay, 2014). ‘’Ailenin küçülerek çekirdek aile biçimine
dönüşmesi, modernliğin bir ürünüdür. Çünkü sanayi üretimi ve
yeni enerji ihtiyacı çok sayıda insan katılımına ihtiyaç duymaktadır.
İyi eğitim, kaliteli yeme içme, konforlu barınma ve daha
fazla tüketme imkânlarıyla aile bireyleri refaha ulaşır. Toplumun
ulaşmayı arzuladığı refah toplumunun mutlu bireyleri meydana
gelmektedir. Çünkü toplumların gelişmişlik düzeyi arttıkça
ailelerin de yoksulluktan uzaklaşarak daha mutlu olabilecekleri
düşünülmektedir. Ayrıca az sayıda bireyden oluşan aileler, daha
fazla sağlık, eğitim, barınma ve tüketim imkânlarından yararlanmaktadır
‘’(Yıldırım, 2013).
Tüm dünyada yaşanan paradigma değişiklikleri, modern çağın
tüm kurumlar üzerinde etki göstermesi gibi aile kurumu üzerinde
de değişimler yaratmıştır. Aile kurumu çağın değişimleri ile
bir değişim geçirmektedir. Tarihsel süreçlerin, bilim ve teknolojideki
ilerlemelerin etkileri aile bireylerini dönüşüme uğratmıştır.
Öncelikle bireylerin toplumsal rolleri ile birlikte yaşanan
değişim, toplumsallaşma sürecinin ilk önemli basamağı olan
aile ile birlikte bireysel çözülmelerle baş göstermiştir.
Sosyalleşme yani diğer bir ifadeyle toplumsallaşma sürecinde
birey ilk olarak aile, sonrasında okul, akran, kitle iletişim araçları
din gibi faktörlerin etkisinde sosyalleşmektedir. Bu çerçevede
literatür incelendiğinde gençlerle ve üniversite öğrencileri ile
aile ve aile içi sorunlar kapsamında çeşitli boyutlarda ilgili çalışmalar
yapılmıştır (Tuna, 2008; Şentürk, 2009; Bener ve Günay,
2012; Elmacı, 2006; Kargı ve Akman, 2007; Yavuz ve Özmete,
2012). Bu çalışmalar; Türkiye’de dağılmış ailelerde yaşayan orta
ergenlik dönemindeki gençlerin depresyona ilişkin sağlık sorunlarını
daha yoğun yaşadıklarını göstermiştir (Elmacı, 2006).
Tuna’nın (2008), çalışmasında, kültür ve sosyalleşme kavramlarından
hareketle, ilköğretim çağındaki çocukların sosyalleşme
süreci ve bu süreci etkileyen faktörleri ele alınmış, özellikle alan
verilerinden de yararlanılarak popüler kültürün ve ürünlerinin
kitle iletişim araçları vasıtasıyla çocukların sosyalleşmesindeki
rolü üzerinde durulmuştur.
Bireyin doğumdan itibaren yeni yeni roller edinerek hayatını
devam ettirmesi olarak toplumsallaşma sürecinde ailenin rolü
önem arz etmektedir. Ebeveynlerin de bu süreci başarıyla atlatabilmeleri
eğitimle sağlanabilir. Eğitimin en önemli sacayağı
oluşturan öğretmenlerimize büyük roller düşmektedir. Bu bağlamda
eğitim fakültesinde okuyan öğretmen adaylarının hem
gelişim süreci olarak gençlik döneminde yer almaları ve gelişim
ödevlerinden biri olarak aile kurumuna bakış açıları hem de
eğitimci kimlikleri ile olguları nasıl değerlendirdikleri önem teşkil etmektedir. Bu çalışmayla eğitim fakültesinde okuyan
öğretmen adaylarının aileyi toplumsallaşma süreci açısından
değerlendirmeleri ve aile-eğitim ilişkilerine bakış açıları ortaya
konulmak istenmiştir.
Araştırmanın Amacı: Bu çalışma ile sosyalleşme süreçlerinden
en önemlisi olan ailenin sosyalleşme sürecindeki yeri ve etkisinin
öğretmen adaylarının bakış açılarıyla ortaya konulması
amaçlanmıştır. Ayrıca eğitimin aile ve sosyalleşme süreçleriyle
etkileşimi incelenmiştir.
Bu kapsamda, aşağıdaki araştırma sorularına dair cevaplar
aranmıştır:
1. Sosyalleşme sürecinde ailenin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
2. Modern dünyada ailenin dönüşümü ve gelecekteki konumu
hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’ de aile yapısı nereye
gidiyor, bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
3. Boşanmaların oran olarak günden güne artışı hangi sebeplerden
kaynaklanmaktadır?
4. Aile eğitiminin nasıl yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Eğitim fakülteleri aile eğitimi noktasında neler yapabilir? |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
Çalışma Grubu
Bu çalışma Yüzüncü Yıl Üniversitesi 2014-2015 eğitim öğretim
yılında öğrenim görmekte olan yedi erkek ve beş kadın toplam
12 öğretmen adayıyla yürütülmüştür. Çalışmaya katılan
öğretmen adayları eğitim fakültesinin farklı bölümlerinde okumaktadırlar.
Örneklemin seçilmesinde kolay ulaşılabilir durum
örneklemesi (convenience sampling) kullanılmıştır (Fraenkel ve
Wallen, 2006).
Çalışma grubunda yer alan öğretmen adaylarına ilişkin bazı
bilgiler Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1 incelendiğinde; erkek öğretmen adaylarının sayısının
kadınlardan fazla olduğu, bütün öğretmen adaylarının bekâr
olduğu, boşanmış ailede yetişen öğretmen adayının olmadığı
görülmüştür. Çalışmaya Bilgisayar ve Teknoloji Tasarım Öğretmenliği
ve Sınıf Öğretmenliği bölümlerinden ikişer kişinin, Türk
Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği, Türkçe Öğretmenliği, İlköğretim
Matematik Öğretmenliği, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği, Kimya
Öğretmenliği, Okul Öncesi Öğretmenliği, Tarih Öğretmenliği ve
Biyoloji Öğretmenliğinde okumakta olan birer öğrenci katılmıştır.
Öğretmen adaylarından ara sıra kitap okuyanların çoğunluğu oluşturduğu görülmektedir. Çalışmaya katılan öğretmen
adaylarının çoğunluğu 6 ile 9 arasında kardeşe sahiptir.
Veri Toplama Araçları
Araştırmanın verileri nitel veri toplama araçlarından olan yarı
yapılandırılmış görüşme formuyla elde edilmiştir. Görüşme
soruları uzman ve öğretmen adaylarının görüşleri alınarak
oluşturulmuştur. Çalışmaya katılan öğretmen adaylarından bu
çalışmanın yapılabilmesi için izin alınmıştır. Öğretmen adaylarıyla
yapılan görüşmeler ses kayıt cihazıyla, öğretmen adaylarına
sorulan 4 tane açık uçlu sorudan oluşan yarı yapılandırılmış
görüşme formu yardımıyla, toplanmıştır. Öğretmen adaylarının
demografik bilgileri yazılı olarak elde edilmiştir.
Verilerin Analizi
Öğretmen adaylarından yarı yapılandırılmış görüşmelerle
elde edilen veriler betimsel analiz yöntemiyle çözümlenmiştir.
Betimsel analizde veriler; ‘’araştırma sorularının ortaya koyduğu
temalara göre düzenlenebileceği gibi, görüşme ve gözlem
süreçlerinde kullanılan sorular ya da boyutlar dikkate alınarak
da sunulabilir. Bu analizde amaç, elde edilen bulguları düzenlenmiş
ve yorumlanmış bir biçimde okuyucuya sunmaktır’’
(Yıldırım ve Şimşek, 2006, s. 224). Bu çalışma ile öğretmen
adaylarının ailenin sosyalleşme sürecindeki yeri ve eğitimle
ilişkisi noktasında düşüncelerini tespit etmek amacıyla araştırma
soruları oluşturulmuştur. Öğretmen adaylarının 4 açık
uçlu soruya verdikleri cevaplar ile betimlemeler yapılmış ve
verdiği yanıtlarlarla alıntılama yapılmıştır. Her soru ayrı başlıklar
altında incelenmiştir. Doğrudan alıntılama yapılırken bölüm,
sınıf ve cinsiyet değişkenlerini gösterecek harfler kullanılmış
ve her öğrenciye bir numara verilmiştir. Kimya öğretmenliğinde
okuyan öğretmen adayı için ‘’KMY’’, Türkçe öğretmenliği
bölümünde okuyan öğretmen adayları için ‘’TRKÇ’, ‘’İngilizce
öğretmenliği bölümünde okuyan öğretmen adayları için ‘’İNG’’,
sınıf öğretmenliği bölümünde okuyan öğretmen adayları için
‘’SNF’’, okul öncesi öğretmenliği bölümünde okuyan öğretmen
adayları için ‘’OKLÖ’’, Tarih öğretmenliği bölümünde okuyan
öğretmen adayları için ‘’TRH’’, Bilgisayar ve Teknoloji öğretmenliği
bölümünde okuyan öğretmen adayları için ‘’BÖTE’’,
Biyoloji öğretmenliği bölümünde okuyan öğretmen adayları
için ‘’BİY’’, İlköğretim Matematik bölümünde okuyan öğretmen
adayları ‘’İLKÖMAT’’, Sosyal bilgiler öğretmenliği bölümünde
okuyan öğretmen adayları için ‘’SOS’’ kodlanmıştır. Örneğin
tarih öğretmenliği 3.sınıfta okuyan 4 numaralı erkek öğrencinin
kodlaması ‘’TRH3E4’’ şeklinde kodlanarak belirtilmiştir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
Araştırma bulguları olarak, öğretmen adaylarının sosyalleşme
sürecinde ailenin rolüne ilişkin görüşleri, modern dünyada ailenin
konumu, ailenin yapısının nereye doğru gittiği, boşanmalar,
aile eğitimi ve eğitim fakültelerinin aile eğitimi ile ilişkisi başlıkları
altında görüşleri incelenmiştir. Bu başlıklar birebir alıntılarla
yorumlanmıştır.
1. Öğretmen adaylarının, sosyalleşme sürecinde ailenin
rolüne ilişkin görüşleri
Sosyalleşme sürecinde ailenin çok önemli bir yer teşkil ettiği
konusunda hem fikir olan öğretmen adayları aynı zamanda ailenin eğitimli olmasının sosyalleşme sürecinde çok önemli
olduğu, eğitimli olan ailelerde sosyalleşme sürecinin daha sağlıklı
işleyeceği ve sağlıklı bireyler ile sağlıklı toplum oluşacağı
yönünde görüş belirtmişlerdir. Bu bağlamda öğretmen adaylarının
görüşleri aşağıdaki gibidir:
‘’Sosyalleşme sürecinde aile çok önemli bir konum oluşturmaktadır.
Ailenin yapısına göre çocuğun sergilediği hareketleri de
değişiklik gösterir. Örneğin baskıcı bir yapısı olan ailenin çocuğun
üzerindeki baskısı çocuğu içe dönük, pasif yaparken; rahat
olan bir ailenin çocukları daha aktif daha sosyal olmaktadır.
Ailenin çocukları üzerinden sergilediği hareketlerin dozunun
ayarlanması şarttır. Ne çok baskıcı ne de çok rahat olmalıdır
(TRKÇ3K7)’’.
‘’Aile yapılanması, aile düzeni, aile planlanması ve de ailenin
okuyan sayısındaki artış ya da azalış bu bireylerin ailedeki sosyalleşme
süreçlerine etki eder (SNF1E10)’’.
‘’Ailenin yeni gelişmelere bakış açısı, geçmiş geleneklere bağlılığı
sosyalleşmede etkin rol oynar. Bireyin yaşadığı aile ortamı o
kişinin nasıl ki büyümesinde, ahlaki değerleri noktasında etkili
ise sosyalleşme sürecinde de etkilidir. Yani bir kişi sosyal hayata
ayak uydururken de mutlaka aileden aldığı ahlaki değer ve duygulardan
da etkilenir (KMY5K2)’’.
‘’Aile sosyalleşmenin ilk basamağıdır. Aile ortamında çocuğun
söz hakkının olması, istediklerini ve istemediklerini söyleyebilmesi
toplumsallaşmayı olumlu etkiler(BİY5K1)’’.
‘’Aile çocuğun gözlem yeteneğinin gelişmesi için ön-ayak olmalı.
Çevreyi gözlemleme, anlamlandırabilme, eylemleri bir şekilde
gözlemlemeyi ve öğrenmelerini sağlamalıdır. Belli bir yaşa
geldikten sonra çocuk, bu bakış açılarına sahip olup, kendi başına
hayatı yorumlamaya başlayacaktır. Çocuk bu bakış açısına
sahip olduğu sürece, toplumsal bir varlık olduğunun farkına
varıp, bilinçli bir hayat tercih etmiş olacaktır. Aile kendi bakış
açılarını sert bir şekilde empoze etmemelidir. Çocuğa kendi
özgür fikirlerini edinmesi için yardımcı olmalıdır (BÖTE4E11)’’.
2. Öğretmen adaylarının; modern dünyada ailenin konumu,
ailenin yapısının nereye gittiği ile ilgili görüşleri
Sosyalleşme süreci kapsamında modern dünyada ailenin konumu
ve ailenin yapısının nereye gittiği ile ilgili öğretmen adaylarının
çoğunluğu aile kurumunun yok olmakta olduğunu ve ilerleyen
zamanlarda aile diye bir kavramın kalmayacağı yönünde
görüş belirtmektedirler. Modern dünyanın aile üzerindeki en
önemli etkisi olarak; geniş ailelerin ve geleneksel ailelerin yerini
çekirdek ailelerin alması, hatta artık çekirdek ailelerin de yerini
boşanmış ailelere bıraktığını belirtmektedirler. Sosyalleşme
sürecinde önemli bir yeri olan aile kurumunun fonksiyonlarını
yerine getirmemesinin olumsuz sonuçlar doğuracağı yönünde
de görüş belirtmişlerdir. Aşağıda öğretmen adaylarının görüşlerine
yer verilmiştir:
‘’Modern dünya kavramını çok doğru bulmuyorum. Neye göre
modern dünya... Teknoloji ve yaşam standartları olarak ele aldığımızda
geçmişe göre modern olabilir. Ama insan kişiliği ve toplumsal
sosyalleşme adına modernlikten söz edemeyiz. Modern
dünyada aile dönüşümüne baktığımızda aile kavramının yok olduğunu görüyoruz. Gelecekte aile diye bir şey kalmayacak.
Geniş aileden çekirdek aileye dönüşüm, aile kavramını ortadan
kaldırmayı tetikleyen en önemli neden olmaktadır (BİY5K12)’’.
‘’Modern dünyayla birlikte giderek sefil ve yaşanmaz bir geleceğe
sürüklenmekle beraber, körelen bir zihniyet oluşmaktadır.
Giderek hakları yenen, gerek manevi gerek maddi bir soykırıma
doğru gidilmektedir (SNF1E10)’’.
‘’Kalabalık aile toplumundan, çekirdek aile toplumuna geçiş
yaşanıyor. Anne-baba-çocuklar arasında iletişim azalmış
durumdadır ve bunlar arasında kopukluk söz konusudur
(OKLÖ3K9)’’.
‘’Aile kurumumun yok olmasıyla karşı karşıyayız (BÖTE3E8)’’.
‘’Günümüzde aileler arasında, daha doğrusu bireyler arasında
iletişim eksikliği çok var. Eskiden geleneksel aileler vardı.
Şimdilerde ise çekirdek ailenin yanı sıra boşanmış aileler var
(SNF3K5)’’.
‘’Kötüye gittiği kesin. İnsanlar arasında kopma olmaktadır
(SOS3E6)’’.
‘’Aile yapısı modern dünyaya paralel olarak değişmekte ve bu
değişim iyi yönde olmamaktadır. İlerleyen zamanlarda aile diye
bir kavram ne yazık ki içi boş olan bir kavram olarak kalacaktır
(TRKÇ3K7)’’.
‘’Türkiye’ de aile kavramı gittikçe yok olmaktadır. Aileler çocuklarının
gelişimlerini fazla dikkate almamaktadır (TRH3E4)’’.
‘’Büyük aileler parçalanıyor. Ailenin tanımı değişecektir (İLKÖ-
MAT4E3)’’.
‘’Son yıllarda artan boşanma, geçimsizlik, aile kavgaları vb.
birçok nedenden dolayı ve modernleşmenin de etkisiyle gençler
aile ortamından uzaklaşıyor. Ya da kendini daha çok dış ortamlara
ve çevreye vermeye başlıyor. Dinî yaşantının eksik ve yanlış
uygulanıyor olmasını da bunlara ek olarak düşündüğümüzde,
aile kavramı kaybolmaya yüz tutmuş durumda. Örnek aile sayısı
da yeterince yok. Türkiye’ de yavaş yavaş aile yok oluşa doğru
sürüklenmektedir (KMY5K2)’’.
‘’Aile ve birliktelik yok olmaya doğru hızlı bir şekilde geçiyor.
Dünyanın hayranlıkla seyrettiği ABD ve Avrupa artık örnek alınıyor.
Bu durum insanları bireyci ve hadsiz yapıyor, bağları kırıyor,
toplumları ve aileleri parçalıyor, gidişat toplumsal çöküşe yol
açıyor. Türkiye ‘de de aile yapısı zedelenmeye başladı. Özellikle
varlıklı ailelerde çöküşün, daha şiddetli olduğu kanatindeyim.
Eğer bir çare bulunmazsa aile denetimden uzak, patlamaya
hazır bomba ile dolacak sokaklar (TDE5E1)’’.
3. Öğretmen adaylarının boşanmalar hakkındaki görüşleri
Öğretmen adaylarının ailedeki boşanmalar hakkındaki genel
görüşlerini incelediğimizde; ailenin önemini yitirdiğini ve
bireyselleşmeye yönelik bir yaşam tarzının oluştuğu yönünde
görüş belirtmişlerdir. Ayrıca boşanma sebepleri olarak; kişilerin
birbirlerine karşı tahammülsüz olmaları, şiddet, eğitimsizlik,
iletişimsizlik, karşılıklı anlayışsızlık, kadınların iş hayatına dâhil
olmaları çoğunluğun belirttiği görüşler arasında yer almaktadır.
Bunun yanı sıra; bazı öğretmen adayları bu görüşlerden farklı olarak teknolojinin yaşamımıza girmesiyle oluşan sıkıntılar,
bireylerin ailelerine danışmadan yaptıkları evlilikler, gelenekçi
aileden kopmaların boşanmalara sebebiyet verdiği yönünde
görüş belirtmişlerdir. Aşağıda bazı öğretmen adaylarının görüşlerine
yer verilmiştir:
‘’Ekonomik dengesizlikler, sosyal statü karmaşası, toplumsal
rol, kadının ve erkeğin kendini keşfedememesi ve tüm bunlarla
birlikte evlilik gibi ciddi bir olguya adım atmaları sonucunda,
sağlıksız çocuklar dünyaya gelmektedir. Aile ortamında bu
sorunların yaşanması ve ebeveynlerin sorumsuzca tutumları
çocukların zihinlerine tüm bu sorunların işlenmesine, aile eğitimlerinden
yoksun sağlıksız çocuklar yetiştirilmesine sebep
olmaktadır (BÖTE4E11)’’.
‘’Aile kavramının öneminin yitirilmesi ve insanlarının birbirlerine
olan tahammüllerinin azalmasıdır. Daha derine indiğimizde dindarlıkla
da çok yakın ilişkisini olduğunu görüyoruz (BİY5K12)’’.
‘’Boşanmaların sebebini okuma oranına bağlıyorum. Hakkını
arayan, okumuş, bilinçlenmiş eşlerin bir çıkış yolu olarak gördükleri
hukuksal dayanaklara sığınmalarıdır (SNFE1E10)’’.
‘’Aileler arası kopukluk, bireyler arası şiddet ve bireylerin birbirlerine
tahammül edememeleri...(OKLÖ3K9)’’.
‘’İletim eksikliğinden ve kadınların bitmek tükenmek bilmeyen
isteklerinden kaynaklı boşanmalar olmaktadır (BÖTE3E8)’’.
‘’Boşanma oranlarının artışı çiftlerin birbirlerini dinlememesi,
kadın ve erkeğin çalışması, internet, TV gibi teknolojilerin hayatın
bir parçası olup, paylaşımı zayıflatmasıdır (SNF3K5)’’.
‘’Stres, iş yoğunluğu, ilgisizlik, şiddet, eğitimsizlik gibi sebepler
boşanmalara sebep olan faktörlerdir (SOS3E6)’’.
‘’Boşanmaların günümüzde fazla olmasının sebepleri arasında
her iki tarafın birbirlerini tanımamaları, bazı yörelerde aile
baskısı ile gerçekleşen evlenmeler, eşler arasında herhangi bir
mecburiyet olmaması gibi faktörler bulunmaktadır (TRKÇ3K7)’’.
‘’Boşanmaların en büyük nedeni gelenekçi aileden kopmalar ve
insanların gittikçe bireyselleşerek birbirlerine karşı tahammülsüz
olmalarıdır (TRH3E4)’’.
‘’Boşanmanın sebebi kişilerin biraz daha özgür olması, üzerindeki
aile baskısının azalması ve tatmin olamama duygusundan
kaynaklanmaktadır (İLKÖMAT4E3)’’.
‘’Kişilerin sabırsız olmaları, birbirlerine tahammül edemiyor
oluşları ve en önemlisi hiç şüphesiz dini inancın zayıflığı sonucu
sabırsızlık ve tahammülsüzlük artıyor. Dünya hayatı, tüketim,
bencillik gibi kavramlar daha çok yer ediniyor. Kişilerin yeteri
kadar anlayış çerçevesinde birbirlerini dinlememeleri gelmektedir
(KMY5K)’’.
‘’Flört denilen durumdan kaynaklanmaktadır. Evlenirken aileye
danışılmaması. Çünkü flört döneminde kişilik kaybolur. Her şey
toz pembedir, ama evlenince her şey gün ışığına çıkar ve boşanmalar
olur. Ayrıca; doyumsuz, tüketen ve sürekli tüketmek isteyen,
kanaat etmeyen, sabretmeyen toplumların yaratılması da
bu durumu tetikler (TDE5E1)’’.
4. Öğretmen adaylarının; aile eğitimi ve eğitim fakültelerinin
aile eğitimi ile ilişkisi hakkındaki görüşleri
Öğretmen adayları ilk olarak; aile eğitiminin sosyoekonomik
düzey gözetmeksizin devlet kontrolünde planlanarak yürütülmesi
yönünde görüş belirtmişlerdir. Sosyoekonomik düzeyi
yüksek ve eğitimli ailelerde yürütülmesinin ise sağlıklı sonuçlar
vereceğini, sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerin ekonomik
sıkıntılarının ve bilinçsizliklerinin sorunları çözmede ve aile eğitiminin
uygulanması esnasında sıkıntılar doğuracağı yönünde
görüş belirtmişlerdir. Aile eğitiminin eğitim fakülteleriyle ilişkisi
kapsamında, geleceğin öğretmen adaylarına aile eğitimini içeren
derslerin verilmesi, hem kendilerinin ebeveyn olma durumlarına
katkı sunacağını hem de bu bilinçle sahaya atıldıklarında
ailelerin bilinçlendirilmesi noktasında verimlilik sağlayacağı
yönünde görüş belirtmişlerdir. Farklı bir görüş olarak bir öğretmen
adayı tüm üniversitelerde ve tüm bölümlerde aile eğitimine
yönelik derslerin verilmesi görüşünü savunmuştur. Ayrıca
akademisyenlerin rollerinin farkında olup derslerde rol model
tutumlar sergileyerek farkındalık yaratmaları gerektiğini vurgulamışlardır.
Bu kapsamda bir diğer görüş ise özellikle sosyoekonomik
düzeyi düşük okullarda üniversite- öğretmen-okul-aile
işbirliği çerçevesinde ailelerin bir araya getirildiği konferans ve
seminerlerin yapılması gerektiği görüşleri belirtilmiştir. Aşağıda
öğretmen adaylarının belirttiği görüşler verilmiştir:
‘’Aile eğitimi nüfusun sağlıklı bir şekilde dağılmasını ve gelişmesini
sağlar. Sağlıklı bir toplum ailenin varlığı ile onun bilinç
düzeyi ile gerçekleştirilebilir. Ekonomik dengesizlikler, sosyal
statü karmaşası, toplumsal rolü kabul edip etmeme, kadının ve
erkeğin kendini keşfedememesi, evlilik gibi ciddi bir olguya adım
atmaları sonucunda sağlıksız çocuklar dünyaya gelmektedir.
Ebeveynlerin sorumsuzca tutumları aile eğitiminden mahrum
bireylerin oluşmasına sebep olmaktadır. Eğitim fakülteleri öncelikle
kendi içindeki tüm tutarsızlıkları gidermeyi amaç edinmelidir.
Akademisyenlerin içsel sorgulamalara girerek, çıkarımlarda
bulunmaları gerekir. Bu çıkarımların yeni nesil öğretmenler
çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Ailede alınan eğitimden
sonra okullarda sağlıklı bir eğitim ortamına ancak öğretmenler
katkı sunabilir. Bunu sağlayacak olan da öğretmen adaylarının
aile eğitimi noktasında çalışmalar yapmaları gerekmektedir
(BÖTE4E11)’’.
‘’Öğretmen ailenin yetişmediği ve yetişemediği durumlarda
devreye girer. Çocuk anne babadan çok öğretmenle vakit geçirmektedir.
Eğitim Fakültelerinin durumu ise içler acısı. Eğitim
fakültelerinin tüm bölümlerinde aile eğitimi adı altında bir
ders açılmalı ve bu konunun uzmanları tarafından verilmelidir.
Zamanımızda aile kavramını soyu tükenmekte olan bir hayvan
gibi düşünürsek; belli başlı önlemler alınması gerekir. Ayrıca
eğitim fakültelerinin dışında üniversitelerin tüm bölümlerinde
aile eğitimi verilmelidir. Çünkü on sekiz yaşından sonra aileden
ayrılan biri aile kavramını tam benimsememiştir. Bu kavramı
eğitimle tanımlamak gereklidir (BİY5K12)’’.
‘’Aile eğitimi ekonomik durumu iyi ve eğitim düzeyi iyi seviyede
olan aileler üzerinde ancak yürütülebilinir. Çok kardeşli
ailelerde büyüyen çocuklara baktığımızda kiminin montu yok,
kiminin ayakkabısı gibi sorunlarla o çocuklardan akademik başarı beklenemez. Dolayısıyla bu ailelerin eğitimi, aile planlaması
yönünde olur. Eğitimli ailelerde aile eğitimi daha etkili
olur. Bu anlamda eğitim fakülteleri öğretmenlere ve öğretmen
adaylarına aileleri bir araya getirebilen etkinliklerle çocuklara
davranış noktasında eğitim verilebilir (SNF1E10)’’.
‘’Aile bireylerini iyi yetiştirmek, aile konulu toplantı ve seminerler
düzenlemek gerekir. Öğretmenler toplumun şekillenmesinde
önemli bir yere sahiptir. Sonuçta birey yetiştirme işidir. Bu
nesiller gelecekteki anne babalar olacak (OKLÖ3K9)’’.
‘’Eğitim fakülteleri kesinlikle aile kurumu hakkında öğrencileri
bilgilendirmeli ve ailenin önemi üzerinde durulmalıdır
(BÖTE3E8)’’.
‘’Çocuk aileden ilk eğitimi aldığı için ailenin bilinçlendirilmesi
gerekmektedir. Öğretmenlerin ve üniversitelerin işbirliği içerisinde
olması sağlanmalıdır. Aile ziyaretleri yapılmalıdır. Ailelerle
öğretmenler sohbet edip onları çocukların eğitimi ve ilgisi
hakkında bilgiler verilmelidir (SNF3K5)’’.
‘’Aile eğitimi verilirken kültürel ve toplumsal değerler göz önünde
bulundurularak, öğretmen adaylarına aile ilgili dersler verilmeli,
var olan derslerin içeriği zenginleştirilmelidir (SOS3E6)’’.
‘’Aile eğitimine sosyoekonomik seviyesi düşük ailelerden başlanması
gerekmektedir. Çocuk psikolojisini, pedagojiyi öğrenmeleri
gerekmektedir. Buna bağlı olarak da disiplinli bir aile
yapısının olması için eğitimler verilmelidir. Eğitim Fakülteleri
geleceğin öğretmen adaylarını yetiştirdiğinden, çocuklar üzerinde
önemli etkiler bırakan öğretmen adaylarının pedagojiyi
iyi almaları gerekmektedir. Çocuklarla daha sağlıklı iletişimler
için üniversite döneminde stajlarda öğrencilerin aileleriyle iletişime
geçmeleri ve çocuklara daha iyi rehberlik edecek şekilde
yetiştirilmelidirler (TRKÇ3K7)’’.
‘’Aile eğitimi konusunda eğitim fakülteleri özellikle aile ile ilgili
dersler vermeli ve öğretmen adaylarının da bu dersi ciddiye
almaları sağlanmalıdır (TRH3E4)’’.
‘’ Aile bireylerinin eğitilmesi gerekiyor. Devlet planlanmasından
geçirilmesi gerekiyor. Çünkü her aile yeterince bilgi ve birikime
sahip olmayabilir (İLKÖMAT4E3)’’.
‘’Sağlıklı bir aile eğitiminin olması için öncelikle anne baba
arasında sağlıklı bir iletişimin olması şart. Aile eğitimi anne
ve babanın bilinçlendirilmesiyle başlanmalı. Özellikle gelir ve
eğitim düzeyi düşük bölgelerde özel seminerler düzenlenerek
verilmelidir. Eğitim fakültelerinde okuyan öğrenciler birer anne
baba adayı aynı zamanda. Öğretmen adaylarının iyi bir fert
olmaları, dahası daha iyi birer anne baba olmaları yönünde
yetiştirilmeli. Bu konuda daha çok araştırıp, sorgulamaya ve
düşünmeye sevk edilmeleri gerekiyor (KMY5K2)’’.
‘’Aile eğitimi sünnet ve Kur’an ışığında yapılmalı ve bunun
yanında bilimsel kaynaklardan da faydalanılmalıdır. Aile eğitimi
eğitim fakültelerinden daha önce halledilmesi gereken bir
sorun (TDE5E1)’’. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
Yedi erkek ve beş kadın olmak üzere toplam 12 kişiyle yürütülen
çalışmada öğretmen adaylarının sosyoekonomik durumlarına ilişkin demografik bilgileri değerlendirdiğimizde; öğretmen
adaylarının çoğunluğu ara sıra vakit buldukça kitap okurken,
diğer çoğunluğun her gün kitap okuma alışkanlığına sahip
oldukları görülmüştür. Öğretmen adaylarının çoğunluğu 6 ila 9
kardeşli ve anne-babaları birlikte yaşayan ailelerden oluşmaktadır.
Öğretmen adaylarının çoğunluğu sosyoekonomik düzeyin
aile üzerinde etkisi olduğuna vurgu yapmışlardır.
Bu çalışma, sosyalleşme süreçlerinden en önemlisi olan ailenin
sosyalleşme sürecindeki yeri ve etkisinin öğretmen adaylarının
bakış açılarıyla ortaya konulması amaçlanmıştır. Ayrıca eğitimin
aile ve sosyalleşme süreçleriyle etkileşimi incelenmiştir. Dört
başlıkta incelenen bulguları değerlendirdiğimizde, öğretmen
adaylarının sosyalleşme sürecinde ailenin rolüne ilişkin bulgudan
hareketle; sosyalleşme sürecinde ailenin çok önemli bir
yer teşkil ettiği, ailenin eğitimli olmasının sosyalleşme sürecinde
çok önemli olduğu, eğitimli olan ailelerde sosyalleşme
sürecinin daha sağlıklı işleyeceği ve sağlıklı bireyler ile sağlıklı
toplum oluşacağı sonuçları ortaya çıkmıştır. Yörükoğlu (2012),
insan ilişkilerinin sahnesi olarak değerlendirdiği aileyi, çocuğun
bu sahneden karmaşık yönlerle gözleyip yaşadığını, anlaşma,
uzlaşma, bağlılık gibi olumlu nitelikleri evde kazandığı gibi;
çatışma, çekişme, anlaşmazlık gibi olumsuz davranışları da
evde öğrendiğini belirtmiştir. Bu bağlamda öğretmen adaylarının
ailenin önemi noktasında hassasiyet gösterdikleri sonucu
ortaya çıkarken ailenin eğitim durumunun aile ile sosyalleşme
sürecinde sağlıklı iletişim kurabilme yolu olduğu sonucu ortaya
çıkmıştır. Ayrıca geleneksel, baskıcı aile yapısının çocuğun sosyalleşmesinde
olumsuz etki yaratacağını düşünmeleri Yörükoğlu
(2012) ile örtüşmektedir.
Modern dünyada ailenin konumu, ailenin yapısının nereye doğru
gittiği ile ilgili öğretmen adaylarının verilerinden elde edilen
bulgular değerlendirildiğinde; öğretmen adaylarının çoğunluğu
aile kurumunun yok olmakta olduğunu ve ilerleyen zamanlarda
aile diye bir kavramın kalmayacağı yönünde görüş belirtmektedirler.
Modern dünyanın aile üzerindeki en önemli etkisinin
geniş ailelerin ve geleneksel ailelerin yerini çekirdek ailelerin
alması, hatta artık çekirdek ailelerin de yerini boşanmış ailelere
bıraktığını belirtmektedirler. Sosyalleşme sürecinde önemli bir
yeri olan aile kurumunun fonksiyonlarını yerine getirmemesinin
olumsuz sonuçlar doğuracağı yönünde görüş belirtmişlerdir.
Bu bağlamda literatür incelendiğinde Yavuz ve Özmete
(2012), 2006 Aile Yapısı Araştırması’nın mikro verisi kullanılarak
yaptıkları çalışmada Türkiye’de ailelerde 18-25 yaş grubundaki
genç bireyler ve ebeveynleri arasında yaşanan sorunları ortaya
koymuşlardır. Çalışmada özellikle genç bireylerin bakışı ve ebeveynlerin
bakışı ile sorun yaşanan konular ayrı ayrı irdelenmiştir.
Gençlerin ebeveynleri ile sorun yaşama durumunu belirleyen
faktörler ise genç bireylerin yaşadıkları hanenin özellikleri, aile
içi ilişkileri ve bireysel özellikleri bağlamında incelenmiştir. Şentürk
(2009), üniversite öğrencilerinin sosyalleşme süreçlerinde
aile kurumunun etkisini belirlemeye çalıştığı yüksek lisans tez
çalışmasında, elde ettiği sonuçlar neticesinde öğrenciler gerek
ailelerinin gerekse de toplumun hedeflediği bir biçimde kişiliklerini
oluşturduklarını belirtmiştir. Toplumun en küçük yapısını
oluşturan aile kurumunun, üstlendiği sosyalleştirme görevini
etkili bir biçimde yerine getirdiği, bugün hâlâ gençler tarafından da önemini koruyan bir kurum olduğu ve geleceğe yönelik
varlığını koruduğu sonucuna varılmıştır.
Öğretmen adaylarının boşanmalar hakkındaki görüşlerini bulgulardan
hareketle değerlendirdiğimizde ailenin önemini yitirdiğini
ve bireyselleşmeye yönelik bir yaşam tarzının oluştuğu
yönde görüş belirtmişlerdir. Ayrıca boşanma sebepleri arasında
kişilerin birbirlerine karşı tahammülsüz olmaları, şiddet, eğitimsizlik,
iletişimsizlik, anlayışsızlık, kadınların iş hayatına dâhil
olmaları çoğunluğun ortaya çıkardığı sonuçlar arasında yer
almaktadır. Bunun yanı sıra; bazı öğretmen adayları bu görüşlerden
farklı olarak teknolojinin yaşamımıza girmesiyle oluşan
sıkıntılar, kişilerin ailelere danışmadan yaptıkları evlilikler,
gelenekçi aileden kopmaların boşanmalara sebebiyet verdiği
görüşünü savunmaktadırlar.
Kargı ve Akman (2007), araştırmalarında üniversite öğrencilerinin
aile içi sorunlara ilişkin düşüncelerini belirlemeyi
amaçlamışlardır. Araştırma Ankara ilinde Hacettepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Eğitim
Anabilim Dalında lisans öğrenimi görmekte olan 16 öğrenci ile
yürütülmüştür. Araştırma sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde,
araştırmada görüşleri incelenen gençlerin çoğunlukla
aile içi sorunlar yaşadığı, yaşanan sorunları daha çok bireyler
arası iletişimsizlikle ilişkilendirdikleri, sorunların daha çok
bireye ilişkin özelliklerden kaynaklandığını düşündükleri, ancak
düşük oranda da olsa, stres, işsizlik, yaşam koşulları ile ilişkili
güçlükler, akrabalarla ve geniş aileyle yaşanan sorunlar gibi
bireylerin iradesi dışında gelişen etkenlere de atıfta bulundukları
görülmektedir.
Öğretmen adaylarının aile eğitimi ve eğitim fakültelerinin
aile eğitimi ile ilişkileri hakkındaki görüşleri ise bu çalışmanın
önerileri olarak düşünülebilir. Aile eğitimi konusunda öğretmen
adaylarının eğitim fakültelerinden ve genel olarak aile
eğitiminden beklentileri değerlendirilmiştir. Öğretmen adayları
ilk olarak aile eğitiminin üzerinde durmuşlardır. Ayrıca aile eğitiminin
sosyoekonomik düzey gözetmeksizin, ailelerde devlet
kontrolünde planlanarak yürütülmesi yönünde görüş belirtmişler.
Sosyoekonomik düzeyi yüksek aileler ve eğitimli ailelerde
yürütülmesinin ise sağlıklı sonuçlar vereceği, sosyoekonomik
düzeyi düşük ailelerin ekonomik sıkıntılarının ve bilinçsizliklerinin
sorunları çözmede ve aile eğitimini onlar üzerinde
yürütmede sıkıntılar doğuracağı yönünde görüş belirtmişlerdir.
Bener ve Günay (2012), yaptıkları çalışmada gençlerin evlilik
ve aile yaşamına ilişkin tutumlarının, değişkenlere göre farklılık
gösterip göstermediğini belirlemeye yönelik olarak Karabük
Üniversitesi’ nde öğrenim gören 931 öğrenciyle yürüttükleri
çalışmada üniversite öğrencilerinin, evlilik ve aile yaşamına
karşı duyarlı oldukları ve olumlu baktıkları; kız öğrencilerin
erkek öğrencilere oranla ve birinci sınıftaki öğrencilerin ise
diğer sınıflardaki öğrencilere göre daha geleneksel bir bakış açısına
sahip olduklarını belirtmişlerdir. Öğretmen adaylarına aile
eğitimi kapsamında derslerin verilmesi hem ebeveyn olduklarında
hem de öğretmen olduklarında ailelerin bilinçlendirilmesine
katkı sunacağını belirtmişlerdir. Farklı bir görüş olarak
bir öğretmen adayı tüm üniversitelerde tüm bölümlerde aile
eğitimine yönelik derslerin verilmesi görüşünü beyan etmiştir.
Bu kapsamda bir diğer görüş ise özellikle düşük sosyoekonomik düzeyli okullarda üniversite-öğretmen-okul-aile işbirliği çerçevesinde
ailelerin bir araya getirildiği konferans ve seminerlerin
yapılması gerektiği görüşleri belirtilmiştir.
Cafoğlu ve Okçu (2013), Siirt ilinde yaşayan gençlerin toplumsal
değişmeye bağlı olarak ortaya çıkan gençlik sorunlarını saptamak
amacıyla yaptıkları çalışma Siirt ilinde yaşayan toplam 537
kişi üzerinde yürütülmüştür. Araştırma sonucunda Siirt ilinde
ailelerin gençlere cinsiyet bazında farklı tutumlar sergiledikleri,
karşı cins ile arkadaşlık ilişkilerinde kızlara yönelik ailelerin
daha müdahaleci tutum sergiledikleri, kızların kendilerini ifade
etmekte zorlandıkları ve ailelerin büyük oranda kararlarına
karşı çıktığı gözlenmiştir. Ayrıca gençlerin en önemli sorunları
arasında işsizlik, eğitim ve meslek edinme güçlüğü olduğunu
belirtmişlerdir. Siyasi partilerin ve devletin gençlik sorunlarıyla
ilgilenmediği, Siirt ilinde gençlerin kendilerini gerçekleştirebilecekleri
sosyal ortamların oldukça yetersiz olduğu, belli oranlardaki
gençlerin siyasi tercihlerini aşiret lideri ya da kanaat önderinin
etkisi altında kullandıkları ve kızların okula gönderilmeme
nedeninin ise büyük oranda anne-baba eğitimsizliğinden
kaynaklandığını saptamışlardır.
Karslı’nın (2019) çalışmasına göre aile kurumu fonksiyonlarını
geliştirmelidir. Turgut’un (2017) çalışmasına göre, ailenin
mühim bir dönüşüm içinde olduğu ve şekillenmekte olan
hayatta birçok risk alanı ile yüzleştiği görülmektedir.
Bu sonuçlar çerçevesinde geleceğin öğretmenlerine önemli
sorumluluklar düşmektedir. Eğitim fakülteleri; aile eğitimine
yönelik olarak akademisyenlerin ve öğrencilerin gelişimlerine
katkı sunacak panel, konferans vb. etkinliklerle farkındalıklar
yaratabilir. Ancak eğitim camiasının tüm paydaşları ile birlikte
hareket edilirse aile sorunları giderilebilir ve refah toplum seviyesine
ulaşılabilir. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
1) Aktay, Y. (2014). Modern dünyada ailenin dönüşümü ve muhtemel
geleceği üzerine mülahazalar ve geleneğe dayalı problemler.
Mustafa Aydın (Ed.), Aile sosyolojisi yazıları içinde (s. 181-182).
Ankara: Açılım Kitap.
2) AÜAFY. (2012). Sosyal bilimlerde temel kavramlar. Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları.
3) Bener, Ö. ve Günay, G. (2012). Gençlerin evlilik ve aile yaşamına
ilişkin tutumları. Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 1(1),1.
4) Brym, R. J., & Lie, J. (2007). Sociology. Your compass for a new
world. Thomson Wadsworth. ABD.
5) Cafoğlu, Z. ve Okçu, V. (2013). Gençlik sorunları: Siirt ili örneği.
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 12(43), 82-105.
6) Cüceloğlu, D. (2000). İçimizdeki çocuk. İstanbul: Remzi Kitapevi.
7) Coştu, Y. (2009). Toplumsallaşma kavramı üzerine sosyolojik bir
değerlendirme. Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi,
11(3), 117-140.
8) Dikeçligil, F., B. (2014). Aileye dair kabullerin ezber bozumu.
Mustafa Aydın. (Ed.), Aile Sosyoloji Yazıları içinde (s. 21).
Ankara: Açılım Kitap.
9) Elmacı, F. (2006). The role of social support on depression and
adjustment levels of adolescents having broken and unbroken
families, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 6 (2), 421-
431.
10) Ergün, M. (1994). Eğitim sosyolojisine giriş, Ankara: Ocak Yayınları.
11) Erkal, M.E. (2006). Sosyoloji (Toplumbilimi), İstanbul: Der Yayınları.
12) Fraenkel, J. R., ve Wallen, N. E. (2006). How to design and evaluate
research in education. New York: The McGraw-Hill.
13) Kargı, E. ve Akman, B. (2007). Üniversiteli gençlerin bakış açısıyla
aile içi sorunlar. Toplum ve Sosyal Hizmet, 18(1), 31-38.
14) Karslı, E. (2019). Modernleşme sürecinde çözülen aile yapısı ve
kadının yeniden inşası. Uluslararası Hukuk ve Sosyal Bilim
Araştırmaları Dergisi, 1(1).
15) Shek, D. (2002). Parenting characteristics and parent-adolescent
conflict: a longitudinal study in the chinese culture, Journal of
Family Issues, 23 (2), 189-208.
16) Şentürk, N. (2009). Üniversite öğrencilerinin sosyalleşme
süreçlerinde aile kurumunun etkisi: Sakarya üniversitesi
örneği. Yüksek Lisans Tezi. Sakarya Üniversitesi/Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Sakarya.
17) Tuna, M. (2008). İlköğretim çağındaki çocukların sosyalleşmesinde
popüler kültürün rolü (Isparta örneği). Yüksek Lisans Tezi.
Süleyman Demirel Üniversitesi/ Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Isparta.
18) Turgut, F.(2017). Tarihsel süreçte aile kurumunun dönüşümü ve
geleceğine yönelik çıkarımlar. Medeniyet ve Toplum, 1(1),
93-117.
19) Yavuz, S. ve Özmete, E. (2012). Türkiye’ de genç bireyler ve ebeveynleri
arasında yaşanan sorunların ‘’aile yapısı araştırması’’
sonuçlarına göre değerlendirilmesi. Sosyal Politika Çalışmaları,
12(7), 9-27.
20) Yıldırım, A., ve Şimşek, H. (2006). Sosyal bilimlerde nitel araştırma
yöntemleri, Ankara: Seçkin Yayıncılık.
21) Yıldırım, E., ve Canatan, K. (2013). Aile sosyolojisi, Ankara: Açılım
Kitap.
22) Yörükoğlu, A. (2012). Çocuk ruh sağlığı, İstanbul: Özgür Yayınları. |
Başa Dön
Öz
Giriş
Materyal ve Metod
Bulgular
Tartışma
Kaynaklar
|
|
|
|